12. "Then, What's The Truth?"

2.5K 127 22
                                    

12.BÖLÜM

Yüzüme vuran güneşle gözlerimi araladım. Oysaki dün akşam bir daha uyanmamak için ne kadar dua etmiştim. Ama her zaman olduğu gibi şans benden yana değildi. Günlerdir kafayı yemek üzereydim. Hem de kelimenin tam anlamıyla. Harry’i göremiyordum çünkü hala cezalıydım. Belki yine eve gelebilmek için Julia’yı aramış olabilirdi ama kız kardeşime onun telefonlarını açmaması gerektiğini kesin olarak belirtmiştim. Böylece en azından sinirim ya da onu öldürme isteğim yatışana kadar uzak kalacaktık. Sonrasında ne yapacağımı bilmiyordum. Asıl sorun şuydu ki Styles’ı fena halde özlemiştim. Kalbimi söküp çıkarıyorlarmış gibi bir ağrı vardı göğsümün ortasında. Üstelik ne yaparsam yapayım bir türlü geçmiyordu. Bütün dünyanın beni Harry Styles’ın zavallı hayranı olarak anması bile sorun olmaktan çıkmıştı. Ama bana karşı ne hissettiğini bilmemek berbattı.

Berbat olan bir şey daha vardı. Aşk.

Ona âşık olduğum için kendimi hiç affetmeyecektim. Yalnızca birkaç hafta olmuştu. Ondan nefret ediyordum ve bir anda ağına kapılıvermiştim. Neden bunu engellemeye çalışmamıştım ki? Hayatımı mahvetmişim gibi hissediyordum. Cezalıydım. Çoğu kız bana acıyordu. Kardeşim günlerdir hastaymışım gibi davranıyordu. Üstelik tüm bunlar gözünde ne kadar değerim olduğunu bile bilmediğim bir adam yüzündendi. Ben ise hala onu görünce ne yapacağımı düşünüyordum.

“Clarie? Uyandın mı?” Julia’nın sesini duyunca yatakta hafifçe doğruldum. Kapıyı bir kez daha tıklattı. “Clarie?” dedi ikinci kez. Derin bir nefes aldım. “Uyandım Julia.”

Hızlıca içeri girip yeniden kapıyı kapattı. “Harika! Sana söyleyeceğim şeye inanamayacaksın!” gelip yatağımın ucuna oturdu. Heyecanını gözlerinden okuyabiliyordum ve ne olduğunu gerçekten merak etmiştim. Yorganın altından çıkıp karşısına geçtim. “Ne?” diye sordum kaşlarımı kaldırarak. Dudağını ısırıp gülümsedi. “Babam…”

Cümlesinin devamının benim cezamla ilgili olması için dua ettim ama yanılmıştım. Julia uzanıp ellerimi tuttu. “Scott’la tanışmak için onu pazartesi akşamı yemeğine çağırmamı istedi.”

Boğazım düğümlendi. Bir anda anlamadığım bir şekilde gözlerim yaşarmaya başlamıştı. Kız kardeşimle birlikte sevinmem gerekiyordu ama lanet olsun! Benim âşık olduğum oğlanı görmem yasaktı ve Julia’nın sevgilisi eve mi gelecekti?

Bundan sonra kimse bana adaletten bahsetmesin!

Kız kardeşimin ne kadar mutlu olduğunu görünce bende gülümsedim. “Ne güzel. Çok şanslısın. Yani babamdan pek beklenen bir şey değil.” Dedim zorlukla. Başını sallayıp bir anda ayaklandı. “Gidip hazırlık yapmam lazım.” Dedikten sonra benim bir şey söylememi beklemeden kendini odadan dışarı attı. Bugün cumartesiydi. Julia’nın işi olduğuna göre kendime başka bir uğraş bulmak zorundaydım. Evin içinde acaba ne yapabilirdim? Harry’nin resimlerine bakmak ya da One Direction dinlemek dışında tabi.  

Birkaç saniye düşündüm ama hiçbir sonuç elde edemeyeceğimi anlayınca sinirle ayağa kalktım. Elimi yüzümü yıkamak ya da üzerimi değiştirmeye gerek bile duymadım. Şimdi aşağı inip televizyonun başına geçecek ve akşama kadar ne kadar acıklı film varsa izleyecek, sonra da akciğerimi kusana kadar ağlayacaktım. Ara sıra Harry’e küfür edecek ve ondan nefret etmem gerektiğini kendime hatırlatıp duracaktım.

İşte bir cumartesi günü yapılacak en iyi şey buydu.

Merdivenleri inerken bunları aklımda birkaç kez tekrar ettim. Sonunda ikna olmayı başardığım da ise derin bir nefes aldım. Günümün normal geçeceğine olan inancım artıyordu. Ta ki babamla karşılaşana kadar. Kaç gündür Harry’le ilgili bana laf atıp duruyordu. Yine o konuşmalardan birini dinleyecektim sanırım. Of.

The Cheeky Prince (Harry Styles Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin