- 3 -
''Tamam anlaştık o zaman.'' deyip telefonu kapadı. Bana döndü ve gülümsedi.
''Hallettim Bayan Kestra.'' alt dudağımı dişlerimin arasına alarak gülümsedim.
Kollarımı boynuna sardım ''Teşekkür ederim Scott!'
''Önemli değil bebeğim.'' göz kırptı.
Başımı yemekhanenin kapısına çevirdiğimde Lily'i gördüm bize el salladı ve yanımıza gelip masaya oturdu.
''Nasıl gidiyor millet?'' ellerimi havada çırptım.
''Scott bana iş buldu.''
Gözlerini ve ağzını açarak önce Scott'a sonra bana baktı.''Ah inanamıyorum!''
Ortadaki patates kızartmasından alıp ağzına bir tane attı ve yutkundu.''Pekala ne işi bu böyle?''
''Imm bir akıl hastanesinde çalışacağım.''
Ağzında kolanın pipeti vardı ve konuştuğumu duyunca öksürmeye başladı. Açıkçası bu tepkiyi bekliyordum haklıydı! Yani kim 18 yaşında bir akıl hastanesinde çalışmak ister ki? Aslında tam olarak çalışmayacaktım sadece bir kaç hastanın ayak işlerine bakacaktım. Anlarsınızya işte üstünü giydirme çıkarma, yemeğini taşıma yedirme, ilaçlarını verme, iğnesini yapma. En son kısım beni bayağı geriyordu ben nasıl iğne yapacaktım bilmiyordum ama mecburdum en azında annem yeni bir iş bulana kadar bunu yapacaktım.
Scott sırtına vurmaya devam ederken bende bir şişe su uzattım.
''Hey sakin ol yani çalışmayacağım ımm ayak işleri işte anlarsınya.''
''Tanrım sen iyi misin?'' derken bana şaşkınlık içinde bakıyordu.
''Daha düzgün bir şey bulamadın mı? Mesela bir kafe olabilirdi seni çok bilmiş.'' şimdide Scott'a bağırıyordu.
''Lily sakin ol tamam mı? Denedik ama alacağım maaş evin kirasına yetmiyordu.''
Elini elimin üstüne koydu ve güven verircesine sıktı. ''Alice sen ve annen bizde kalabilirsiniz kiranın canı cehenneme.''
Bende onun elini sıkarak karşılık verdim. ''Lily bunu annemin kabul etmeyeceğini biliyorsun yanımda olduğunu bilmek yeterli tamam mı?''
Kafasını iki yana salladı. ''Lütfen bu işe ihtiyacım var.''
Arkasına yaslanırken elini elimden çekti. ''Orda kafayı yiyeceksin.''
Bir kahkaha patlattım. Scott'da bana bakarak tebessüm etti.
''Saçmalama hem Scott konuştu bana fazla sorunlu olanları vermeyecekler:'' dedikten sonra göz kırptım.
''Ah'' dedi Lily '' Aman ne güzel delirme şansın düştü en azından.''
''Haha'' ona dil çıkardım oda bana karşılık verdi.
Bu iş beni de geriyor ve korkutuyordu ama belli etmemeye çalışıyordum. Sonuçta durduk yere bağıran ve bir şeyler gördüğünü iddaa eden insanlarla aynı ortamda bulunacaktım. Bunu düşününce derin bir nefes aldım. Başımı kaldırınca ikisininde bana baktığını fark ettim. Güven verircesine ve her şeyin yolunda olduğuna dair bir gülümseme yolladım ikisinede.
Ani bir yere kapaklanma ve yere düşen tepsi sesiyle üçümüzde bakışlarımızı yemekhanenin ortasında yerde yatan çocuğa çevirdik. Alt sınıflardan olduğu belliydi. O kalkmaya çalışırken bir tekmeyle yere yığıldı bakışlarımı tekme atan kişiye çevirince gözlerime inanamadım. Bu Justin değildi yani o olamazdı. O böyle biri değildi.
''Ezik'' dedi Justin yerdeki çocuğa tiksinircesine bakarken. Sonra yere doğru eğildi ve çocuğun yakasını tuttu.
''Gittiğin yere dikkat et!'' elinden çocuğun yakasını bıraktı ve onu ittirdi.
Aklıma sabahki hali geldi çarpıştığımız an. Kendisinin çarptığını söyleyip üzgün olduğunu belirtmişti. Ama şimdi alt sınıflardan biri ona çarptı diye tekmeliyordu. Bunun sabahki ve şimdiki hali ile bir ilgisi yoktu o hiç bir zaman böyle olmamıştı.
Gözlerini çocuktan kaldırınca benimle göz göze geldi. Tek kaşını kaldırdı ve bana bakmaya devam etti. Gözleri bal rengini kaybetmiş tamami ile karanlığa teslim olmuştu. Boynundaki damarlarda daha belirgindi.
Bir süre daha baktıktan sonra etraftaki kalabalığa bağırdı. "Dağılın."
Sonra arkasını döndü ve yemekhaneden çıktı. Scott'la Lily'ye döndüğümde onlarda da aynı şaşkınlık vardı.
"Onunla aranda ne var?" Lily'nin sorusuyla bakışlarımı ona çevirdim.
"Ne?" kaşlarımı çattım. Ne saçmalıyordu bu böyle?
Kollarını birbirine doladı ve sırtını dikleştirdi. "Dedim ki onunla aranda ne var?"
"Justin'le mi?" dedim konuştuklarına inanamıyordum. Justin okulumuza geçen sene gelmişti ve bu süre zarfında sadece sabah konuşmuştuk onunla. Beni tanımıyordu bile.
"Benimle oyun oynama." bağırmıştı. Ona inanamıyordum Justin'den hoşlandığını biliyordum ama onu sahiplenmesi beni hem sinirlendirmiş hemde üzmüştü. Çünkü tanımadığı bir çocuk için geçersiz nedenle bana herkesin içinde bağırıyordu.
"Bağırma!" dedi Scott.
Masada ona biraz daha yaklaştım "Ne saçmalıyorsun sen?"
Eliyle biraz önce Justin'in durduğu yeri işaret etti "Sana nasıl baktığını herkes gördü."
Evet bana bakmıştı ama bu bakış ne sevgililerin nede normal arkadaşların birbirine yolladığı bir bakıştı. Sadece bakmıştı işte.
Ben cevap vermeyince ayağa kalktı "Boş versene!" arkasını döndü ve yemekhaneden çıktı.
"Scott!" dedim şaşkınlık ve hayal kırıklığıyla birlikte.
En yakın arkadaşım bana bir çocuk için tavır almıştı.
"O ciddi mi?" dedi aynı şaşkınlıkla.
"Scott ben yemin ederim aramızda yani Justin'le bir şe-"
"Biliyorum Alice sana güveniyorum."
"Tanrım kamera şakası felan mı yapılıyor? Justin hiç davranmadığı gibi davranıyor alt sınıflardan birini tekmeliyor, annem işten kovuluyor, bir akıl hastanesinde işe başlıyorum ve en yakın arkadaşım Justin için bana tavır alıyor." göz yaşlarımı artık tutamıyordum bu kadarı fazlaydı.
"Hey sakin ol." bana sarılıp başımı göğsüne yasladı. Bende kollarımı beline sardım.
Bir süre öylece kaldıktan sonra ayaklandım ve saatime baktım. "Yine ve yine teşekkürler Scott yanımda olduğun için."
"Bu benim görevim bebeğim." göz kırptı.
Eğilip yanağından öptüm "Ben gidiyorum şu iş için görüşmeye ertelememeliyim."
"Görüşürüz nazlı bebek."
Gülümsedim "Görüşürüz değerlim."
Okuldan çıktıktan sonra bir taksi durdurdum ve Scott'ın bana verdiği adresin yazılı olduğu kağıdı şoföre uzattım. Yol boyunca müzik dinledim kesinlikle kolay olmayacaktı ama yapacaktım annem için yapacaktım. Ne kadar zor olabilirdi ki yemek yedirmek yada bir iğne yapmak ne kadar rahatsız olsalar da onlarda birer insandı. Onlarıda bizim gibi birer anne dünyaya getirmişti ve onlarında duyguları vardı.
"Geldik" şoförün sesiyle düşüncelerimden ayrıldım. Ücreti ödetikten sonra taksiden indim ve etrafı duvarlarla sarılı bahçeli büyük binanın önünde durup etrafa göz gezdirdim.
Şehrin çıkışına yakın bir düzlükteydi etrafta sadece bir market ve bir polis merkezi vardı.
Derin bir nefes aldım. "Annem için."