"Evet," demişti Gül, neyi kabul ettiğini bilmeyerek. Zira o Evet'in ardında kırık dökük bir aşk ile kandırılmışlığın verdiği nahoş hisler saklanmıştı. Bugünün çerçevesinden hayata bakan iki genç insan zamanı gelinceye kadar bunu bilmeyecekti.
Ardından bir alkış tufanı yükseldi kamelyayı dolduran kiçük kalabalıktan. Peşpeşe yükselen ritmik sesler Gül'ü ölgün rüyalarından çeker gibiydi. Doğal olarak en yakınındaki kişiye döndü meraklı bakışları.
Levent
Sahiden evlenmiş miydi onunla?
Levent'in kara gözlerine bakakakdı bir süre. Sonra nikah şahitliğini yapan kadın -aynı zamanda Levent'in yakın arkadaşı Kerem'in de eşiydi- Levent'in ayağına basması için Gül'e seslendi. Dikkati dağınık olsa da algısı tamamen açık olduğundan Sevgi'nin söylediklerini emir olarak algılamış ve şuursuzca basmıştı Levent'in ayağına. Zavallı adamın canını o kadar yakmış olmalıydı ki Levent ne olduğunu anlayamadan kıpkırmızı kesildi ve acıyla inledi. Ardından tekrar bir alkış tufanı koptu. Bunu fırsat bilen Levent kenetlediği dişlerinin arasından tıslarca konuştu Gül'e.
"Be yaptığını sanıyorsun?" Gül de yaptığı hareketi ahmakça bulmuş olacak ki suçlu çocuklar gibi dudaklarını büzüp başını eğdi. Gerçekten ne yapıyordu ki? Güle oynaya oturmamıştı sonuçta bu nikah masasına. Ahh, Sevgi. Neden dinlemişti ki onu?
"Ne biçim gençsiniz siz be? Öpsene Levent gelinini," dedi Levent'in yengesi. Daha sonra davetlilere dönüp "İçi geçmiş bunların ayol," diye yakındı. Zaten aile üyelerinden bir kendileri bir de rahmetli amcasının eşi Zühre yengesi vardı. Yaşı altmışa dayanan kadının bu tatlı sert isteğini reddedemezdi. Zaten ailesi dışında kimse bilmiyordu bu yıldırım nikahının sebebini. Yaşlı kadına gülümseyip Gül'e döndü Levent.
Yengesine "Zevkle," diye karşılık verirken Gül'ün şaşkınlıktan kocaman açılan gözlerine bakmakla meşguldü. Zavallı Gül, Levent'in bakışlarına gölge düşüren duyguyu fark edince bir yumru oturdu boğazına. Ne demişti Levent. "Zevkle." Neyi zevkle yapacaktı? Öpecek miydi onu? Gül gayri ihtiyari Levent'in uzattığı elini tutup ayağa kalktı. Ayağındaki iki karış topuklular sağ olsun neredeyse Levent'le eşitlenmişti boyları. Ona gülümseyen Levent'in bakışları gözlerinden dudaklarına kaydı. Lanet olsun! Yutkunamıyordu bile Gül. İçinden bağıra çağıra kaçmak geçse de kıpırdayamıyordu. Sonra usul usul yaklaştı yüzleri birbirine. Levent'in dudakları ağır çekimde onun dudaklarına uzanırken son anda gözlerini kapatmayı akıl edebildi. Beklentiyle gerilirken alnında hissettiği sıcak dudaklarla tüm hayat fonksiyonlarını yitirmiş gibi hissetti. Ardından rahat bir nefes verdi. Levent'in alnına kondurduğu öpücük ne uzun ne de kısa sürmüştü. Üçüncü bir alkış dalgası geldiğinde uzaklaşmıştılar birbirlerinden. Fırsattan istifade Gül'ün kulağına yaklaşıp Fısıldadı Levent. "Senin kadar ben de bazı şeylere mecbur kaldım ben de. Yaptığımız şey basit bir formalite sadece, sınırların farkındayım yani." Levent'in söyleyecekleri bittiğinde rahat bir nefes verdi. Ne diyebilirdi ki?
"Aynı fikirde olmamıza sevindim," demekle yetindi Gül. Daha sonra Levent'in anne ve babasının ellerini öpüp kucaklaştılar. Annesinin olmayışı ve - formaliteden de olsa- babasının bu günü göremeyeceği aklına gelince gözleri doldu. Bu halini kimseye göstermemeye dikkat ederek iki damla yaşı sildi ve yalancı bir tebessüm kondurdu yüzüne. Daha sonra Levent'in yengesiyle de kucaklaştı. Nikaha son dakikada yetişmişti yaşlı kadın. Gül'ün hakkında bildiği tek şey ise Bursa'da sade bir çiftlik evinde oturduğuydu.
"Allah mesut bahtiyar etsin güzel kızım. Son dakika haber vermeseydiniz iyi olacaktı ya neyse," dedi kinayeyle. Gül ona mahçupça gülümseyip açıklamaya başladı.
"Her şey çok ani gelişti kusura bakmayın. Başka şartlarda olsa Levent'in ilk size haber vereceğine eminim." Gül'ün diken üstünde söyledikleri yaşlı kadını da şüphelendirmişti. Gözleri Gül'ün gelinlikle dümdüz duran karnına kaydı. Ve sonra aklına gelenlerle gözleri parladı adeta.
"Allah iyiliğinizi vermesin. Bundandı bu kadar acele etmeniz, değil mi?" diye sordu Zühre hanım kaşlarıyla Gül'ün karnını işaret ederek. "Sizi gidi sizi."
"Ne nedendi?" diye sordu Gül safça. Yaşlı kadın imalı imalı konuştukça aklı bulanıyordu. Daha sonra kadın kulağına eğilim şok olacağı sözleri fısıldadı.
"Anla işte kızım. Hamile misin?"
Gül şaşkınlıkla açtı iri gözlerini, sanki daha fazla açabilirmiş gibi. Bu kadın ona resmen...
"Sen bari yapma yenge," dedi yanlarına gelip kurtarırcasına Gül'e belinden sarılan Levent. İki saattir onları uzaktan izlemişti. Yengesinin Gül'ün karnına bakışlarını gördükçe gülesi gelmişti. Kadının gözleri ultrason cihazı gibi kızın karnını tarayıp duruyordu. Tabi beklenmedik soru karşısında Gül'ün tepkisi ise evlere şenlikti.
"Aklıma bunları sokan sizsiniz valla. Böyle alelacele nikah olunca..."
"Yok öyle bir şey yenge. Hem Gül öyle sandığın gibi biri değil, evlenmeden böyle şeyleri tasvip etmiyor. Nikahı öne çekmemiz başka sebeplerden. " derken Gül'e baktı. Hakkında böyle konuşuyordu ama ne kadar tanıyordu ki onu? İki gün Gül'ü ve davranışlarını öğrenmek için pek yeterli bir süre değildi sonuçta.
"Kızmadın değil mi kızım?" diye sordu Zühre hanım.
"Yok kızmadım. Hakkınız var tabi merak etmeye. Acele oldu biraz." Gül çekinerek etrafına bakarken Mebrure hanım ve Yakup bey haricinde herkesin Zühre hanım gibi düşünüp düşünmediğini merak etti.
Levent'in arkadaşı ve eşitle kısa bir sohbet ettikten sonra Levent Gül'ü bir kenara çekti. "Annemler nikah için küçük bir yemek verecekler bahçede. Ama öncesinde fotoğraf çekimi olacak," derken gözlerini baydı Levent, "sanki her şey kusursuz ya bir fotoğrafımız eksik. Neyse bundan daha önemli bir mesele var." Levent susunca daha da bir Meraklandı Gül.
"Neymiş o mesele?"
"Duyduğumda benim bile canımı sıktı. Ama işte bu benim annemin işgüzarlıkları yüzünden hep."
"Sadede gelir misin?" diye üsteledi Gül.
"Az önce Ferit' ve yanındaki çapulcuyu serbest bırakmışlar. Tabi bunun olacağı belliydi. Annen de geliyor. Daha erkene bilet bulamadığı için sabah çıkmış yola. Akşam burada olur. Ama asıl sürpriz olansa annemin Ferit'i barışmak için yemeğe çağırması," dediğinde Gül dünküne benzer bir şok geçirdi. Ferit ne yapar ne eder onu rezil ederdi. Ama en kötüsü bir taşkınlık çıkarıp birilerine zarar vermesiydi.
"Olmaz. Olmaz Levent. Abim öyle konuşup anlaşacak birisi değil. Bu yaptığımın acısını çıkarır benden."
"Sana bir şey yapamaz," dedi Levent kesin bir dille. O zaten vermişti kararını, Gül'ü koruyacaktı.
"Annemi de üzer o. Levent ben söyleyeyim en azından annenlere, gelmesin."
"Olan oldu artık. Eğer ters bir davranışta bulunmasından korkuyorsan yalnız değiliz. Ben ve bir sürü koruma var evde. Ayrıca onun derdi evden kaçıp gitmen falan değil. Bir yanlış yapacağını sanmıyorum."
"Levent," diye itiraz etti son defa.
Elinden tuttu Levent. "Gel hadi. Daha bu muhteşem anı ölümsüzleştirmeliyiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Gelinim
Romance~Aşk, komedi türünün en absürd prodüksiyonudur.~ Diğer renklerden yoksun pembe aşk hikayelerini unutun! Aşk gülüşüyle gözyaşıyla güzeldir. Öfkesiyle çirkin, Arzusuyla tehlikeli olduğu gibi. Levent ve Gül de bundan nasibini almıştı. Öyle ki şimdiye k...