♋ 22

3.2K 134 18
                                    

 - 22 -

Hiç bir zaman gözümün önündekileri görememiş, değerlerini anlayamamıştım.

Sevgiyi tatmış ama heyecanı yaşayamamıştım. En büyük korkularımdan biri haline gelmişti.

Bundan ne kadar korksam da dökülmüş ve kirli duvar boyamın üzerine annemle beyaz bir kireç çekmiş rengi için beklemeye çekilmiştim.

Ve işte Justin'le o beyaz kireci boyuyordum.

Köşelerinden boyamaya başladığım renkler ilk başta kirecin etkisiyle pürüzlü ve sarı rengin etkisindeydi.

Sarı bana göre soğuk ve gerginliği yansıtıyordu. Samimiyetsizliği ve bir o kadarda iticiliği.

Ama sonra dalgalar halinde yayılan yeşil renk etkisindeydi.

Duvarın hakimiyetini kurmaya ve sevgiyi içimde çimlendirmeye yönelikti.

Duvarın orta kısımlarında oluşan rahatlık ve güven duygusu hakimdi.

Şimdi ise içimdeki heyecanı büyüten o eşsiz renge hakimdim, sarı ve yeşilin eşsiz uyumu kırmızı.

Bir nefesin insan yaşamı için değerini herkes bilir. Ciğerlere çekilen oksijen ruhumuzun bedenimize can vermesine emir veriyordu.

Ama sıcaklığı işte şimdi benim için anlam taşıyordu.

Tenime dokunan sıcaklığı vücudumdaki her hücreye yeniden can veriyordu.

Dudakları besin kaynağımdı. Onsuz bir gün bile hayata devam edemeyeceğim besin.

Dili yavaşça tenime değdiğinde dudaklarım aralandı.

Ondan ayrı nefes almayı akıl edebildiğimde boğazımın kuruluğunu fark ederek yutkundum.

Kendini bana döndürürken dudakları boynumdan uzaklaştı. Kaldığım boşluk beni korkuturken çenemi öperek mırıldandı.

Koltukta beni geriye doğru iterken dizlerinin üzerinde durarak kollarını iki yanıma koydu.

Kollarımı boynuna sararak ensesini okşadım.

Bacaklarımın arasına yerleştiğinde heyecanımı dizginlemeye çalıştım.

Üzerime eğildiğinde uzanarak dudağımı öpmeye başladı.

Yatakta onu öptüğüm an aklıma gelince irkilerek geri çekildim.

Gözlerimi bal rengi gözlerine dikerek burada olduğundan emin oldum.

Düzensiz inip kalkan göğsü içimdeki ışıltıları arttırıyor ve beni yiyip bitiriyordu.

"Bu sefer olmaz." Gözlerime bakarak konuştuğunda onu kendime çekerek sarıldım. "Kaybolma. Yeniden kaybolma lütfen."

Eli saçımı tereddüt ederek okşadı. "Buradayım. Bir yere kaybolmuyorum." dedi.

Güveni iliklerime kadar hissetme isteğim yetersizleşse de umursamadım.

"Bir yere kaybolmuyorsun. Bir yere gitmiyorsun. Beni bırakıp kaçabileceğini sanıyorsan cidden bok kafalının tekisin."

Oda bana sarılı bir şekilde durduğu için güldüğünde benimle birlikte sarsıldı.

"Bok kafalı mı?"

Elimle etini sıkıştırarak gözlerimi devirdim. "Evet bok kafalı."

Başını saçlarımın arasına gömdüğünde huzurun etrafımı sarmasına izin verdim.

Sessizliği camdan gelen tok ses bozduğunda ondan uzaklaştım.

Yanaklarımın kızarıklığını saçlarımla örterek ellerimi önümde birleştirdim.

Justin homurdanarak benden uzaklaşıp kilitleri açtığında az önce gündüz gözüyle arabada neredeyse ona teslim olacağım bir gün ışığı gibi tekrardan suratıma çarptı.

Kapı açılıp tekrardan kapandığında araba binen kişinin etkisiyle sallandı.

