ADAMIN MERHABASI

31 4 2
                                    

Güneşin daha yeni gün ile buluştuğu, hayatı tattırdığı bir sabahtı.

Her şey güzeldi. Yeni güne merhaba diyecek olan bir bebek ve yeni güne hoşçakal diyecek olan bir anne...

Hayat böyleydi işte. Biri varken biri yoktu...

Yeni doğmuş bir bebeğin çığlıkları koridorda yankılanırken, babanın acılı ağlayışları da duyuluyordu.

Bu iki çığlık ve ağlayış koridorun duvarlarını tırmalarken, duvar gıdıklanıyor gibi sessizliğine devam ediyordu.

Bebeğin babası adeta doğan oğluna öfkeyle bakıyordu. Oysa çokta tatlı bir bebeği olmuştu. Nur topu gibi bir oğlan.

Belki biliyordu bebeğin babası onun bir hatası olmadığını ama engel olamıyordu kendine. Birini suçlamak istiyordu.

En sevdiği varlığı, onu doğururken ölmüştü ve çok sinirliydi.

Eline uzatılan bebeğini itemedi de. Kıyamadı bir anda. Ne kadar kızmış olsa da bir his onu engellemişti. Anlık bir durumdu.

Ona bir ad vermesini söyledi doktor.

Kulağına fısıldadı bebeğinin babası aklına gelen ilk isim ile.

"Oğuz. Oğuz. Oğuz."

Adını Oğuz koymuştu babası. Artık bir adı vardı minik bebeğin.

Doğru ve iyi adamdı isminin anlamı. Adının anlamıyla büyüyecekti.

Babası ona verdiği ismin gururunu yaşarken, karısını görünce bu gururunu yarıda kesti.

Gurur duyulacak bir şey yapmamıştı. Sadece mecburi bir şey yapmıştı.

Karısı, onun tek ve biricik aşkı Mehtap'ı ölmüştü. Oysa onunla birlikte doğan oğullarına isim vereceklerdi.

Birlikte uyuyacaklardı. Bebeklerini birlikte yıkayıp, yedireceklerdi.

Ama artık birlikte değillerdi. Eşi öteki dünyaya göç etmiş, kocası Uğur'u da geride bebeği ile bırakmıştı.

Kocası bebeğe bakamazdı. Ona beslediği öfke her ne kadar yumuşak görünen yüzü ile diniyor olsa da yapamazdı.

Onu alıp hastaneden ıslak yüzü ile çıkarken, önlerinden geçen ilk taksiyi çevirmişti.

Taksiye bindiğinde aklındaki yeri söylemişti.

"Çocuk esirgeme kurumuna."

Taksici hemen adrese gitmiş ve parasını almıştı. Ama taksici de bilmiyordu ki o bebeğin neler yaşayacağını. Anlayamamıştı.

Kucağında yeni doğmuş Oğuz'u ile o kocaman, yalnızlık kokan binaya girmişti Uğur baba.

Orada duran görevli birine yaklaşarak konuşmaya girmişti.

"İyi günler. Ben bu bebeği buraya bırakmak istiyorum. Ona bakamıyorum. Gelirim yetmiyor."

Yalan söylüyordu Uğur baba. Aslında ondan kurtulmak istiyordu. Zaten yeni doğmuş ve çıtını çıkarmayan bir bebeğin ne masrafı olmuş olabilirdi ki?
"Peki beyefendi. İşlemleri başlatıyorum."

İşlemler bitince minik bebeğini orada bırakan baba, ne kadar öfkeli de olsa yinede içinde bir sızı hissediyordu.

Baba olmuştu. Tabiki bu hissi bilecekti.

Ama yapacağı bir şey yoktu. Kaderi böyleydi. Sevdiği kadını kaybetmek ve ondan kalan çocuğu bırakmak.

KİRLİ GEÇMİŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin