3. "Charming"

4K 161 18
                                    

3.BÖLÜM

"Sana oraları karıştırmamanı söyledim Julia! Tanrım! Laftan anlamıyor musun sen?" diye bağırdım elimde ki makyaj malzemelerini aynanın önüne dizerken. Julia ufak bir çocuk gibi kollarını bağlayıp omuzlarını silkti. Ah, ona neden bir günlük benimle gelebileceğini söylemiştim ki sanki? Daha saat sabahın 12siydi ve şimdiden baygınlık geçirmek üzereydim.

"Hadi ama Clarie. One Direction ne zaman gelir?" diye sordu hevesle. Gözlerimi devirdim. "Gelmeyecekler dediğimi hatırlıyorum. Eğer sıkıldıysan eve gidebilirsin. Benim bütün gün yaptığım buraları düzenlemek ve etkinliğe katılanlara rehberlik etmek. Senin ilgini çekecek hiçbir şey yok." Üstünlük taslar bir bakış attım. Etkinliğin 4. Gününde olmamıza rağmen şimdiden çok yorulduğumu hissediyordum.

"Deli misin sen? Okuldan kaçıp buraya geldim. Okul çıkış saatine kadar burada takılmak zorundayım." Diye bir şeyler zırvaladı. Sessiz bir çığlık atıp onu umursamamaya karar verdim. Gidip köşede ki sandalyenin üzerine oturdu. "Yarın gelirler mi?"

Hızla ona döndüm. "Son güne kadar gelmeyecekler." Dedim. Yüzünü buruşturdu ve ayağa kalkıp çıkışa yöneldi. "İyi. Gidip daha eğlenceli birilerini bulacağım." Sonra da arkasına bakmadan çıkıp gitti. Ah, şükürler olsun.

Sakince yeniden işime odaklandım ama aptal kız kardeşim paranoyak duygularımı resmen su yüzüne çıkarmıştı. Gerçi Harry'i falcı çadırında olanlardan sonra bir daha görmemiştim. Hah. İnatçı olduğundan bahsediyordu birde. Koca bir sersemden başka bir şey değildi. Konser günü bir yolunu bulup ona görünmezdim ve ondan sonra da bu şehirden olabildiğince uzaklaşırdım. Hatta Güney Amerika'ya falan giderdim. Böylece onu bir daha asla görmek zorunda kalmazdım.

"C-Cl-Clarie!" Julia'nın sesiyle olduğum yerde sıçradım ve sinirle arkamı döndüm. Yüzü bembeyaz olmuştu. Ayrıca kekeleyerek bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Endişeyle gidip omuzlarını tuttum. "Julia?"

Yutkundu ve konuşmaya çalıştı ama yine pek başarılı olamamıştı. Tekrar ettim. "Julia?" başını sağa sola salladı. "O... T-Tanrım!" eğer kız kardeşimin başını bir şeyler gelirse babam beni mahvederdi. Gerçi düşünüldüğünde beni takdir de edebilirdi. Sonuçta onu 17 yıldır uğraştığı bir baş belasından kurtarmış olacaktım.

Ne diyorum ben? Kardeşim hiç iyi görünmüyordu.

Masanın üzerinde duran su şişelerinden birini alıp ona uzattım. Derin bir nefes aldıktan sonra birkaç yudum su içti ve yeniden yüzüme baktı. "Louis..." diye söze girdi ama kapının önünde kumral, mavi gözlü bir oğlanın belirmesiyle sözleri yarım kaldı. Kaşlarımı çattım. "Evet? Buyurun?" dedim sevecen bir ifadeyle. Oğlan kollarını bağladı ve şaşkın bir surat ifadesi takındı. "Haklıymışsın Harry. Cidden tanımadı."

Lanet olsun! Julia başını Louis olduğunu tahmin ettiğin mavi gözlü çocuğa çevirdi ve güçlü bir çığlık eşliğinde kendini oğlanın boynuna attı. Pekâlâ, daha az utanç verici olamaz mıydı? Dişerimi sıktım ve kötü kaderime bir kez daha lanet ettim. O sırada Harry ukala suratı eşliğinde içeri girdi. "Ne haber Watson?" diye sordu rahat bir tavırla ellerini ceplerine koyarken.

Onu umursamadan kız kardeşimi tuttum ve tüm gücümle Louis denen çocuktan ayırmaya çalıştım. Julia bana hiçte dost canlısı olmayan bir bakış attıktan sonra gözleri Harry'nin üzerine takıldı. "Ah, Tanrım!" diye bağırdıktan sonra bu sefer ona doğru hamle yaptı ama neyse ki önceden önlemimi aldığım için kollarımın arasından çıkamadı.

Harry'nin gözlerinde şaşkın bir ifade oluştu. "Ah, senden önce kız kardeşinle tanışmalıymışım. Bu kadar uğraşmam gerekmezdi." Diye bir şeyler mırıldandı. Gözlerimi devirdim. "Uğraşmak zorunda de..." Julia'nın kolumu ısırmasıyla güçlü bir çığlık attım. "Kahretsin!"

The Cheeky Prince (Harry Styles Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin