Başladığınız saati buraya bıraksanıza 🥀
6. BÖLÜM:
"DEMİR KAPILI CEHENNEM.Sızlayan yerler vardı.
Ara ara şiddetli bir şekilde yoklayan, dışardan duyulmaması için en derinlerime sakladığım gizli bir kısım. Cayır cayır yanan, çıkan çatırtı seslerinden zevk alan da bir diğer yana sahiptim. Dibine kadar acırken, dibine kadar kahkaha attığım çetrefilli bir yolla kesişiyordu psikolojim. Ama tam şu an da sızlayanın içim mi, yoksa bedenimin her bir zerresi mi kestiremediğim bir zaman dilimindeydim.
Odanın içindeki güneş kaybolurken yanı başıma koydukları telefonum ısrarla çalmaya devam ediyor, başım birazdan patlayacakmış gibi çok şiddetli bir şekilde ağrıyordu. Ciğerlerimdeki ağır baskı yerimden kıpırdamamı engellediği için elimden bir şey gelmiyor, gözlerim kapıda birinin gelip de vermesini bekliyordum. Tam o sırada içeri giren Çağan Bey durumu anlamış olacak ki sesini çıkarmadan ilerleyerek telefonu alıp bana doğru uzattı. Ekrana kısa bir bakış attım. Bir an nefesimin daraldığını hissettim, sessize aldığım telefonu avuçlarımın içine gömüp Çağan Bey'e çevirdim bakışlarımı.
"Bakmayacak mısın?" Gözlerimin içine bakarak söylediği soruya olumsuzca başımı salladım. "Sonra konuşacağım." dedim kesip atarak.
"İstersen daha sonra geleyim ben?" Bu ilgili hallerini olduğum duruma borçluydum sanırım. "Siz işinizi yapın lütfen, ben gerektiği zaman görüşürüm arayan kişiyle."
Söylediğim kelimeleri kötü niyetle söylemesem bile, ona haddini bildirmeye çalışmışım gibi bir amaçla anlaşıldığının farkındaydım ve durum benim hiç umurumda değildi. Kimse bana düşünceli numarası çekmesindi. "Nasılsın?" dedi ciddi bir tavır takınıp muayene ederken. "Daha iyiyim, sadece nefes almakta zorlanıyorum."
"Birkaç ay boyunca böyle olmak zorunda." deyip konuşmayı kesti. Eline aldığı rapor dolu dosyayla birlikte koltuğa oturdu. Birkaç dakika boyunca elindekilerle oyalandı. "İki ay raporlusun Hazel, tam iki ay bir iş görmezsin. Fakat bu süre zarfında bol bol ameliyat izleyeceksin. Geri döndüğünde yarım kalan meselemizi halledelim öyle değil mi?"
Gözlerimi devirirken artık zamanın geldiğini düşünerek; "Hocam, polisler." dedim zorla. "İfade almaya gelmeleri gerekmiyor muydu?"
"Geldiler zaten Hazel, ben izin vermedim kendine gelmen için. Eğer daha iyiysen hemen bilgilendireyim gereken kişileri."
"Daha iyiyim."
Çağan oturduğu yerden bir çırpıda kalktığında ela gözleri kısılmıştı. "Bunu sana kim yaptı Hazel? Şehir içinde seni kurşuna dizip, kaza yapmanı sağlayacak kadar gözü dönmüş bu insanlar kim?"
"Bilmiyorum." dedim kanıma karışmış korku kıvılcımlarını saklamaya çalışırken. "İnanın bu kadarına kimin cesaret edebildiğini bende bilmiyorum."
"Peki." dedi kafasını sallarken. "Kapının önünde iki polis seni korumak amaçlı bulunuyor bilmem haberin var mı, bende buralardayım için rahat olsun."
"Sağ olun." dedim gözlerimi üzerinden çekerken kısık bir sesle. Düşünmeyi ısrarla reddettiğim konu dayanmıştı işte kapıma. Bütün bunlar onun yüzündendi. Sadece babalığının değil, yüzünün bile zerresini görmediğim babam olacak adam yüzünde olmuştu bütün bu olanlar. Benim hayatım üzerinden kumar oynayacak kadar dönmüştü gözü. Üzerime yaptığı iki kuruşa sahip çıkmak uğruna beni harcamayı göze almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK OKYANUS "KİTAP OLDU"
Novela JuvenilKanı bitene kadar içti dudaklarımı. Kanım bitene kadar içtim dudaklarını. Omuzlarından göğsüne doğru inen avuç içlerim tenindeki yaraların kabarıklıklarına çarpıyor, parmak uçlarımdan bir zehir gibi akarak zihnimin içine sızıp canımı yakıyordu. Gün...