Hayati kapıyı açıp ofise girdi. Kendi ofisinin tam karşısındaydı bu geniş ofis. Ama kendi beyaz düşkünlüğünün tersine Sedat'ın ofisi kahverengi ahşap ağırlığındaydı. Etkileyiciydi ofisi. Sedat başını dosyasından kaldırıp dostuna baktı.
"Hadi, çıkıyorum ben, sen de gel." dedi Hayati.
"Yok, ben bugün dışarıdayım."
"Yine mi lan?" Sedat'ın omuzları çöktü.
"Yine... Ve bu sefer daha ağır noktaladım." Hayati başını iki yana salladı.
"Sedat, bak canını boşuna sıkıyorsun. Gel haydi eve gidelim. Yatarsın, kafanı dinlersin." Sedat'ın dışarı çıkıp yine barlarda sabahlamasını engellemeye çalışıyordu. Dost olarak bu onun sorumluluğuydu. Ama Sedat'ın, bu sözlerine rağmen yine de o bara gideceğini biliyordu.
"Sen git eve Hayati. Ben bu gecelik biraz kafa dağıtayım, gelirim. Sana da gel derdim ama gelmeyeceğini ikimiz de biliyoruz artık." dedi Sedat. Gözleri arkadaşındaydı.
"Bu seferlik gelebilirdim aslında ama gerçekten başım çatlıyor. Ve yarın erkenden bir görüşme var. Şu Pastel Ticaret'le ilgili."
"Tamam, o zaman yarın görüşürüz. Ben geç kalırım muhtemelen. Gamze'ye, Yavuz'a, Şeker teyzeye söylersin. Endişelenmesinler." dediğinde Hayati omzuna dokundu dostunun.
"Sedat. Bak yapma. Gel beraber gidelim eve. Olmaz böyle barlarda sabahlamak falan. İçmek mi istiyorsun? Kafan dağılsın istiyorsun madem, gel eve, güzelce karnını doyur ve iç sabaha kadar. Diğer türlü hiç olmuyor be oğlum. Bir yerlerine bir şey olacak diye endişeleniyoruz."
"Bana bir şey olmaz." dediğinde Hayati normalde kolay sinirlenmese de bu inatçı adam karşısında sinirle bir nefes aldı.
"Bir şey olmaz mı? Lan kaç kere seni barlardan toplayan ben değil miyim? Saçma sapan adamlarla, sırf bok gibi paraları var diye girebildikleri mekanda enerjini atabilmek, hırsını alabilmek için kavga ediyorsun. Bir daha böyle bir şey olmayacak tamam mı? Oğlum artık sadece ikimiz değiliz. Yavuz var, Gamze var. Şeker teyzeden saklarsın yaşananları ama bu çocuklar bizim ciğerimizi biliyorlar artık. Yavuz zaten yeni yeni hayatını rayına sokmaya başladı, başındaki Kemal belasından ancak sıyrıldı. Şimdi bir de senin için endişelenerek geçirmesin zamanını." dedikten sonra ona bıkkın bakışlar atıldığını görünce iyice tepesi attı. "Lan bak küfür edeceğim şimdi. Kalkıp benimle geliyorsun hemen. Otuz yaşına gelmiş adamsın, hala olgunlaşamadın. Bir bakıyoruz her şeye karşı alaycı Sedat, sonra bir daha bakıyoruz, omuzları çökük, hırstan ve öfkeden gözü dönmüş manyak! Kendine gel Sedat. Bak bu son uyarım."
"Biliyorsun. Şu boktan hayatımın her ayrıntısını, her olayı biliyorsun ama yine de bana bunları söyleyebiliyorsun. Ama haklısın, ben mızmız, vurdumduymaz ve manyağın biriyim. Oldu mu? Tamam mı?" dediğinde Sedat da kızmıştı. Sanki hayatı çok güzelmiş de kendisi ajite ediyormuş gibi karşılık görmek, artık bıktırmıştı onu.
"Oğlum ben öyle mi dedim? Anlıyorum ben seni. Yavuz da anlıyor. Bize olanları anlattığında zaten tamam demiştik biz, bu çocuk güçlü, bu çocuk güvenilir. Yaşadıklarına rağmen gülebiliyorsa, insan olabiliyorsa, bu adam gibi adamdır dedik. Ama yok, sen kendinden öyle bir vazgeçmişsin ki, bizim senden emin olmamız hiçbir boka yaramıyor. Silkelen ve kendine gel Sedat. Sana o kadarını söylüyorum. Yoksa çok kötü olacak." Sedat omuz silkti sadece. Hayati gelmeden önce odaklanmaya çalıştığı dosyaları kenara itip sandalyesinden kalktı. Bu sözleri çok defa duymuştu ve dalgaya almaktan başka bir şey yapmamıştı genelde. Şimdi de değişen bir şey olmayacaktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk'im. Sev Beni...❊Tamamlandı❊
Ficção GeralKapak tasarımı için @Buklelisatirlar'a çok teşekkür ediyorum :) ❊❊❊ Geçmişin yaralarıyla baş etmeye çalışan, yeri geldiğinde dalgacı, yeri geldiğinde öfkeli, hırslı bir iş adamı, Sedat. Beş yıl önce bataklık gibi bir yaşamı arkasında bı...