Elindeki poşetleri Justin'e uzatan Brad ellerini ovuşturarak dışarıdaki soğuk havanın etkisinden çıkmaya çalıştı.

"Soğuk, soğuk ve lanet olasıca soğuk." Dişleri titremekten bir kere daha birbirine çarptığında sessizce küfretti.

Justin uzanıp ısıtıcıyı açtı ve geri çekilip kolunu omzuma attı.

Elini kolumun üzerinde aşağı yukarı hareket ettirdi. "Üşüdün mü?"

Bu durumdayken üşüsem bile içimdeki yanan odunlar hala o kadar sıcaktı ki.

Hala her dakika tutuşmaya hazır küçük bir kıvılcım bekliyorlardı.

Brad'i görmezden gelerek başımı omzuna yasladım. Gözlerim onun kokusuyla kapanırken bilincim yavaşça kayboldu.

Tüm yol boyunca uyumuş kalmıştım. Öyle ki bir ara uyansam bile nerede olduğumu bile idrak edememiştim.

Brad beni Justin'le annemin yanına bıraktıktan sonra bir kaç işi için yanımızdan ayrılmıştı.

İşi ne kadar önemliydi bilmiyorum ama gözü annemin enfes yemeklerinde kalsa da gitmek zorunda kalmıştı.

Öğrendiğim kadarıyla Justin ben uyurken annemi aramış ve geleceğimizin haberini vermişti.

Kendisini kim olarak tanıttığını bilmesemde annem Justin'in gözlerinin içine o kadar güvenerek bakıyordu ki bir ara onu gerçekten tanıdığını düşünmeme sebep olmuştu.

Anneme kavuşmuş olmamın sevincini bile yaşayamadan özlemim baş göstermiş ve bir kaç damla yanağımdan düşmüştü.

Tabağımdaki patates ezmesinden bir lokma daha alıp Justin'e döndüm. Ağır lokmalarla yetinirken oda bana bakarak gülümsedi.

"Aynı okuldasınız öyle mi?" Annemin sesiyle başımı ona döndürerek onayladım.

"Evet." Justin'de onayladığında annem geriye çekilerek Justin'e baktı.

"Ne zamandır arkadaşsınız?" Justin'de geriye çekilerek arkasına yaslandıktan sonra annemi cevapladı.

"Aslında Alice'le bu sene yeni tanıştık."

"Sınıflarınız ayrı mı? Seni daha önce görmediğime eminim."

Justin gülümseyerek başını salladı. "Evet. Doğru bu ara ailem yüzünden okula pek uğrayamıyorum. Ama eksik derslerimi evde kendim çalışarak yada özel dersle hallediyorum."

Annem için okul o kadar önem sahibiydi ki sanki hayatımızı okula göre hazırlamak zorundaydık.

"Ailen ne olmanı istiyor?" Tek kaşını kaldırarak sordu.

"Benim tercihlerimin taraftarılar. Bu konuda bana güvenceleri var."

Annem öz güveni karşısında kendini dikleştirerek merakla devam etti.

"Ya sen. Ne istiyorsun?" Justin eklemlerini sıkarak gerildi.

"Kafamda belli bir durum yok ama üniversite istiyorum." Annem başıyla onaylayıp kollarını önünde birleştirdi.

"Pekala kızımla iyi bir samimiyete sahip olmalısınız ki benim haberim olmadan kafa dinliyorsunuz."

Annem konuşurken rahatsızca yerimde kıpırdandım. "Anne Justin-"

"Justin konuşabilir Alice." Beni uyardıktan sonra ciddiyetle Justin'e döndü.

"Ah evet Alice inanılmaz bir kız."

Annem büyük bir sabırla dinlerken çalan kapı zili heyecanıma yenik düşerek yerimden zıplamama sebep oldu.

Masadan hızla kalkarak uzun ve geniş koridorumuzdan kapıya ilerledim.

Kapıyı açtığımda karşımda Scot'ı yada Lily'i görmeyi beklemiyordum. Hayır gerçekten bunu beklemiyordum.

MEDYUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin