yedi saat

3 0 0
                                    

Nastya Haruki'yi oteldeki çantalarını alması için yolladı. Orayı izletiyorlardı muhtemelen. Haruki'yi hatırlama ihtimalleri yoktu, bu yüzden bi yarım saatlik kazançları olurdu. Farkedileceğini biliyordu elbette.
Pavel konusunu rafa kaldırmıştı. Ne diyebileceği konusunda bir fikri yoktu biraz daha bekleyebilirdi. Ariana'nın abarttığı kadar rahatsız etmemiştir diye düşünüyordu Nasya.
Haruki otele gittiği sırada Nastya evi dolaştı. Ne var ne yok, güvenliği nasıl diye baktı. Eğer onları takip ettilerse eve girmeleri çok da zor olmayacaktı. Kapıdaki demirlerin üstünden atlamak çocuk işiydi. Alt kattaki camlarda açılabilirdi, bahçeye açılan kapı boydan boya camdı.
Bu da onları takip edemedikleri anlamına geliyordu. Ve oteldeki adamların tetikte olduğu anlamına...
Derin bir nefes aldı Nastya. Bu işlere tekrar bulaşması -uyuşturu çetesindeyken de böyle tetikteydi- onu yoruyordu.
Haruki geldiğinde Nastya üstünü değiştirdi, adrenalin fazlasıyla ter yapıyordu. Hasır çantayı boşaltıp içini yokladı. Herhangi bir şey yoktu. Sırt çantasının içinde de elini gezdirdi. Iç cebinde çok çok dikkatlice bakılmayınca farkedilmeyecek küçücük bir bıçak kesiği vardı. Nastya ordan parmağını sokup cihazı aldı. Izleme cihazıydı muhtemelen. Ayağıyla ezip çantalarını alıp koşarak aşağı indi. "Haruki!"
Mutfaktaki adam koşarak çıktı.
"Ne oldu?"
"Cihaz varmış üstünde arabayı çalıştır gidiyoruz."
Adam mutfağa gidip muhtemelen ocağı kapatıp evden çıktı. Nastya bir kağıdın üstüne 'Beni böyle kolay kekleyeceğini düşünmen egomu zedeledi' yazıp masanın üstüne bırakıp koşarak evden çıktı.
Kapıyı kapattı, en azından birkaç saniye kazandırabilirdi. Saniyelerin bile değeri vardı.
Arabaya atladığında "Kytoto'a gidiyoruz," dedi.
Nastya gözleriyle yolu tararken derin bir nefes aldı. Erken farketmesi iyi olmuştu. Arkaya uzanıp hasır çantayı kollarından tutup çekti. Çantaya bakınca kol kısmında da küçük bir delik vardı. H A S S I K T I R.
"Siktir," deyip çantayı arabanın içine boşaltıp pencereden fırlattı.
Adam soran gözlerle bakıyordu. Biraz daha ilerledikten sonra "O da neydi?"
"Düşük kaliteli aksiyon filmi çekiyoruz," dedi Nastya sinirle. Bu saçmalıkların neden olduğunu bilse, o kadar ağırına gitmeyecekti kaçmak. Ama neden olduğunu bile bilmeden kaçmak insanın sinirlerini geriyordu.
"Kytoto'a gittiğimizde bizi takip etmeye devam ederlerse ülke değiştireceğim," dedi Nastya dışarı bakarken.
"Ben de geleceğim."
"Yapışkan bir sümük mü olacaksın?"
"Aynen."
"Evde kamera falan var mı?"
"Yok."
Dünyadaki bütün sarı saçlı kısa boylu kızları bulup tek tek işkence edecekti Hector. Egosunu zedelemişmiş! Siktiğimin egosu. Ne sanıyordu şu orospu kendini?
Dün geceden beridir haberi olmadığı fareden haberi olunca koşa koşa geldiğinde karşılaştığı ocakta yarım bırakılmış bir yemek bir de masanın üstündeki şu saçma not oluyordu. Patronu da sikecekti böyle iğrenç birini nerden bulup da peşine takılmıştı? Pardon peşine Hector'ı takmıştı.
Şeytan diyordu git patronun kafasına sık, sonra rahat rahat otur ama inat etmişti bi kere, o orospuyu yakalayıp sikecekti.
Sinirle soluduktan sonra, diğer cihazın nerden sinyal verdiğini sordu. Onu geç farketmişti, aptal.
Üç dört tarafa giden bir yol ayrımında, durmuş ilerlemiyordu. Büyük ihtimalle yolda farkedip pencereden atmıştı. Yolların ikisi tanrının unuttuğu kasabalara, diğeri şehir merkezine, diğeri ise Kytoto'a gidiyordu. Muhtemelen Kytoto'a kaçacaktı ama işi sağlama almak için kasabalara da bir göz atmalarını söyleyecekti Hector.

**

Kytoto'a vardıklarında, öncelikle yemek yediler. Ve ne yapacaklarını düşündüler. Acaba o gün şeflik yaptığı kokteylde, otele gelişinde ve zincirleme akraba sıçmığındaki bağlantıyı farkedip Haruki'yi de bu bokun içine katacaklar mıydı?
Nastya vicdan yapmazdı ama onun da bir kalbi vardı ve Haruki'ye gözlerinin önünde zarar verirlerse kendini ele vermese bile üzüleceğini biliyordu. Onu yavaşlatacak gibi duruyordu. Derin bir nefes alıp siktir etti. Öldürmek isteselerdi, öldürürlerdi.
Orada bir otel odası tutup orda beklediler.
Haruki'nin adına otel odası tutulmuştu. Onları deniyorlardı.
Nastya otelde dolaştı. Giriş çıkışlarda ön girişin dışında iki kapı ve bir de personel girişi vardı. Merdivenler o kadar da çok sayılmazdı. Nastya üçündü kattaydı, odaları ve merdiven arasında üç dakikalık mesafe vardı. Yer kaygandı, koşarsa düşecekti muhtemelen. Bunu da aklının bir köşesine yazdı. Kapılar mıknatıs sistemiyle açılıyordu. Yan odadan anahtarlarını isteyip kendi odasının kapısına denedi, açıldı. Hiçbir güvenlik yok demekti. Boku yemişlerdi. Nöbetleşe uyuyacaklardı.
Zor bir gece Nastya'yı ve yardakçısını bekliyordu.
Kytoto'a vardıklarında hiçbir şey bulamayacağını elbette biliyordu Hector. Diğer kasabalardan tahmin ettiği gibi hiçbir şey çıkmamıştı.Önce kameralardan o saatlerde ve onların geldiği yoldan gelen arabaların listesini çıkardı. Oldukça uzun bir listeydi ama eleyebilecek deliller vardı ellerinde. Öncelikle evin olduğu sokağın başındaki kamera. Ve oteldeki kamera.
Evin çıkışını tam tamına görmese bile oradan geçen arabaları gösteren kameraya baktıklarında bugün içinde yirmibeş araba geçmişti. Teşekkürler, yol kenarında ev almayan ev sahibi.
Otele bugün içinde öğlen saatine kadar ön girişten ikiyüzbeş, diğer girişten yetmiş iki araba girmişti. Ve bu üç kategori göz önüne alındığında tek bir seçenek kalıyordu; siyah audi A4. 28-96 plakasını hafızasına kazıdı Hector. Bundan sonraki işleri çok daha zordu. Tekrar kameraları inceleyip önce bütün siyah audi A4'leri aradan çıkardılar ve plakaları incelemeye başladılar. Hector ümidini kesmiş, arabayı bir yerde park edilmiş bir şekilde bulacaklarını beklediği sırada saatlerce çalışmanın ardından sıkılmış adamlarından biri "Buldum," diye bağırdı. Evreka diye bağırıp çıplak koşacak kadar mutluydu, bulduğuna. Yaklaşık üç saatlik yolun ardından dinlenmeden, yedi saatlik bir araştırma sonucu bulmuşlardı. Saatler sabah dördü yirmi geçeyi vuruyordu. Bir otelin önünde duruyor, araba valeye teslim ediliyor, içeri girilip hiç dışarı çıkılmıyor.
Yedi saat, Kytoto gibi bir yerde oniki adamla tüm sokakları inceleyip bokumsu bir araba bulmak için mükemmel bir başarı sayılırdı. Adamlarına teşekkür mayetli bir bakış atıp odasına geçti Hector.
Şimdi mi gitseydi, yarın bu saatte mi?
Yarına bıraksaydı kaçma ihtimalleri vardı. Aslında nereye kaçacaklardı ki? Onları Kytoto gibi tüm insanların toplanmış olduğunu hissettiren kalabalık bir yerde bile bulabilmişlerdi. Bu bulma olayı Hector'ın kendine güvenini yerine getirmiş, onları hemen haklayacaklarını düşündürmüştü. Az buçuk bunun farkındaydı adam bu yüzden bu güvenle hareket edip yanlışa düşmekten korkuyordu.
Bir gün daha bekleyip tanrıcılık oynamaya karar verdi. Bakalım ne yapacaklardı?

internet faresiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin