- 2 -
Aramızda yeterince sessizlik oluşmuş ve bu süre boyunca ikimizde göz göze gelmemeye özen göstermiştik.
Boğazımı temizleyip ciddi bir hal aldım "Neden p-peki?"
Başını iki yana salladı "Ben... bilmiyorum."
"Nasıl yani? Ne demek bilmiyorsun?" ellerimi masada birleştirip sırtımı dikleştirdim.
Gözleri dolmuştu "Bilmiyorum!"
Onu böyle üzgün görmeye dayanamıyordum ve sinirleniyordum "Ne demek bilmiyorum? Siktiğimin bir nedenini vermediler mi?" yine bağırmıştım.
"Bana sesini yükseltme! Senin ağzın ne ara bu kadar bozuldu?" artık oda bağırıyordu buda şu anlama geliyordu onu sinirlendirdin Alice artık çeneni kapalı tutma vakti.
Annem çabuk sinirlenen biri değildir ayrıca duygularınıda hiç belli etmez belkide babamdan sonra böyle olmuştu nedenini bilmiyordum ama kesinlikle size karşı hislerini açığa vurmazdı.
"Üzgünüm." kendimi sandalyenin içine gömmek istiyordum.
"Yemeğin bittiyse odana çık." sesi yumuşamıştı ama ciddiydi.
"Ama b-"
"Odana Alice!" başımla onayladım bana karşı ilk defa bu kadar ciddiydi.
Odama çıktım ve kapıyı hafifçe kapattım. Yatağımın üzerine kendimi bırakıp gözlerimi kapattım bir süre böyle bekledikten sonra telefonumu alıp Lily'i aradım.
Uzun bir süre çaldıktan sonra telefonu açtı. O hep böyleydi uyuşuk, yavaş birisi bu kıza birazda olsa hızlanmayı öğretmeli.
"Alice!" Ah tanrıya şükür!
"Lily!" sesimdeki imayı anlamış olmalı ki kıkırdadı
"Şey banyodaydım" gözlerimi devirdim bu yalana inanmamı beklemiyordu değil mi?
"Hıhı" bu sefer kıkırdama sırası bendeydi.
"Dökül bakalım 'Bayan Ego' " bu kız tam bir takıntılı aklı hala Justin konusunda.
"Ah tabi"
"Hey tamam" boğazını temizledi.
"Ciddiyim ve seni dinliyorum." derin bir iç çekip şakaklarımı ovdum.
"Annem işten kovulmuş!"
"Ne?" telefonun ucundaki ses cırlayınca kulağımdan uzaklaştırmak zorunda kaldım.
"Sakin olur musun! Tanrım sağır olmak istemiyorum." başımı iki yana salladım.
"Alice ne dediğinin farkında mısın sen? Ama neden?"
"Bilmiyorum" yattığım yerde doğruldum.
"Tanrım inanamıyorum" bir süre sessizlik oldu "Yarın konuşalım olur mu? Şimdi kapatmam lazım."
"Tamam görüşürüz"
"Görüşürüz" telefonu kapatıp yastığımın altına koydum.
Kulaklıklarımı takıp başımı yastığa koydum. Annemin yeni bir iş bulmasını bekleyemezdim. Ona sürekli büyüdüğümden bahsediyorsam bende bir şeyler yapabilirdim değil mi?
Yarın okul çıkışı Bay Harrington ile konuşmalıydım o bir şeyler ayarlayabilirdi. Tüm bunları düşünürken uykuya teslim olmuştum bile.
---------------------------------------
Uyandığımda evden bir an önce çıkmak istemiştim çünkü dün gece annemle pek iyi bir diyalog kurmamıştım.Çantamı ve telefonumu alıp ayakkabılarımı giyindim evden çıkmadan önce anneme seslendim her ne kadar aramız şu an pek sıcak olmasada o benim annemdi.
"Ben çıkıyorum." cevap vermesini beklemeden kendimi dışarı attım ve hızlı adımlarla okulun yolunu tuttum. Okulu görünce şaşırdım zaman nasılda geçmişti. Kafamı iki yana sallayıp okula girdim Lily'i bankta görünce yanına ilerledim.
Ama birine çarpınca tam tersi arkaya doğru sendeledim omzum acımıştı ama çıkardığı sesten karşımdaki kişininde canının acıdığını anlamıştım. Bakışlarımı yüzüne çevirince bal rengi gözlerle karşılaştım açıkçası şaşırmıştım daha dün kayıp olduğu söylenilen çocuk şimdi karşımdaydı hemde tek parça halinde tabi kolundaki iğne morluklarını ve kaşındaki sargıyı saymazsak.
"Justin!" kaşlarını kaldırarak bana baktı.
"Ha?" elimi havada boş ver dercesine salladım beni tanımasını beklemiyorum sonuçta.
"Şey ben seni görmedim üzgünüm." dudakları yukarı doğru kıvrıldı.
"Önemli değil sana çarpan bendim üzgünüm."
Gülümseyerek karşılık verdim ve Lily'ye doğru ilerledim tabi ki gözleri bizim üzerimizdeydi yani Justin'in bu kız kesinlikle saplantılı.
Yanına oturdum "Tanrım ne konuştunuz?" gözlerimi devirdim "Sadece üzgün olduğumu söyledim yani çarpıştığımız için ve oda üzgün olduğunu belirtti."
Banktan kalkıp benide çekiştirdi "Suratını gördün mü?" başımla onayladım.
"Ya sen kolunu gördün mü?" başını iki yana salladı.
"Kolunda iğne morlukları vardı." zaten asık olan suratı hepten düştü harika.
"Bu çocuğa neler oluyor hiç bir fikrim yok." bilmiyorum anlamında kollarımı açtım ve karşıdan bize doğru gelmekte olan Scott'a koştum. Scott en yakın arkadaşımdı bazen Lily'den bile anlayışlı oluyordu. Kollarımı boynuna sardım ve sarıldım onunla iki gündür görüşmüyorduk bu bizim için büyük bir eksiklikti.
Beni kendinden ayırdı ve alnını alnıma dayadı ah başlıyoruz.
"Bebeğim!" otuz iki diş birden gülümsüyordu.
Ellerimi yanaklarına koydum "Değerlim!" ona böyle seslenmemi seviyordu ve bende seviyordum Scott bana hem arkadaş oluyordu hemde baba.
Yanaklarımı sıkarken konuşmaya devam etti "Ne kadarda büyümüşsün"
Dudaklarını tutup istediğim şekle soktum "Ah evet babacım sen yokken sütümü içmeyi unutmadım."
O kahkaha patlatırken Lily'de yanımıza gelmişti Scott'la pek anlaşamıyorlardı.
Scott Lilly'i yapmacık bulduğunu söylüyordu ama benim için vazgeçilmezdi.
İğrenircesine bir ses çıkardı "Siz sevgili olsanıza"
Ben gözlerimi pörtletirken Scott en gıcık ses tonunu kullanıp konuşmaya başladı.
"Cazibeme kapıldığını biliyorum Lily ama benim tek bir bebeğim var kıskanma." elini saçlarından geçirdi.
Lily'de aynı ses tonuyla cevap verdi "Ciddi misin Scott?"
İkisinin arasına girdim "Hey ben hala burdayım." Scott kolunu omzuma atıp eliyle kalbini işaret etti birde Lily'ye yan bir bakış attı.
"Bebeğim senin yerin burası." tek elimi ağzına kapatırken diğer elimlede Lily'i çekiştirip yürümeye devam ettim.
Sınıfa gelince Scott'la birlikte oturdum onunla iki gün ayrı kaldığıma bile inanamıyordum.
"Nerelerdeydin bakalım?" dudaklarını büzdü benden böyle kaçamazdı.
"Hey sen beni bırakta dökül bakalım" anlamamışçasına baktım ama Lily'nin Scott'a yetiştirdiğini anlamıştım hem anlaşamayıp hem nasıl anlaşıyorlardı bilmiyorum.
Derin bir nefes aldım bunu ondan saklayamazdım "Annem işten kovulmuş."