Internet Faresi
Bölüm 2
Nastya, koltukta kitap okurken gözüne bir şey takıldı ancak ne olduğunu anlayamamıştı. Gözlüğünün ışığını kapatıp ayağa kalktı. Evin bütün ışıklarını kapatmış olduğuna güvenerek pencereden dışarı baktı. Penceresinin önünde, biri onun evine cılız bir ışık tutuyordu! Işık yanıp sönüyordu.Nastya "Kim benim uyanık olup olmadığımı teyit etmek için böyle bir şey yapar ki?" diye geçirdi içinden. Pencerenin önünden ayrılıp masanın üzerinde duran çivi atan tabancasını alıp evin güvenliğini açtı. Güvenliğin her şeyini o hazırlanmıştı. Pencerenin dış tarafına küçücük elektrik telleri yerleştirmişti, elektrik tellerinin anahtarı hareket sensörüydü. Telleri de elektrik direğine bağlamıştı. Yani penceresine dokunan biri kül olacaktı.
Kapısının önündeki paspasın altına yerleştirdiği düzenek, üzerinde 5 kilodan fazla ağırlık olunca Nastya'nın kapının gözcü deliğine koyduğuğu küçük mercek harekete geçip fotoğrafını çekiyordu ve bu fotograf Nastya'nın içinde sim kart bulunmayan telefonuna MMS olarak atıyordu.
Nastya evini kale gibi koruyordu.
Saatlerce hiç kıpırdamadan koltukta oturup en küçük bi hareket bekledi.
Defalarca kendisi Zombi'yi vuracak gibi olmuştu. Ardından sinirlenip onu bir odaya kapattı.
Hareket beklerken usulca geçmişini düşünmeye basladi. Geçmişe bakınca sadece hüzünleniyordu. Ancak hiçbir zaman "Keşke bunları yaşamasaydım." dememişti. Çünkü onu o yapan yaşadıklarıydı. Her ne kadar mükemmel olmasalar da...
Hatta 'keşke' kelimesinin varlığından nefret ediyordu.Hiçbir şeyi değiştirmediği gibi insanların saçma hayallere kapılmasına sebebiyet veriyordu.
Ayağa kalkıp Stieg'ın verdiği bilgisayarın üzerinde parmaklarını gezdirdi.
Bilgisayar konusundaki yeteneğini fark ettikten sonra onun yanında iki ay daha çok az bir yevmiyeyle çalışmıştı. Kendini ona borçlu hissediyordu. Çünkü onun yerinde başkası olsa fevri davranıp Nastya'yı kovardı. Ya da kimsesiz bu kızdan faydalanmaya çalışırdı.
Stieg'a 2700 kron vermişti. Üzerine bir not düşmüştü "Suratsızdan bir hediye." Stieg Nastya'ya "suratsız" diye seslendirdi. Çünkü Nastya, hiç kahkaha atmamıştı. Adam, onun kıkırdamasını bile duymamıştı. Eğer şanslıysa onun gülümsemesini görebiliyordu. Nastya, neredeyse her zaman ciddi dursa da işini yaparken normalden daha fazla ciddi oluyordu.
Kıytırık bir bilgisayarla yeterince para toplayana kadar beklemişti. Ardından kendine son model bi bilgisayar almıştı. Artık işini o bilgisayarla görüyordu.
Büyük iş adamlarının veri tabanına girip neler yaptığına bakıyordu. Nastya, işten anlamazdı ama çoğu şirketin muhasebe müdürü şirketten para yürütüyordu. Para yürütenlere Nastya imzasız bir mesaj atıyordu. Eğer istedigini yapmazlarsa, patronun görmesini sağlıyordu.
Böylelikle 1 milyon kronu olmuştu.
Bu işlerden yeterince para kazandığını düşünüp bir ara vermişti.
Bu aralar daha çok eşini aldatanlarla ilgileniyordu. Zenginseniz, evinizde dırdır yapan bir eşiniz varsa büyük ihtimalle "Doğru zamanı bekliyorum bebeğim, ondan boşanıp seninle evleneceğim." dediğiniz metresiniz vardır. Bunu bilen Nastya, zengin iş adamlarının evlerindeki Bilgisayara giriyordu.
O Poine'ydi. Ceza ve intikam tanrıçası. O bir fareydi. İnternet faresi.
Iki gündür kale gibi koruduğu evinden çıkıp biraz dolaştı. Bir kafeye girip balıklı sandviç ile kahve aldı. Kafasını gömdüğü kitaptan birinin "Bana bak.'' der gibi boğazını temizlemesiyle kaldırdı. Karşısında 23-24 yaşlarında siyah saçlı, 175-180 boylarında kaslı olduğunu belli eden dar bir tişört giymiş biri vardı. Direk suratına "Ne var?" diyen gözlerle bakıyordu. Arka masadan onlara meraklı gözlerle bakan bir arkadaş grubu vardı. Adamın ağzını açmasına izin vermeden Nastya söze girdi "Dur tahmin edeyim, iddiaya girdiniz ve numaramı alırsan sana yüz kron verecekler. Değil mi?" Adam ilk başta şaşırsa da "İki yüz." diye düzeltti. Gözlerini deviren Nastya kitabına geri döndü.
