Çağrı haberi duymalarından sonra çıldırdığını hissetti. Ömrünün sadece 3 haftası, tümüne bakılınca neredeyse hiçbir şey. Çağrı içinse hayat orada durmuş gibiydi.
Herkesin gözlerine bir an bakıp onun gözlerinde birkaç saniye duraksamasında bitmişti onun için.
Herkes ağlıyordu onun için. O ise inanmıyordu öldüğüne. İnanmak istemiyordu, olmuş olamazdı.
Ağladığını gizlemeye çalışan West'i yakalarından tutup kaldırdı. Bilgisayarı getirdi önüne.
"Güvenlik kamerasından izleyeceğiz ne olduğunu." Kimse onun ciddi olduğunu düşünmüyordu. Ciddiye almadılar. Ardından Çağrı ölümcül bir bakış attı ona. West "Öldüğünü kulaklarınla duydun daha fazla neyi duymak istiyorsun?" bağırdı. Ağlıyorlardı. Kıvanç bile ağlıyordu, hepsi yıkılmıştı. Ne olduğunu bilmediklerini bir savaşa girmişlerdi ve zarar gören tek kişi o olmuştuç
Görünürde. İşin altında onun dışında herkes çok zarar görmüştü.
Haruki ne düşüneceğini bilemiyordu, düşüncelerini tutamıyordu tek yaptığı geldiğinden beridir ağlamaktı. Sadece haberleri görünce kimseden gizleme ihtiyacı duymamıştı. Karıncaya zarar vermemiş adam, silah tutmayı öğrenmişti. Nasıl nişan alınacağını biliyordu ve artık dövüşebiliyordu. O gece ilk defa yumruğu bir tene temas etmişti. Haruki bunun ondan bir şeyleri aldığını düşünüyordu. Onunun ruhundan bir şeyler çalmıştı o adam, o gece. Sonrasında benliği yok olmuş gibiydi. Onun birilerini dövmesi, ardından kaçmaları ve evde sürprizle karşılaşmaları, Çağrı'nın dayak yemesi, bilgisayarda izledikleri... Sanki o bir kuş tüyüydü ve hortumla savaşmaya çalışıyordu. Kendini delirmek üzere hissediyordu. Ne yapacağını, ne diyeceğini, bundan sonra nasıl yaşayabileceğini bilemiyordu. Nastya'ya değer vermişti, bir şeylerle uğraştığını biliyordu. Ona yardım etmek istemişti ama şu anda Haruki'nin yardıma ihtiyacı vardı. Birkaç ay içinde hayatının nasıl böyle değiştiğini aklı almıyordu, bunların sadece bir rüyadan ya da halisünasyondan ibaret olduğunu düşünmek istiyordu, şimdi gözlerini açacaktı ve akşama yetiştirmesi gereken pastanın pişmesini beklerken kendini uyuyakalmış görecekti o da gülümseyip geçecek, karısını özlediği ve kendini mutlu olduğuna inandırdığı yaşamına dönecekti. Ancak öyle bir şey olmadı. Karısını hala özlüyordu. Ancak bambaşka biri gibi hissediyordu. Pasta yapmanın onun için bir değeri kalmamıştı.Ellerine baktı. Kendinden tiksindiğini düşünüyordu.
Sonunda Çağrı West'i ikna edip güvenlik kamerasına girdiklerinde, o gece olanları tekrar izlediler. Ve ardından saatler geçti bomboş bir şekilde, ikisi orada yatarak. Başka biri geldi, siyah takım elbise giymiş bir adam. Yaşlı adamın kafasına sıktı, buna ne gerek vardı diye düşündü herkes. Ardından Nastya'nın kafasına sıktı. Çağrı tam o anda delirdiğini hissetti.
Herkes onun ölümünü izlediği için birkaç kat daha fazla üzülürken, aniden güvenlik kamerasında bir şeyler değişti. Birileri geldi ve ikisini götürdü. West kamerayı yakınlaştırınca hangi hastaneden geldiklerini gördü. Bunun onlar için hiçbir anlamı yoktu. Ancak Çağrı ölüsünü görmeden öldüğüne inanmayacağına dair yemin etmişti. Hastaneye gitmeye karar verdi. Tek tek herkes peşinden seslendi, saçmalık olduğunu. Sonra onun peşinden gittiler
Tüm hastaneyi baştan aşağı aradılar. Bütün odalara baktılar. Çağrı her baktığında bir şeylerin ondan koptuğunu hissediyordu. Ve önündeki kapıyı açıp içeri baktı, yine o değildi. Bir başkasına, bir başkasına... Hiçbirinde o yoktu. Herkesin onun delirdiğini düşündüğünü biliyordu. Asla umrunda değildi onun ömrünün en güzel zamanını görmeye ihtiyacı vardı. Ölü ya da diri, onu bir kerecik de olsun ölmeliydi. Başka kapı açtı, yine o değildi. Bir başkasını açtı, o değildi.
Yorulduğunu hissediyordu. Bir başka kapıyı açtı, içindeki umut tamamen ölmüştü. Zaten son birkaç kapı kalmıştı onun arından morgu tarayacaktı. Ardından sarı saçları gördü, dizlerinin bağı çözüldü. Düşmek üzere hissetti kendini. Saçlardan o olduğunu düşünmesi tamamen deli saçmasıydı. Odaya girdi, yavaşça ilerledi. Dudaklarının rengi gitmişti, ilk bunu fark etti. Çöktü başına mutluluktan ağlamaya başladı. Elini tuttu, soğuktu. Bir an ölü mü diye korktu. Bileğine, nabzının olduğu yere küçük bir öpücük kondurdu. Küçük ama sert. Dudaklarının altında nabzının attığını hissedene kadar kaldırmadı dudaklarını. Hissediyordu ama kalbi atıyordu onun. Eline sarıldı, göz yaşları dirseğine doğru aktı kızın.
Diğerleri onu bulduğunda saatler geçmişti. Jiyan odaya girip ikisini görünce çığlık attı, ardından eliyle ağzını kapattı. Herkes ona eşlik etti. Çağrı sevgilisinin koluna sarılmış vaziyetteydi, uyuyakalmıştı. Belki 4 gündür gözlerini kırpmamıştı, o vakte kadar dayanmış olması mucizeydi.
**
Nastya'yı bulmasının üzerinden bir ay geçmişti. Kafasından vurulmuştu sevgilisi. Ancak kafasının arka kısmından vurulmuştu, mermi beynine ulaşmamıştı bile.
Orada, kameradakiler sadece gösteri için yapılmıştı.
Doktorlar uyanmamasını naz yapmasına bağlıyorlardı. Uyanmaması için hiçbir neden yoktu ortada.
Çağrı koluna sarılmıştı hala onun, ömür boyu nazını çekeceğini düşünüyordu.
Ardından sarıldığı kolu çekildi. Çağrı sinirle başını kaldırıncaNastya'nın açık gözleriyle karşılaştı. Bu anı defalarca aklında canlandırmıştı, birinde Nastya gözlerini açar açmaz onu öpüyordu. Bir başkasında gözlerini açınca Çağrı ona evlenme teklif ediyordu ve evleniyorlardı. Diğerinde Çağrı tuvaletteyken gözlerini açıyordu ve Kıvançla Çağrı'yı ayırt edememiş oluyordu. Başkasındaysa uyanıp minnetle ona gülümsüyordu sadece.Bunun gibi bir dünya şey. Ancak uyanır uyanmaz
"Neden koluma sarılıp duruyorsun? Uyuştu," diye sinirle söylenmesini hiç düşünmemişti.
Çağrı şaşkınlıkla ona baktı, gerçek mi diye. Bir daha koluna baktı. Elini önce kızın alnına koydu, ardından kendi alnına koydu.
"Şu an hangimiz öldü kestiremiyorum," dedi Çağrı.
Kız hayatı boyunca ilk defa sesli güldü. Çağrı da güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
internet faresi
Mystery / ThrillerBazen, kazanmak için cüsseye değil, zekaya ihtiyacınız vardır.