Genç adam kendisiyle gurur duyuyordu. Aynı zamanda Aslı'yı mutlu edebildiği için acayip derecede güçlüydü de şu anda. Yemek sofrasında masaya servis yapan genç kadınla Sedat, kaçırıyorlardı bakışlarını. Ama o kısa bakışmada bile anlamıştı Sedat, kadın mutluydu.
Yemekten sonra salona oturduklarında Sedat ortadaki muhabbete elinden geldiğince katılmaya çalışıyordu. Ama yine ve yine aklı bu gece ne yapacağındaydı. Odasından çıkmasa, uyusa ve mutfakta genç kadını beklemek gibi bir girişimde bulunmasa ne olurdu? Uyuyabilir miydi? İçi sıkılırdı muhtemelen. Belki spor aletleriyle dolu odasına girer ve biraz ter atardı. O zaman yorgunluktan ölü gibi uyur ve bu geceyi böyle atlatmış olurdu. Olabilirdi, neden olmasındı?!
Aslı ona bir daha geceleri odasından çıkmayacağını söylemişti... Onu zorlayamazdı ki, ne yapacaktı? Kapısını mı çalacaktı yine? Bu olmazdı, bu sefer de kadını üzemezdi. Zaten yatak ve çarşaf takımıyla toparlayabildiğini sanmıyordu, bir daha dağıtamazdı.
Dün gece kadın ona sarılıp ağladığında ne kadar kırılgandı... Adam onu sarmalayıp dünyadaki her şeyden korumak istemişti. Ona zarar verecek, onu üzerek her şeyi yakıp kül edebilirmiş gibi gelmişti kendisine.
Ah o tarçın kokusu... Menekşe de güzeldi ama tarçın başka bir şeydi... Öyle tarçın hastası biri olmamıştı hiç ama bundan sonra her tarçın kokusu Aslı'yı hatırlatacaktı Sedat'a.
"Hayati!" diye cırlayan sesi duyunca sıçradı yerinden. Bir an için anlam verememişti. Ama sadece bir an için. Sonra tanıdı bu sesin sahibini. Berrak gelmişti. Hayati'nin kuzeni, başının belası Berrak...
Salona giren ufak tefek kadın sırayla tüm ev halkına sarılırken sadece gülümsedi genç adam. Onu uzun zamandır görmüyordu. Yüksek lisans için Amerika'ya gitmişti Berrak ve oraya yerleşmeye karar vermişti. Dört yıldır görünmüyordu ortalıklarda. Sedat onunla olan son anısını hatırlamamaya çalıştı.
Pek hoş bir anı değildi.
"Sedat?" diyen kadına odaklandı ve gülümsedi.
"Hoş geldin Berrak." Berrak Genç adama çok fazla kızdığı için Sedat baştan beri ona 'bücür' diyememişti. Zaten bu kadına 'bücür' diyemezdi olanlardan sonra.
"Hoş bulduk." deyip sarıldı adama Berrak. Sedat bir şey yapmadan bekledi. Onu daha fazla kırmak istemiyordu. Ama başını kaldırıp da kapı pervazında onlara bakan kadını görünce Allah şahit ki, bırakmak istedi Berrak'ı.
Berrak geri çekilince bir adım geri attı adam. Aslında gidip Aslı'yla konuşmak istiyordu şu anda. Mesela yatak ve çarşaf takımını beğendin mi, diye sorabilirdi. Renk olarak kahverengini tercih etmişti adam. Aslı'nın o rengi kendisi gibi sevdiğini biliyordu.
Ama gidemedi. Aslı arkasını dönüp merdivenlerden indi ama adam yerinden kımıldamadı. Onun bakışlarındaki o kırgınlığı sormak istiyordu. Niye üzülüyorsun gece kuşu, demek istiyordu. Seni yine mi üzdüm?
"Nasılsın Sedat?" diye soran Berrak bir süre cevap alamadı.
"İyi, sen?"
"İyiyim ben de."
"Amerika nasıl? Alışabildin mi?"
"İyi iyi, alışıyor insan be Sedat'ım."
Bu sahiplik ekini duyan Sedat kasıldı. Berrak'ı kırmadan nasıl durduracaktı onu? Bunu sonraya bırakmaya karar verdi. Bu kadar insanın için, rencide ediyormuş gibi olmak istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk'im. Sev Beni...❊Tamamlandı❊
BeletrieKapak tasarımı için @Buklelisatirlar'a çok teşekkür ediyorum :) ❊❊❊ Geçmişin yaralarıyla baş etmeye çalışan, yeri geldiğinde dalgacı, yeri geldiğinde öfkeli, hırslı bir iş adamı, Sedat. Beş yıl önce bataklık gibi bir yaşamı arkasında bı...