Şoku ilk atlatan Gül en mantıklı hamleyi yapıp mektubu Mebrure Hanım'ın elinden kaptı. Satırları göz gezdirdiği saniyeler içinde şaşkınlıktan gözleri daha da açıldı. Nasıl olurdu? Annesi nasıl böyle bir oyun çevirirdi? Mektubu ellerinin arasında buruşturup yere çöktü. Çok başka niyetlerle geldiği bu şehirde hiç tanımadığı insanlara rezil olmuştu.
"Ne yazıyor o kağıtta?" Üzerindeki şoku geç atan Levent merakla Gül'e döndü. O adama da rezil olmak istemediği için mektubu arasına sakladı. Bu hareket üzerine Levent daha da sinirlendi ve mektubu almak için hamle yaptı. Ama Gül hareketlerini savuşturup aralarındaki yakınlıktan rahatsız bir şekilde nefes verdi. Levent de bu durumu fark etmişti ki fazla üstelemeden geri çekilip annesine döndü.
"Anne! Açıkla bana neler oluyor? Nedir bahsettiğin bu saçmalık?"
Mebrure Hanım deprem etkisi yapan sözlerinin ardından bakışlarını dönüşümlü olarak iki gencin üzerinde gezdirdi. Ah ne pişman olmuştu bu kadar çabuk söylediği için. Önce bir ortam hazırlayıp iki tarafı da mecbur bıraksaydı mesela?
"Sen biraz bekle oğlum. Gül yol yorgunu şimdi. Ben onu misafir odasına götüreyim, dinlensin. Sonra seninle ilgileneceğim," diyerek itiraz etme şansı vermeden koridorun sonundaki misafir odasına sürüklemeye başladı Mebrure Hanım Gül'ü. Salon ile aralarında epey mesafe olan misafir odasına girip kapıyı da arkalarından kapattı.
"Mebrure Teyze. Utancımdan ne diyeceğimi bilemiyorum. Yemin ederim ben bilmiyordum annemin böyle bir niyetinin olduğunu. Bilseydim buraya adımımı bile atmazdım. Hatta hemen şimdi-..."
"Biliyorum kızım, biliyorum," diyerek Gül'ün lafını kesti. "Bizim yıllar önce birbirimize verdiğimiz bir sözdü bu. Hatta ilk ben demiştim. Şu kaderin işine bak!" dedi sevinçle yatağa oturarak. Yıllardır hayta oğluna aradığı kısmet ayağına kadar gelmişti. Hem de en güzelinden.
"Yani siz de karşısınız?" diyerek sordu Gül umutla. Mebrure Hanım'ın yüzündeki muzip gülümseme birden soldu.
"Bilakis. Dedim ya, evlendirelim sizi. Hem okulunu rahat rahat okursun hem de abinin başına açtığı dertten kurtulursun," Neşesinden ödün vermeyen yaşlı kadına baktı Gül. Öfkesi yüzünden ters bir şey söylemekten korktuğu için sustu. Bir evlilikten kaçarken başka birine düşmüştü. Şaka gibi!
"Ama Mebrure Teyze öyle evlen deyince evlenilmez ki! Ben zaten birinden kaçtım geldim. Siz de yapmayın lütfen," dedi Gül. Elinde olsa şimdi de kaçıp gidecekti. Dışarıdaki adama da yeterince rezil olmuştu. Kim bilir şu an hakkında ne düşünüyordu? Bu utanç ona bir ömür yeterdi.
Gül'ün de oğlu gibi ters tepki verdiğini görünce yüzü düştü Mebrure Hanım'ın. Tamam, ha deyince olmuyordu bu işler. Ama birbirlerini tanımak için bir şans verseydiler. Hem gözlerinin içi gülen bu güzel kızın heba olmasını da istemiyordu.
Aklına gelen daha sinsi fikirle içten içe sırıttı.
Madem onlar birbirlerini tanımak için şans vermiyorlardı, o şansı kendisi yaratırdı. Oyunun ilk adımı olarak yüzünü düşürüp ağlamaya başladı.
"Mebrure Teyze?" Kadını kıracak bir şey söylememek için o kadar dikkat ederken şimdi yaptığına kızdı Gül. Çantasından peçete çıkarıp kadına uzattı.
"Teşekkür ederim kızım," dedi Mebrure Hanım akıttığı timsah gözyaşlarını silerken. Merhametli bir kızdı belli ki. Bu onun daha da hoşuna gitti.
"Ben sizi kırmak istememiştim," dedi üzgün bir sesle Gül. En kısa zamanda eve geri döndüğünde abisinin yanında çatacağı bir kişi daha olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Gelinim
Roman d'amour~Aşk, komedi türünün en absürd prodüksiyonudur.~ Diğer renklerden yoksun pembe aşk hikayelerini unutun! Aşk gülüşüyle gözyaşıyla güzeldir. Öfkesiyle çirkin, Arzusuyla tehlikeli olduğu gibi. Levent ve Gül de bundan nasibini almıştı. Öyle ki şimdiye k...