Bu geri zekalı kadın için 200 kron vereceklerine inanmasa da kadının başında beklemeye devam etti. Böyle arkadaşları olduğu için bir kez daha küfretti. Ne zaman bir kafede otursalar yeni yetme çocuklar gibi ona "Hadi lan hadi sen yakışıklı çocuksun git numarasını al," demekten çekinmiyorlar. Ne yani bu komik miydi? Üstelik hiçbir zaman kızları da o almıyordu. Arkadaşları hep onu "Bur daha ki senin olacak," diyerek geçiştiriyordu. Bunun farkındaydı ancak onlardan başka arkadaşı yoktu ve babası eğer asosyal olmaya devam ederse harçlıklarını keseceğini söylemişti.
Adam yine boğazını temizleyince Nastya "Ne var?" diye sordu. Sesi oldukça sinirli çıkmıştı. "Hadi ama sadece bir numara lütfen.'' Nastya, cebinden buruşmuş üç yüz kron çıkartıp ona verdi. "Daha fazla rahatsız edersen sana kafa atarım," diyerek onu gönderdi. İki-üç dakika sonra masadan kahkaha sesleri gelince Nastya sırıttı.
Girdiği bardan gülerek çıkıp evine yürüdü. Cebindeki telefon titredi. Telefonuna bir MMS gelmişti. Resimde sarışın ağzında sigara bulunan biri vardı. Evden çok uzaklaşmadığı için sevinen Nastya koşmaya başladı.
3 dakika sonra evine gidince kapıyı aralık gördü. Kapının yan tarafında bulunan kutudan silahını alıp içeri girdi. Yavaş ve temkinli adımlarla ilerledi. Uyuduğu odanın önünde sigara izmariti gördü, hala yanıyordu. Yavaşça içeri girince sarışın adamın yatağına eğilip bir şeyler aradığını gördü. Arkasından yaklaşıp silahı adamın kafasına dayadı. "Ellerini havaya kaldır." dedi düz, hissiz bir sesle. Adam korku dolu bir çığlık atıp titreyerek dediğini yapıp ellerini kaldırdı. Nastya, kolundan tutarak salona götürdü. Adamın her hareketine hazırlıklıydı. "Kimsin?" adam şaşırmış, kekeleyerek cevap vermişti. "S-s-sadece bir hırsız."
Nastya'nın evi yıkık dökük bir evdi. Bir mutfak iki oda ve tuvaletle banyodan oluşuyordu. Duvarlardan döşemeleri dökülüyordu. Dışarıdan bakan biri burada yaşayan birinin 1 milyon kronu olduğuna inanmazdı. Zaten Nastya da bunu istiyordu.
"Ya kötü bir yalancısın ya da kötü bir hırsız. Sen karar ver hangisin de daha kötü olduğuna."
"Kötü bir hırsız."
"Yanlış cevap. Kötü bir yalancı."
Nastya, silahın emniyetini açtı. Aslında blöf yapıyordu. Ancak dışarıdan bakılınca gerçekten adamı vuracakmış gibi gözüküyordu. Adam ağlamaya başladı.
"Ağlama!" diye gürledi Nastya. Beceriksiz.
"Evet! Evet, kötü bir yalancıyım gerçekten kötü bir niyetim yoktu. Kimsenin burada yaşayacağını tahmin etmemiştim. Artık ben yaşarım diye içeri girmeye çalıştım evi dayalı döşeli görünce çalacak bir şey var mı diye bakayım dedim. Lütfen bana bir şey yapma."
"Hmm yalan konusunda terfi ettiğinizi görüyorum bayım, bizden tam beyninize bir kurşun kazandınız!" dedi Nastya sahte bir sevinçle.
Adam, çığlık atıp yalvarmaya başladı. Bir an için durum analizi yapan Nastya, adamın gerçekten evsiz olduğuna kanaat getirdi. Ancak adamı ceza vermeden gönderecek degildi ya? "Yastığı getir." diye emir verdi, tok bir sesle. Adam itaatkar bir şekilde koltuğun üzerindeki yastığı Nastya'ya uzattı. Yastığı susturucu olarak kullanan Nastya adamın ayağına sıktı. Adamın acı dolu çığlığına aldırmadan, sakin bir şekilde "Her yıkık evi boş sanmazsın artık." dedi.
Adamın yalpalayarak çıkmasını seyrettikten sonra kendini yatağına attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
internet faresi
Mystery / ThrillerBazen, kazanmak için cüsseye değil, zekaya ihtiyacınız vardır.