Bölüm 9

386 57 161
                                    



Merhabalar! Uzunca bir aradan
sonra yeni bölümümle buradayım. Aldığım bazı yorumlar gereği ilk bölümleri biraz elden geçirdim. Fırsatınız olursa ve dilerseniz baştan okuyabilirsiniz ama çok büyük farklar yok, bilgilendireyim. :)
Şimdi Ali severlere müjde! Evet evet, yeni bölüme Ali ile geldim. Keyifli okumalar efenim...

Ağır adımlarla sınıfa doğru yürürken kafamı toparlamaya çalışıyordum. Tabi bu konuda tamamen umutsuz vakaydım. Dünden beri İdil'i aklımdan çıkartamıyordum. Ben kızla deli gibi konuşmak isterken onun bana şaşkın gözlerle bakması söyleyeceğim her şeyi unutturuyordu. Merak ediyordum geçmişini. Saatler bile sürse dinlemek istiyordum. Ama bunu kendisine sorsam asla bana anlatmazdı. O yüzden Asi'ye soracaktım. İdil'i ondan daha iyi tanıyan yoktur diye düşünüyorum. Hem adım kadar eminim Asi'nin de bildiği bir şeyler, sakladığı bir şeyler var. Sınıfın kapısına geldiğim zaman ne yapacağım konusunda net bir karara varmıştım. Düşüncelerime bir ara verip içeri girdiğimde İdil her zamanki yerindeydi. Ben de yanına doğru ilerledim. Artık beni gördüğü gibi bir şey söyletmeden kenara kayıyordu. Bu beni güldürmüştü. İdil'in yanına usulca oturduğum sırada Nuri amca kucağına aldığı sırayla içeri giriyordu.
"Gerek yok Nuri Amca, sana da zahmet oldu. Biz sığabiliyoruz artık."

Söylediğim sözlerle sadece İdil'in değil, sınıftaki birçok gözün üzerime çevrildiğine yemin edebilirim. Çünkü ilk kez kendi rızamla yanımda birinin oturmasını istiyordum. Sınıftaki fısıldaşmalar gittikçe artarken ben sadece, beni ilgilendiren bir çift kahverengi göze döndüm. Bu sefer gözlerimi kaçırmadan uzun uzun baktım. Onu diğer insanlar gibi değil de daha farklı merak ettiğimi anlıyor muydu acaba?

" Emin misin Maraz? Bir daha uğraştırma beni oğlum, zaten zor getirdim bunu."

"Ben geri götüreyim Nuri Amca ver bana. Bodruma gidecekti bu değil mi?"
Nuri amcanın bıraktığı sırayı kucaklayan Belalı her zamanki gibi arkamı toplamıştı. Yiğit'le Nuri amca sınıftan çıkarken hoca içeri girdi. Kısa bir konuşmadan sonra derse başladı. Dersi dinlemek yerine ilkokul çocuğu gibi bana kağıt atan Hasan'a gözdağı verirken odak noktam dağıldı. İdil'in dünden kalan izlerine gözüm kaydı. Saçını kulağının arkasına aldığı için gözünün hizasındaki şişliği net bir şekilde görüyordum. Muhtemelen onu kurtardığım sırada yere düşüp yuvarlanırken bir yere çarpmıştı.
"Biraz daha bakarsan sapık olduğunu düşüneceğim?"
Bana bakmadan kurduğu cümle gülümsetmişti. O da güldüğümü anlamış olacak ki gözlerini gözlerime dikti. Gülümsemem İdil'le göz göze geldiğim an solunca merakıma yenilip sordum.
"Canın acıyor mu?" Sorduğum basit soruya cevap olarak sıranın altından elime uzanıp tuttu ve "Acıyor mu?" diye sordu. İstemsizce gülümsedim. En son o ellerle Yarkın'ı pataklamıştım. Elimi tutmasıyla indirdiğim gözlerimi tekrar gözlerine kenetledim.
"Alışınca hissetmiyorsun."

"Benimkilerde öyle..."

...

İdil'le yaptığımız kısa ama etkili sohbettin üzerinden bir yirmi dakika geçti sanırım. Ve ben hala düşüncelerimde boğuluyordum. Bir an önce bu durumdan kurtulmam gerektiğine karar verip etrafa bakındım. Sahi (!) Yiğit sınıfta değildi. Telefonumu cebimden çıkartıp Yiğit'e mesaj atsam iyi olacaktı. Neden bu kadar geciktiğinin hesabını soran bir mesaj yazıyordum ki Yigit'ten gelen "İdil'i alıp spor odasına gel, acil!" mesajını okudum. Neler oluyordu ve İdil ne alakaydı? En iyisi gidip öğrenmekti.

Kafamı çevirip Karamel'e baktığımda tahtadaki notları pür dikkat defterine geçiriyordu. Elinden tutarak sıradan kalkıp sınıftan dışarı çıktım. Açıkçası hocanın ne düşündüğü umrumda değildi. Bana merakla bakan bir çift kahverengi göz ise sen hayırdır diyordu. Tam davranışımı sorgulamadı diye şükredecektim... Şükredemedim. Olduğu yerde durdu, koluyla birlikte beni de kendine doğru çekip ona bakmamı sağladı.

MecrûhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin