5. BÖLÜM: "YILAN."Şimdimi katleden acımasız bir düne sahiptim. Düşüncelerimin bile uğramadığı pisliklere ruhumu batırıp, oradan oraya sürükleyen iğrenç insanların kaderine denk getirmişti kaderim. Bir cellat gibi boğazıma çöken geçmiş, canımı almaya ant içmiş gibi gaddar ve çirkefti.
Ben bahtsızdım.
Birazcık da kadersiz.
Ama en çok da kimsesiz.
Kimsesizliğin en acı tonlarına bürünen kimliğimden akan zehir, zihnimin köklerine sızarak düşüncelerimi yaraladığında, aklıma Alin'i getirerek bu düşünceyi def etmeye çalıştım. Çünkü benim zihnim düşündükçe işin içinden sıyrılabilmeyi becerenlerden değil, tamamen üzerinde durduğu bataklığa çöken bir mekanizmaya sahipti.
"Uyanıyor." dedi birisi. "Doktoru çağır hemen!" Kulağıma kesik kesik ulaşan sözcükleri anlamlandıramıyordum. "Onu uyutmamız gerek!" dedi biri yüksek sesle. "Eğer şimdi uyanırsa çok acı çeker anlamıyor musun?"
"Uyanacak." Aksinin olmayacağını fazlaca otoriter bir şekilde belli eden o kalın, erkeksi sesi işittim. Beynimde yankı bulan bu tını tanıdıktı. Saniyeler içinde geçmiş bir film gibi kafamın içinde canlandığında karanlık bir görüntü belirdi. Bu onun sesiydi, Kamer'in. Bilincimin yerine geldiği her saniye üzerime bırakılan yük biraz daha fazla artıyor, hissettiğim yoğun acı çok daha fazla canımı yakıyordu. Nefes alamıyordum. Tüm göğsüm parçalara ayrılmış da, her bir parçası içime batıyormuş gibi dayanılmaz bir his göğsümü sarıyordu.
"Nefes..." dedim mırıldanarak. "Nefes alamıyorum..." Binlerce tonluk yükü göğüs kafesimin üzerine yığmışlar gibiydi, tüm kemiklerim öyle kuvvetli bir halde ağrıyorlardı ki dudaklarımı kıpırdatmakta bile zorlanıyordum.
"Çıkın dışarı." dedi itiraz istemez bir tonda. "Hepiniz, hemen."
Bunları söyleyenin Kamer olduğunu biliyordum. Gözlerimi zorluklarla araladığımda, doğrudan yüzüme bakan adamı seçti gözlerim. Bana bakan ifadesi okyanus gibiydi, fazla asil ve çok fazla hırçın. Sanki boynuna bıçak dayamışımda zorla yanımda tutuyormuşum gibi bir edayla duruyordu karşımda. Gözlerini kıstı ve "Eğer olanlar dediğin gibi çıkmazsa bu işin öylece bitmeyeceğini, başına gelecekleri söylemiştim." dedi son derece katı bir sesle. "Oğuz'un seninle ne alakası var?"
Konuşmak için ağzımı açacağım sırada alamadığım nefesim ciğerlerime battı. Acıyla yutkunduğum sıra yaşadığım yoğun acının getirisi olan bir damla yaş sol gözümden yanağıma doğru yavaşça süzülüp gitti. Kamer'in gözlerinin yanağımdan dökülen o bir damla yaşa takıldığını gördüm.
"Hiç." diyebildim genzimden gelen boğuk bir sesle. Kelimelerimin anlaşıldığından bile şüpheliydim. "Hiçbir... Akası yok."
Hırsla arkasını döndü, sinirle alıp verdiği solukları işitebiliyordum. Yumruğunu sert bir hareketle hastane duvarının üzerine indirdi. İçinde verdiği harbin getirisi bir şekilde ceketinin açık bıraktığı teninden boynunun kırmızının en koyu tonuna büründüğünü görebiliyordum. Kazayı geçiren, başıma ne geldiğinden, neden geldiğinden bir haber olan benken; sinirlenen ve tafra yapan oydu. Ben gerçekten hiçbir şey anlamıyordum.
"Ne..." diyeceğim sırada göğsümün tekrar sızlamasıyla bir damla daha süzüldü yanaklarıma. "Canım yanıyor." diyebildim zorla. "Bir şey yap." Bir çocuk gibi gözlerinin içine bakıp ondan medet umarak. "Yalvarırım bir şey yap çok canım yanıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK OKYANUS "KİTAP OLDU"
Teen FictionKanı bitene kadar içti dudaklarımı. Kanım bitene kadar içtim dudaklarını. Omuzlarından göğsüne doğru inen avuç içlerim tenindeki yaraların kabarıklıklarına çarpıyor, parmak uçlarımdan bir zehir gibi akarak zihnimin içine sızıp canımı yakıyordu. Gün...