➰21➰

4.5K 215 13
                                    

Öncelikle 2-3 aydır yazmadığımın farkındayım ve bunu için çok ğzgün olduğumu belirtmek istiyorum. Nedeni yok. Yazma şevkim gelmedi, belki bir kaç yorum alsam veya beğeni okuyanlarım var diyip daha çok üstünde durabilirdim ama bu şekilde anca bu kadar. Kurgumu seviyorum ama şu sıralar sıkıldım cidden, yazamıyorum. O yüzden gerçekten kusura bakmayın.

Sevmek neydi? Aşk neydi?

Sevmek alışkanlıktı. Aşk ise bir hevesti.

Sevmek değer vermekti, aşk ise önemsemekti.

Birbirlerine benzeselerde aralarında dünya kadar fark vardı. Sevmek gerçekti, aşk ise bitendi.

Seven gitmezdi, aşık olan bir gün elbet giderdi.

Sevgi acıtırdı ama umutla doluydu. Aşk ise hayatın acı kısmını tattırırdı ama hevesle doluydu.

Ben ne mi yaşıyordum? Elbet zamanla öğrenecektim...

Şuan anın tadını çıkarıyor ve yanımdaki bu insana bir şeyler hissediyordum.
Belki geçici bir heves, belkide alışkanlık...

"Evet o güzelim"
Dedi Arel gösterdiğim şeyi birde kafa sallayarak onaylarken.
Ön koltuktan uzandığım ceketi kendime doğru çekip ceplerini kontrol ettikten sonra Arel'in istediğini bulup, geri yerine arka koltuğa bıraktım.

"Sağol" diye mırıldandı, direksiyonu bırakıp dudaklarının arasına kondurduğu sigaranın ucunu alevlendirirken.

Kafamı onaylayıp oturduğum koltukta tekrar yayıldım.
Tabi benimle birlikte düşüncelerimde tekrar yayıldı.

Güney ile neler olacaktı? Gerçekleşmeyeceğine emin olduğum bir sürü konuşma hazırlamıştım kendi kendime. Bir sürü yüzleşme...

Ama işte bir sorun vardı ki, değer verdiğim o insanın şimdi yüzünü bile görmek istemiyordum. Gerçekten o konuşmaları yapacak zaman diliminde bile yüzünü görmek istemiyordum. Böyle bir şey mümkün olmayacağı için de konuşmayı yapmayacaktım.
Telefon gibi koskoca bir icat var dediğinizi duyar gibiyim.
Peki size soruyorum, telefonda yapılan konuşmalar mı daha etkilidir, yoksa yüz yüze olanlar mı?
Ben onun yüzünü görmek istemesemde onun benim yaşadığım o burukluğun her anını izlemesini istiyordum.

Ona verdiğim değerin, bir bir yıkılışını izlemesini istiyordum...

"Ne düşünüyorsun?"

Daldığım düşüncelerimden duyduğum sesle, büyük kulaçlar atarak yüzeye çıktığımda kendime gelebilmiştim.

"Güney'i" dedim kafamı kucağımda birleştirdiğim ellerime indirmişken.

"Kendince intikam almaya çalıştı pezevenk" dedi benim aksime sinirle.
"Onu kaybettiğin için üzülmek yerine sevinmen gerekiyor."

Kafamı onaylarcasına sallayıp
"Keşke dediğin kadar kolay olabilse" dedim. Tam o sırada gözümden bir yaş aktı. Sevdiklerimden yediğim kazıkların bir bir artması beni çok üzüyordu.

Arel arabayı ıssız yolun kenarında durdurup beni tuttuğu gibi kucağına çektiğinde, ağlamam sanki bu sarılışı bekliyormuş gibi bir anda şiddetlendi.

"Ne olur" dedim hıçkırıklarımın arasından.
"Ne olur bu acıyı bir gün sende bana yaşatma"

Alnıma derin ve içten bir öpücük kondurup kollarını tekrar sıkı sıkı sardı etrafıma.

Sen Kal Bu GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin