15. "Broken Heart"

2.3K 131 31
                                    

15.BÖLÜM

“…Ve bende Harry’nin sana deli gibi âşık olduğunu söyledim. Bunun için bana kızabilirsin ama Stella’yı bilirsin. Ağzını kapatması için birinin onu uyarması gerekiyordu.” Diye bir şeyler anlatıyordu Julia. Ben ise yatağıma uzanmış, yorganı da kafama çekmiştim. Kız kardeşimin benim dikkatimi dağıtabilmek için böyle davrandığını biliyordum ama şuan sussa ve beni yalnız bıraksa daha çok rahat ederdim.

“Biraz uyuyacağım.” Dedim homurdanarak. Hızlıca yorganı üzerimden çekti. “Kalk şuradan Clarie. Sinir bozucu olmaya başladın.” Derken başıma dikilmişti. Gözlerimi sımsıkı yumdum. “İstemiyorum.” Ağlamaklı bir ses çıkarıp gitmesini umdum.

Gitmedi.

Onun yerine kolumu tutup beni kaldırmaya çalıştı. “Bak, yapman gereken burada böyle yatmak değil. Onunla konuş. Ah, onu ikna edebileceğini biliyorsun.” Sesi yatıştırıcı olsa da sözleri hiç mi hiç inandırıcı gelmiyordu. Yani hadi ama. Bir hafta olmuştu. Koca bir hafta. Styles bir kez olsun aramamıştı. Etkinlik alanına gelmemişti. Kimseye beni sormamıştı bile. Üstelik etrafta ki dedikodular gittikçe artıyordu. Okul arkadaşlarımın önünde o videonun yayınlanmasının ardından herkesin dikkati yeniden bize yönelmişti. Tabi bu sefer kusursuz prens Harry Styles ve kalpsiz Clarie olmuştuk. Hikayenin detaylarını nereden öğrenmişlerdi bilmiyorum- gerçi uydurmuşta olabilirlerdi- ama benim Harry’i reddettiğimi düşünüyorlardı.

Bu koca bir saçmalıktı. Eğer onu görseydim yapacağım ilk şey boynuna atlamak olacaktı. Ama ben o kadar aptal bir insandım ki benim için hazırladığı sürprizi mahvetmiş ve onun kalbini geri dönülmez bir şekilde kırmıştım. Şimdi düşününce ne kadar abarttığımı bir kez daha anlıyordum. Sana karşı ne hissettiğimi biliyorsun demişti. Neden onunla idare etmemiştim ki sanki? Üstelik daha sonra beni sevdiğini neredeyse itiraf etmişti zaten. Yani en azından şimdiye kadar hiçbir kadına onu sevdiğimi söylemedim diyerek ima etmişti. Ama kendimle o kadar ilgiliydim ve kendi duygularımı o kadar önemsiyordum ki onu düşünmemiştim. Ne hissettiğini umursamamıştım. Sırf bu yüzden ömrüm boyunca kendimden nefret edecektim.

Gözlerimi yeniden araladığımda kardeşimin hala beklentiyle bana baktığını gördüm. “Ya benden nefret ediyorsa?” diye sordum korkuyla. Başını yana yatırıp kollarını bağladı. “Bir hafta içinde mi? Hiç sanmıyorum.”

Bir kaç saniye bu düşünceyi kafamda tarttım. Bu kadar kısa sürede beni sevmekten vazgeçmiş olamazdı değil mi? Gerekirse ona yalvarırdım. Beni affetmese intihar edeceğimi falan söylerdim. Böyle hiçbir şey yapmadan oturarak bir yere varamazdım. Çabalamak zorundaydım. Hem o benim için çabalamıştı.

Pes etmiş bir tavır takınarak yatakta doğrum. “Pekâlâ,” diye mırıldandım. “Gidip onunla konuşacağım.”

--

Yaklaşık 10 dakikadır Harry’nin evinin kapısında bekliyordum. Zile basmam gerekiyordu ama nasıl yapacağımı bir türlü bulamamıştım. Bacaklarım fena halde titriyordu ve her an düşüp bayılabilirdim. Yine de cesaretimi toplamayı umarak birkaç derin nefes aldım. Bir yandan da evde olması için dua ediyordum.

Elimi yavaşça zile götürdüm ve kararımı değiştirmeden hızlıca bastım. Sonrasında ise pişman oldum. Ah, hayır. Ona ne diyecektim? Ya kapıyı suratıma kapatırsa diye düşünmeden edemiyordum. Tam koşarak uzaklaşmaya karar vermiştim ki karşımda beliren kişi yüzünden durdum.

“Clarie?” dedi esmer çocuk şaşkınlıkla. Zayn Malik. Tabi ki burada olacaklardı. Ne bekliyordum ki? Hep burada oluyorlardı. “Merhaba.” Diyerek gülümsemeye çalıştım ama o kadar gergindim ki yaptığım ifadenin neye benzediği konusunda emin olamadım. Kusuyormuş gibi bir şey bile olabilirdi. Bilmiyordum.

The Cheeky Prince (Harry Styles Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin