(Yeni bölüm geldiiii. Nihayet 😍. Arkadaşlar ilginiz için o kadar teşekkür ederim ki birileri yazdıklarımı okudukça nasıl mutlu oluyorum anlatamam. Hikayemi kıymetli yorumlarınızla taçlandırırsanız daha da mutlu olurum. Bu arada bölüm için gün kararlaştırmak istiyorum. Yüklerim biraz hafiflediği için seri yazabilecek zamanım var artık. Ben de rutin olarak Salı ve zamanım oldukça cumartesileri de yazma kararı aldım. Siz ne dersiniz bilmiyorum. Neyse tutmayayım sizi. İyi okumalar.)Nevzat hanım, eski dostlarıyla selamlaştıktan sonra Levent'e baktı. Genç adam nezaket gereği yaşlı kadınla tokalaşıp hatır sordu.
"Nasılsınız efendim?" dedi olabildiğince kibar bir şekilde. Nevzat hanım genç adamı baştan ayağa süzüp gülümsedi. "İyiyim oğlum, seni sormalı?"
Ne demeliydi Levent? 'Muhteşemim?' Hayır bu abartı olurdu. 'Bu halde nasıl olabilirim?' Bu da çok küstahça olurdu.
Yalandan "İyiyim," diyerek geçiştirdi. Annesi eski dostunu fazla bekletmeden içeri götürdü. Şimdi bahçede babasıyla yalnız kalmıştı.
"Gelmeyecek misin?" diye soran yaşlı adama, cebinden çıkardığı sigarayı gösterip, "Bu bitsin geliyorum," dedi. Yakup bey hoşnutsuz bir şekilde iç çekip eve geçti. Levent'e de hak veriyordu bir yandan. Sevmediği bir insanla evlenmiş, üstüne de çok gerekliymiş gibi saçma ritüellere uymak zorunda kalmıştı. Eşinin planlarına göz yumduğu için pişmanlık duysa da yapacak bir şey yoktu yaşlı adamın. Bundan sonra yapmaları gereken tek şey hayatı iki güzel genç için daha yaşanılır hale getirmekti.
Levent bahçenin ortasındaki havuzda yüzen balıkları izleyerek sigarasını bitirdi. Boğazını sıkan papyonunu çözmüştü. Zaten boynuna takmışlardı ilmeklerin en büyüğünü, dahasına lüzûm yoktu.
Ağır ağır hareket ederek yürüdü eve. Zira her adımında farklı bir düşünce akın ediyordu zihnini. Düşündükçe de içindeki istek yok oluyordu.
Gül'ün hayatını kurtarmak istemişti istemesine de bunun için yaptığı fedakârlık fazlaydı. Başkasının özgürlüğü için kendi özgürlüğünden vazgeçmek kolay değildi. Ve adı gibi emindi ki zaman ilerledikçe daha da pişman olacaktı yaptığından.
Dış kapının ziline basıp beklemeye başladı. Yardımcıları kapıyı açtığı andan itibaren annesinin şen kahkahaları doldu kulağına. Gülerdi tabi. Az uğraşmamıştı Levent'in başını bağlamak için. Levent burnundan soluyarak çıkardı takımının ceketini. İçeri geçmeden önce çözülü halde olan papyonunu gelişigüzel ceketinin cebine koyup salona geçti. Gül hariç herkes ona dönük oturuyordu. Levent'in gergin halini fark ettiklerinde hepsi duruşlarını düzeltti.
Gül ise başını annesinin sinesine gömmüş, küçük çocuklar gibi ağlıyordu boynunda.
"Kardeşim bir konuşalım mı seninle?" diye sordu Kerem.
"Olur," diye onayladı onu Levent. Duyduğu ses üzerine hüznünü bir kenara bırakıp arkasını söndü Gül. O an iki güzel bakış kesişti bir biriyle. Levent beyazlar içindeki hüzünlü gelinini süzdü, Gül de formal kıyafetlerinden kurtulan serseri tipli damadını. Hayat ne kadar tuhaftı. Ne Gül hüzünlü bir kızdı, ne de Levent serseri bir adam.
Levent arkadaşıyla birlikte tenha bir kenara geçip konuşmasını bekledi.
"Bak biliyorum. Bu evliliğin ne şartlarda gerçekleştiğini de ne duygular içinde olduğunu da... Ama dostum doğru mu bu yaptığın? Sen ki iş hayatında hiçbir taviz vermezken özel hayatını nasıl olur da başkasının ellerine verirsin?"
"Ben de farkındayım durumun. Ama olaylar karışık."
"Ailen baskı mı yaptı?"
"Yaptılar ama kararı kendim aldım. Onların bir etkisi olmadı." Genç adam şaşkınca baktı arkadaşına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Gelinim
Romance~Aşk, komedi türünün en absürd prodüksiyonudur.~ Diğer renklerden yoksun pembe aşk hikayelerini unutun! Aşk gülüşüyle gözyaşıyla güzeldir. Öfkesiyle çirkin, Arzusuyla tehlikeli olduğu gibi. Levent ve Gül de bundan nasibini almıştı. Öyle ki şimdiye k...