3. BÖLÜM: "ÖLÜ BİR RUH."
'Bilmelisin ki ellini tutan olmasa da, tekmeler savurup seni yerle bir eden insanlar her zaman var olacak. Ağlama, düştüğün yerden tek başına kalk ve gözyaşlarını asla saklama. Ağlarken dahi nasıl güçlü olunur göster onlara...'
Ruhumun ucuna geçirilmiş görünmez iplik; canıma tutunmuştu. Olduğu yeri kesiyor, yakıyor, yaralarla dolduruyordu. Lakin benim kanayan yaralarıma derman olan bir annem, sert bir kayaya çarptığımda arkamda olduğunu bildiğim bir babam yoktu. Ama ben, buna rağmen payıma biçilmiş ömrümün hiç bir kısmında suç işlemekten korkmamıştım. Bile isteye gitmiştim üzerlerine hataların. Belki sorumsuz biri olursam daha fazla ilgi göreceğimi düşünmüştüm, ama umduğumu bulamadığımda dimdik durmayı da bilmiştim yaptıklarımın karşısında.
Güçlü biri miydim;
Asla.
Her gece altına girdiğim o battaniye dile gelse isyan ederdi; tüm dişlerimi kıracak gibi sıktığım halde dudaklarımdan firar eden o çığlıklarımdan. Sevdiğimmiş gibi sarmaladığım yastığım sırtını dönerdi bana; sırılsıklam ettiğim tüylerinin hesabını sorardı bir bir.
"Nerelere gittin yine?"
Alin'in sesiyle düşüncelerimden sıyrılarak saniyeler içinde olduğum ana dönüş yaptım. Dün Alin'le birlikte hastaneden döndükten sonra önce biraz sohbet etmiş, sonrada Alin'e yerini hazırlayarak odama çekilmiştim. Yaklaşık iki gün önce yaşadığım olay aklımı karıştırdığından sürekli bir yerlere dalıp gitmekten alıkoyamıyordum kendimi.
"Hiç." diyebildim sadece. Zihnimin içinde türlü pusunun kurulu olduğu kelimeleri üç harf, tek kelimeye sığdırabilmenin gururunu yaşadım o an.
"Düşünüyorum yalnızca. Hiç mi vicdanı sızlamıyor bu parayı eline aldığında." Alin elini uzatıp önündeki laptopun ekranını kapatıp, kucağımdan aldı. "Yeter artık onları düşündüğün." dedi katı bir şekilde. "Neden sürekli geçmişi düşünüp canını sıkıyorsun ki sanki?"
Buruk bir tebessüm kondurdum dudaklarıma. Alin'in benim hakkımda anlamadığı tek şey buydu belki de; benim durmadan geçmişi düşünüp kendimi üzdüğüm falan yoktu. Geçmiş, geçmiyordu. Buradaydı, iki göğsümün arasında, alıp verdiğim her nefesteydi. Geçmiş benim bir saniye olsun sesini susturamadığım kafamın içindeydi.
Oturduğum yerde dikleşerek annemin tam gözlerinin içine baktım. O benim aksime bana bakmıyor, konuşurken gözlerini kaçırıyordu. Diline dolanan yılan, her kelimesinde daha acı bir şekilde zihnimi sokarken, sanırım bu kadarını yeterli bulduğundan gözleriyle de eziyet etmek istemiyordu.
'Biz daha kendimize bakamıyoruz kızım. Büyüdün, koca kız oldun artık. Git çalış, yap bir şeyler işte.'
Soluk boruma tıkanan nefesim gözlerimi karartırken, kendimi zorlayarak belli belirsiz başımı salladım. Ne itiraz ettim, ne de söylediği şeyin ağırlığını kaldırıp yüzüne çarpmayı tercih ettim. Sadece sustum; canım yansa dahi içine düştüğüm bu durumu kabullendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK OKYANUS "KİTAP OLDU"
Teen FictionKanı bitene kadar içti dudaklarımı. Kanım bitene kadar içtim dudaklarını. Omuzlarından göğsüne doğru inen avuç içlerim tenindeki yaraların kabarıklıklarına çarpıyor, parmak uçlarımdan bir zehir gibi akarak zihnimin içine sızıp canımı yakıyordu. Gün...