Haruki ile geçirdiği gecede adama hiçbir şey anlatmamıştı Nastya. Aralarındaki muhabbet şu şekildeydi;
"Peşindekiler kim?"
"Ben de merak ediyorum."
Adam şaşkın şaşkın bakmıştı.
"Nereden geliyorsun?"
"Isviçre."
"Neden?"
"Tatil için."
Hepsi buydu. Için için adamın yanında olacağını hissediyordu. Peşinden ayrılmayan bi sümük olacaktı. Işine mi gelirdi, işleri mi zorlaştırırdı zaman gösterecekti.
Yemek yedikten sonra odalarına geçtiler. Uzun bir gece Nastya'yı bekliyordu.
Önce neden peşine takıldıklarını tekrardan düşündü. Uyuşturucu çetelerine büyük bir zarar vermemişti, onun peşinden buraya kadar gelmeleri olanaksız ve saçmaydı. Üstelik bunca aradan sonra.
Sokak dövüşlerinde kimseyi öldürmemişti. Öldürse bile öldürdüğü kişiler kimvurduya giderdi, polisler sikine takmazdı o mahalleleri.
Yalnızca yaptığı dolandırıcılıklar kalıyordu ama nasıl?.. Nasıl olabilirdi? Onca önlem varken...
Bunun hakkında herhangi bir fikir yürütemeyeceğine kanaat getirince kaçma yollarını düşündü. Kytoto'a gitmekte kararlıydı. Gidecekti ve peşinden gelirlerse tekrar ülke değişikliği, Avusturalya. Ülke değiştirmesinden sonra bile gelirlerse işi ciddiye alıp etraflıca bir tarama yapacaktı. Ancak işin o derece ciddi olacağını düşünmüyordu. O kadar büyük bir düşmanı yoktu. Yani... Nastya öyle olduğunu sanıyordu.
Haruki'den istediği dizüstü bilgisayarı aldı bacaklarının üstüne. Sadece kardeşi Ariana önemli bir şey olursa haber versin diye açtığı Gmail hesabına girdi. Kardeşinden bir mail vardı. Tam tamına bir hafta öncesine ait. Aslında kontrol ediyordu ama bir süredir etmemişti. Mail olması onu şaşırtmıştı.
Konu: Yakışıklı.
Geçen gün buraya yakışıklı bir bebek geldi. Seni istediğini söyledi. Ilk başta seni karıştırdığını düşündüm ama biraz tarif edince Rusya'da senin kadar çirkin başkası olmadığı için seni anlattığını anladım. Bana ulaş anlatmam gerekenler var.
Nastya'nın aklına ilk Pavel geldi. Siyah saçlı, beyaz tenli, uzun boylu, yakışıklı Pavel. Kendisiyle Rusya'dan getirmek istediği yegane şey. Elbette ki kabul etmemişti. Ona değer verdiğini düşünüyordu. En azından bir süreliğine ilişkileri olmuştu. Isviçre'ye kaçarken bir tek ona haber vermiş ve kendisiyle gelmesini istediğini gözleriyle ifade etmişti. Cevabı ortadaydı. Nastya için yıkım olmamıştı bu cevap. Çünkü o çok çabuk büyümüştü. Yedi yaşındayken ergenliğini bitiriyordu. Ve şu zamanlara kadar kendine 'yaşam felsefesi' olarak seçtiği bir şey varsa o da her şeye hazırlıklı ol, insanlar o kadar da güvenilir varlıklar değil, olmuştu. Hala da öyleydi.
Bu yüzden yanında gelmesini istediği Pavel gelmeyince kendini yerden yere vurmamış yoluna devam etmişti. Ancak şimdi Pavel'in geri dönmesi onun kafasını karıştırmıştı. Acaba şu adamlarla bir ilgisi olabilir miydi?
