Bölüm 6

311 81 112
                                    

[İdil]

" Anne! Anne uyan ne olur. Bırakma bizi..."
" Anne! "

" İdil! "

Fatma Teyze'nin sarsmasıyla yine rüya gördüğümü anladım. Beni kollarıyla sarıp geçtiğini söylüyordu. Geçmiyordu ama. Ben her gece aynı kabusa gözlerimi açıyordum. Belki de bu, annemin beni cezalandırma şekliydi. Babam da öyle diyordu zaten. Annem bana çok kızdığı için o korkunç anı tekrar tekrar yaşatıyordu bana.

" Fatma Teyze, anneler çocuklarını affetmezler mi? "

Fatma Teyze sorum karşısında afallamış olacak ki birkaç dakika sessiz ve hareketsiz durdu. Sonra beni sarmalamayı bırakıp yüzüne bakmamı sağladı. Onun da gözleri dolmuştu. Yutkunduktan sonra kaşlarını çatıp;

" O nasıl bir soru Cadı, anneler çocuklarına kızıp küsmezler ki affetsinler. "

Başımı olumsuz anlamda sallamaya başladım. Gözlerimi ellerime çevirdim. Konuşamazdım. Burnumun ucu sızlıyor, gözlerim dolu, ha taştı ha taşacak. Canım acıyor. Annem beni affetmiyor işte!

"Baba..."

Asi'nin çıkmakta zorlanan çatallaşmış sesiyle kafamı kaldırıp kapıya baktım. Ağlıyordu.
Babam dolu gözleriyle boş boş duvara bakıyor, kendisine sarılan küçük kızını, sırtını sıvazlayarak teselli ediyordu.
Sadece kısa bir an gözlerini bana çevirdi. Korktum. Öyle bir acı vardı ki gözlerinde, o an kör olmak istedim. Kör olup o acıyı, babamın o çaresizliğini görmemek istedim. Çünkü babalar güçlüdür. Annem bize böyle öğretmişti. Bir gün babaların da yıkılacağından bahsetmemişti.

Ben gördüm. Babamın yıkıldığını annem yerde kanlar içinde yatarken gördüm. İşte ben bu yüzden o silahın ucunda annem değil, ben olayım istedim. Yine bir kez daha 'keşke ben ölseydim' dedim. Konuşamazdım, ama gözlerimle babama pişman olduğumu, üzgün olduğumu, benim de canımın yandığını anlatabilirdim.

Denedim.
Ben denedim, ve bir kez daha dinlemedi babam. Asi'yi de alıp gitti. Yine gitti. Yine yalnızım. Etrafımdaki herkese acı veriyorum. Herkesin canını yakıyorum. Niye hâlâ burdayım, bilmiyorum! Ceza olsun, vicdan azabı çekeyim diye mi burada tutuyor beni babam? Niye beni de düşünmüyor anlamıyorum. Ben burada, kalabalık içinde yalnızım. Canım yanıyor...

Fatma Teyze'ye baktım, ağlıyordu. Acıyla gülümseyip yastığa başımı koydum. Gözlerim istemsizce komidinin üstündeki saate gitti. Gecenin üçüydü.

" Fatma Teyze" dedim gözlerimi kapatırken.

" Kimse beni affetmiyor! "

Fatma Teyze aynı annem gibi saçımı öperek çıktı odadan. Kapının kapanmasıyla gözyaşlarımı serbest bıraktım.

***

Çalan alarmla birlikte açtım gözlerimi. Alarmı kapatmaya bile gücüm yoktu. Ne kahvaltıya inmek, ne de okula gitmek istiyordum. Tüm gün bu odada tek başıma öylece yatıp düşünmemek tek mantıklı düşüncemdi. Hala çalmaya devam eden alarmın da verdiği rahatsızlıkla başımı yastığın altına soktum. Alarmı bir ninni gibi düşünmeye çalışsam iyi olacaktı. Ama hangi ninni bu kadar rahatsız edici olabilirdi, işte onu bilmiyorum.

Odamın kapısı bir hışımla açıldı ve Süslü koca bir " Oh! " çekti. Başımı yastığın altından çıkarıp ona baktım. Saçı birbirine girmiş, göz bandı alnında, pijaması üstünde ve terlikleri... Evet, ters giymiş. Bu manzaraya oldukça alışıktım. Tuğçe ne kadar süslü de olsa içinde koca bir pislik yaşatıyor, her genç kız gibi. Ve ben daha birçok manzaraya alışıktım. Yoksa siz onların yataktan da saçları yapılı, makyajlı, bebek gibi uyandıklarını falan mı sanıyordunuz? Yapmayın ama hiç gülecek halim yok.

MecrûhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin