ADAMIN ÖĞRENME ZAMANI

15 2 1
                                    

Zor olmuştu. Her şeye rağmen yaşadıkları adama zor geliyordu.

Ne annesi vardı, ne de babası. Sonuçta o çocuk esirgeme kurumunun yeni üyesiydi.

Geldiğinde daha bir günlük bebek olan Oğuz, şimdilerde 8 yaşına girmişti.

8 yıl. Tam 8 yıl olmuştu. Neden, nasıl ve ne zamandan beri esirgeme kurumunda olduğunun farkında değildi.

Onun annesi orada bulunan aşçı bayan Derya, babası ise temizlik işleri ile ilgilenen Fırat'tı. Kardeşleri ise tüm çocuklar olmuştu.

O ailenin bu denli kalabalık olduğunu öğrenmişti. Bilmiyordu ki annesinin onu doğururken öldüğünü, babasının da ondan bu yüzden nefret edip onu bıraktığını.

Belki de bilmemesi daha iyi olmuştu. Hayata daha ılıman bakabilirdi.

Orta şekerli hayatı, ne çok acı olurdu ne de çok güzel.

Arkadaşları arasında daha çok gezinerek, oyunlar oynuyordu.

Kafası yavaş yavaş algılıyor ve bazı şeyleri daha iyi anlıyordu.

Onu kimse evlat edinmemişti. 5 yaşında iken en yakın arkadaşı dediği Murat onu oracıkta bırakmıştı. Babası gibi.

Ama yine de üzülmemişti. Çünkü mutluydu. Başka bir yerde, başka bir yuvada yaşayacaktı arkadaşı.

Sevinmeliydi.

6 yaşında ise Murat'tan sonra yakın olduğu arkadaşı Berke gitmişti. Sevinmesi gerekirken, üzülmüştü. Yüzü gülse bile içi kan ağlıyordu. Ama dışına vurmuyordu acısını.

Belki de derinlerde bir yerde hep acısını içinde yaşaması gereken bir kurala rastlanmıştı.

Murat ve Berke'den sonra yalnız kalmıştı. Kimseleri onların yerine koyamıyordu.

Yalnız geçirdiği 2 yıl içinde çok düşünmüştü. Düşündükçe yoruluyor, yoruldukça üzülüyordu.

Hayat onu bu kapalı binada bırakmış ve bırakması yetmezmiş gibi yalnız koymuştu.

Dışarıyı hiç bilemiyordu. Sadece camdan baktığı kadarıyla biliyordu.

Mavi gökyüzü, yeşil ağaçlar, binalar, yollar... Daha neler vardı ki bunların dışında?

Yalnız kalmış, onun gibi çocuklar var mıydı?

Kendi içine kaparak annesi ve babası dediği kişileri endişelendiriyordu.

"İyi misin Oğuz? Bir şeyin yok değil mi?"

Diyen Derya Hanım artık, annesi gibi gelmiyordu ve ilk yalanını söylüyordu.

"İyiyim Derya."

İki gün önce büyük arkadaşları ile konuşmalarında ki konuda herkesin bir annesi ve babası olduğunu biliyordu.

Onları buraya kendi istekleri ile bıraktıklarını öğrenmişti. Üzülmüştü, belli etmemişti.

Şimdi ise annesi gibi gördüğü Derya Hanımı her zaman ki gibi 'Derya anne.' diye seslenmeyerek ismini kullanıyordu.

"İyi olduğuna emin misin Oğuz."

Derya Hanım da anlamış olmalıydı Oğuz'daki garipliği.

"Evet, eminim."

Net konuşuyordu. Artık lafı uzatmasının bir anlamı yoktu.

4 yılın kum saatinden akan kum gibi geçtiği zamanda daha da büyümüştü. O binada herkes giderken sadece o kalmıştı.

14 yaşında olmasına rağmen 18 yaşında biri gibi düşünüyor ve hareket ediyordu.

4 yıl içerisinde spor yapmış, kas yapmıştı. Hem de büyük olan arkadaşları ile çok konuşmuştu.

Dışarısı hakkında bilgiler öğrenmiş, yaşamı daha yakından incelemiştir.

Düşünceleri ile arkadaşlarının da dikkatini çekerken, Derya Hanım'ı ve Fırat Beyi endişelendiriyordu.

Kısa cevapları ve kimseyi umursamaz tavırları, Oğuz'un önceki halini arattırıyordu.

Yine de bir şeyler yapamıyorlardı. Büyüme çağında olduğu için diye düşünüyorlardı.

Oysa Oğuz böyle düşünmüyordu. Kendini geliştirerek dışarıya çıkacaktı. Esirgeme kurumundan kaçacaktı.

Kendi ayakları üstünde duracak ve yaşamaya çalışacaktı. Bu binada daha fazla kalamaz ve dışarıyı görmeden ömrünü harcayamazdı.

Kesinlikle kaçacaktı. Anlatılanlar hayali kalmayacaktı.

KİRLİ GEÇMİŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin