Duyduğu evet, Levent'in içindeki son ümit kırıntısını da paramparça etmişti. Kız sessiz sakin görünse de hırçın bir şeye benziyordu. Bu kadar kolay kabul etmesini beklememişti.
"Peki, nikah hazırlıklarını yapın o zaman. Olaylar durulduğunda ileri bir tarihte de düğünü yaparsınız." Annesi açısından en makul cevap buydu. Biraz zaman istese kesinlikle kabul etmezdi. Özgürlüğüne pranga vuracak zincirlerin sesini şimdiden duyuyordu Levent. Annesine dönüp imalı bir bakış attı. "Düğün işi sizde anne, ben karışman. Zamanında işime gidip geleceğim ve hiçbir şeye karışmayacağım. Zaten sen iyi bilirsin o işleri."
Mebrure hanım ise bu duruma daha da sevindi. Levent o işlere burnunu sokarsa zaten istediği gibi bir düğün yapamazdı. Oğlunun ne kadar aksi ve keçi inatlı olduğunu biliyordu. Yok o olmaz, fazla şataftlı, ben bunu giymem, ben dans etmem...
Bal gibi de edecekti. Kendi düğünüydü sonuçta.
"Peki evladım. Senin olmaman benim işime gelir. Yalnız nikah tarihini bu hafta içinde ayarlayalım. Malum Gül'ün durumu..." Mebrure Hanım sustuğunda Gül mümkünmüş gibi başını daha da eğip üstündeki bakışlardan kurtulmaya çalıştı. O bakışlardan biri de Levent'e aitti ve konuşmasını bekleyerek kızı süzdü. Doğru muydu yaptığı? Sabahın köründe dayatılan zorunlu evliliği kabul etmek sağlıklı mıydı?
Levent kızın etkisinden kurtulup annesine döndü. "Cümlen yarım kaldı anne."
Tatlısından son lokmayı da yeyip peçeteyle alelacele ağzını sildi Mebrure Hanım." Ah, şey... Biliyorsun Gül üniversite sınavına hazırlanıyor. Onu bir dershane ya da etüt merkezine yazdıralım."
"Mebrure Teyze..." Gül Levent ile evlenmeyi kabul ettikten sonra ilk defa konuşmuştu. O da itiraz etmek içindi ama Mebrure Hanım sağ olsun bakışlarıyla sindirmişti gelinini.
Gelin...
Düşündükçe kadının içi içine sığmıyordu. Ansızın gelen bir gelin, sonra başka bir gün gelecek olan torun haberi... Bu böyle uzayıp giderdi. Hep kocaman bir ailesi olsun istemişti. Üç beş tane çocuk ve bir o kadar da torun. Kader ki bin bir zorlukla Levent gibi bir çocuğa sahip olmuştu ama o da evlenip yuva kurmaya sıcak bakmıyordu. Şimdi o da oluyordu. Buraya Bey Gül'den yorgunluk kahvesi istemişti. Gül yaşlı adama gülümseyip uygun adım mutfağa yönelmişti. Yaptığı orta kahveyi fincanlar pay ederken yüzüne şapşal bir gülümseme yerleştirdi. İki gün üst üste iki farklı görücüye kahve ikram ediyordu. İlki kılıksız Arif diğeriyse hayatında ilk defa gördüğü aile dostlarının biricik çocuğu, iş güç sahibi yakışıklı Levent. İş ciddiye binmişti. Nasıl evlenecekti?
Tepsiye yerleştirdiği fincanları salona getirip aile büyüklerine ikram etti ve en son kendi kahvesini alıp herkesin odağında olan tekli koltuğa oturdu. Kahvesini içerken Levent de dahil herkes ara sıra onu süzüyordu. Başta utana sıkıla bakışlarını kaçırsa da daha sonra bu kadar dikkat çekici ne olduğunu öğrenmek için kıyafetlerini inceledi. Dikkat çekici bir şey yoktu. Acaba yüzüne kahve falan mı bulaştırmıştı?
Gecenin ilerleyen saatlerinde Mebrure Hanım'ın düğüne dair planlarını dinlerken uykusunun geldiğini hissetti Gül. Öyle ki koltuğun kenarına dayadığı elinden destek alarak dik tutmaya çalıştığı başı uyukladığı için düşüyor, onu daha da sersemletiyordu. Uykuya ihtiyacı vardı. Sadece biraz uyku.
"Neyse geç oldu kalkalım artık," dedi Yakup Bey. Nihayet uyuyacağı düşüncesiyle ayağa kalktı Gül. Üzerindeki rehavetle herkesten önce kapıya gidip vestiyerden çantasını aldı. Nikaha kadar en uygun olanı Mebrure Teyze'yle kalmasıydı.
"Hadi oğlum uyu dinlen. Biz nikah işlemlerini hallederiz babanla bir şey olursa da ararız seni." Mebrure Hanım ve Yakup Bey Levent ile vedalaşırken Gül dışarı çıkmak için kapıyı açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Gelinim
Storie d'amore~Aşk, komedi türünün en absürd prodüksiyonudur.~ Diğer renklerden yoksun pembe aşk hikayelerini unutun! Aşk gülüşüyle gözyaşıyla güzeldir. Öfkesiyle çirkin, Arzusuyla tehlikeli olduğu gibi. Levent ve Gül de bundan nasibini almıştı. Öyle ki şimdiye k...