Sedat, karşısında oturan ortağına bakıyordu. Öyle büyük bir işte ortak değillerdi ama ne olursa olsun tüm ortaklarına saygı duyardı. O yüzden içindeki sıkıntıyı belli etmemeye çalışarak sohbet etti. Aslı'yı eve geldiğinden beri görememenin de ayrı bir gerginliği vardı üzerinde. Sonuçta bugün genç kadının bu evdeki son günü olabilirdi... Sonra giderdi buradan, bu evden, Sedat'tan... giderdi...
Zaten şu birkaç gündür içi acıyordu genç adamın, odalar onu basıyor, işe bir türlü odaklanamıyordu ve bunun tek nedeni o tarçın kokulu gece kuşuydu. Bugün de bu işin sonlanacağı gün olabilirdi.
Korkuyordu genç adam.
Ya Burak'ı severse, ona kanı ısınır ve giderse, o zaman ne yapardı? Bu sadece bir ihtimal iken bile şu koskoca ev onu boğuyordu. Bir de gerçekleştiği düşünülürse... hayır, yapamazdı. Bu saatten sonra Aslı'nın olmadığı bir hayatı düşünemiyordu bile.
Ama son kavgalarında sınırı aşmıştı. Neredeyse vuracaktı genç kadına. Ona zarar verdikten sonra kendisine nasıl adam diyecekti? Nasıl bakacaktı Aslı'nın yüzüne, nasıl koklayacaktı tarçın kokusunu? Hak etmiyordu ki... O güzel kadının hiçbir şeyini hak etmiyordu.
Korkak bir canavardı. Korkuyordu işte... Aslı'ya daha fazla zarar veremezdi. Onun sakinliğe, dinginliğe, güvene ihtiyacı vardı. Tamam, Sedat çok acı çekecekti, belki de kendisinden git gide daha fazla nefret edecekti ama önemli olan Aslı'ydı. O ne şekilde güvende ve mutlu olacaksa, Sedat bunun sonuçlarına katlanmaya razıydı.
"Ee?" diyen Burak'la ona odaklandı. Beş dakikadır çorbalarını içiyorlardı. Birazdan ana yemek gelecekti. O zamana kadar sessizce beklemekten yana olsa da, karşısındaki adam konuşmak istiyordu belli ki. Aslında iyi adamdı Burak. En azından şimdiye kadar bir yanlışı olmamıştı. Ama yine de kıskanıyordu onu Sedat. Daha tam belli olmasa da, Aslı'nın patronu olabilirdi bu adam. Ve bu ihtimal bile Burak'ı parçalara bölmek isteyen tarafını kızdırıyor, hırslandırıyordu.
Sakin ol oğlum, diye telkinlerde bulundu. Yoksa nedensizce dövecekti adamı.
"Ne e'si?" diye cevapladı sakinleşince.
"Suskunsun, bir şey mi oldu?"
"Hayır, yemeği bekliyorum."
"Anlattığın kız nerede?" diye sordu bir anda Burak. Sedat hemen odaklandı ve dikleşti yerinde.
"Hangi kız?" dedi bilmesine rağmen. Belki konuşmayı uzatınca hazırlıklı olup, sakin kalabilirdi?
"Hangi kız olacak, şu bahsettiğin, evimde çalışmasını istediğin kız."
"Ben sana öyle demedim."
"Evet evet biliyorum, eğer hanımefendi benimle çalışmak isterse evimde en üst kademede çalışacak, bir nevi kahya olacak ve fazla iş yükü altına girmeden yüksek bir maaşla çalışacak. Saygılı bir yaklaşım gösterilecek falan filan..." dedi alayla.
"Sen az önce dalga mı geçtin?" deyip kıstı gözlerini. Bu hareket hiç hoşuna gitmemişti.
Burak hemen toparlandı. "Hayır, tabii ki hayır! Ben sadece bir hizmetçi için bu özeni niye gösteriyoruz, onu anlamış değilim."
Sedat arkasına yaslandı. "Anlamak zorunda değilsin. Sadece dediklerimi yap, yeter."
Burak bir şey diyecek gibi olup sustu. Karşısındaki adam ona saygısız bir şekilde emir verse de, bir şey diyemezdi. Çünkü ortak da olsalar, bu ortaklığa ihtiyacı olan kendisiydi. Sedat isterse çok kolay şekilde bu işte başka bir ortak bulabilirdi ama Burak'ın bu kadar güçlü bir ortak bulma şansı olmayacaktı bir daha.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk'im. Sev Beni...❊Tamamlandı❊
Ficción GeneralKapak tasarımı için @Buklelisatirlar'a çok teşekkür ediyorum :) ❊❊❊ Geçmişin yaralarıyla baş etmeye çalışan, yeri geldiğinde dalgacı, yeri geldiğinde öfkeli, hırslı bir iş adamı, Sedat. Beş yıl önce bataklık gibi bir yaşamı arkasında bı...