Acilen Ariana ile konuşması gerekiyordu. Üzerine çok düşünmeden Haruki'nin kapısını çaldı. Uykulu gözlerle adam kapısını açtığında "Telefonun lazım," dedi Nastya hemen. Adam telefonunu esneyerek verip kapıyı kapattı. Nastya odasına giderken Ariana'nın not olarak bıraktığı numarayı tuşluyordu.
Rusya'da saat kaçtı hiç bilmiyordu, umrunda da değildi.
Ariana sonunda cevap verdiğinde beş kez aramıştı Nastya.
"Efendim?" dedi yılışık yılışık.
Nastya hiç özlemediğini hissetti.
"Pavel sana ne dedi?"
"Ne boklar yiyorsun hiç bilmiyorum ama senin sürtüklerin kapımıza bir daha dayanırsa ebeni görürüm Nastya. Bu konuda ciddiyim," dedi Nastya'yı ilk defa şaşırtan ciddiyetle.
"Anlat."
"Ne zamandır sana mail attığım halde neden bana dönmedin? Mailden sonra iki kere daha geldi. Seninle acilen konuşması lazımmış. Madem böyle yakışıklı orospuların vardı neden gittin? Burdakilerin hep bana bakmasını kıskandığın için gittiğini düşünüyordum," dedi Ariana eski yılışıklığına dönerek.
"Ayrıntılarıyla anlat."
"Önce geldiğinde partiye hazırlanıyordum, annenin müşterisi sandım. Sonra biraz seni anlattı. Rusya'daki tek kısa kız olman senin için belirleyici bir özellik. Çirkinliğinden söz etmiyorum bile. Her neyse. Evimizi nerden bildiğini de merak ettim doğrusu. Sevişmek için onların evi daha uygun bir mekan olmaz mıydı?"
"Konudan sapma," dedi Nastya sinirlenerek.
" Aman, seninle de dedikodu yapılmıyor hiç. Neyse seninle konuşursam çok pişmanmış diyecekmişim. Bir de önemli bir konu hakkında konuşması gerekiyormuş. Konunun ne olduğunu bilmiyorum. Tekrar ediyorum bir kez daha gelirse sikerim belasını. Konuş şu pezevenginle."
"Iyi."
"Dur bana numara bırakmıştı."
Numarayı almış, kapatmaya hazırlanıyordu ki, Ariana tekrardan konuştu.
"Nasılsın?" Sesinde Nastya'nın kimseden duymaya alışık olmadığı bir sevgi, acıma ve onu şaşkına düşüren özlem gizliydi.
"Şöyle böyle. Siz nasılsınız?"
"Anne büyük balık yakalamış, amına koyuyor," dedi kendi esprisine gülerek. "Iyiyiz. Neredesin?"
"Japonya."
"Burnun çok boka battı mı?"
"Hayır"
bir sessizlik oldu. Ariana'nın onu merak etmesine şaşırmıştı.
"Burnunu boktan kurtar. Beş parasız kalırsan iki delik sana fazlasıyla para getirir. Ve hala başını koyabileceğimiz bir evimiz var,"
Deyip telefonu yüzüne kapattı. Nastya şokta gibiydi. Ariana'nın ona olan ilgisi, ona akıl verip onun için endişelenmesi ve son olarak 'istediğin zaman evine dönebilirsin, burası senin de evin' mesajını vermesi onu çok şaşırtmıştı. Verdiği aklın ne kadar işe yaracağı da tartışılırdı, iki delik sana fazlasıyla para getirir de ne demekti? Daha iğrenç anlatılmazdı herhalde.
Kusmadan yatağa yattı. Pavel konusubu düşünmesi gerekiyordu. Sonra arayacaktı onu.--
burada çok kapalı anlatmışım sanki, ariana kardeşine orospuluk yapabileceğini söylüyor :p
ŞİMDİ OKUDUĞUN
internet faresi
Mystery / ThrillerBazen, kazanmak için cüsseye değil, zekaya ihtiyacınız vardır.