"Öhöm öhöm sesim geliyor mu?:)
Hikayeme şans vermeden geçenler sizlere sesleniyorum. Beğeneceğinizi umduğum benim şahsen yazarken; çok güldüğüm neşeli olduğuna inandığım bir hikaye.. "Tatatatam işte karşınızda"
Eleştirilerinizi yorumlarınızı esirgerseniz Ee size **aşk olsun ** derim.. hepsine açığım Mutlu okumalar💋💙❤️💗💜
................."bu telefon neden bir türlü susmuyor bugün"?
"görsel reklamcılık ben duru, nasıl yardımcı olabilirim"?
"bir susarsan yardımcı olacaksın aslında"!
"off sen miydim ayça"!
"evet canım ne o beğenemedin
sanırım? o telefonuna neden bakmıyorsun acaba sabahtan beri seni kaçıncı arayışım en son şirketini aramak zorunda bıraktın beni. hayır o salak patronuna laf gidecek sonra"."tamam kısa kes ayça ne istiyorsun çok yoğunum işim başımdan aşkın".
"akşam 19:00 de mert ile birlikte limon kafede olacağız. mertin çok yakışıklı bir arkadaşı var oda gelecek mutlaka süslen".
"yine senin pezevenkliğin tutmuş ayçacım"!
"terbiyesiz! senin de heyheylerin tepende halay çekiyor galiba hadi çabuk ol sakın gecikme"!
ama b...
telefonu kapatmıştı bile. bir yandan oflanarak çantamı toplamaya çalışıyordum. ofisten hızlı adımlarla çıkarken, sapık patronumla burun buruna geldik. elleri cebinde tombala çeker gibi beni süzüyordu. kırmızı gömleğinin açık yakasından kıllarıyla bütün oluşturan altın kolyesini yine bugünde takmıştı. anlamıyordum bu kadar kro olup bu kadar zengin nasıl olunuyordu.
"iyi akşamlar mehmet bey".deyip sağ tarafından sahte bir gülümsemeyle sıyrıldım.
"iyi akşamlar durucuğum" derken göbeğide onunla birlikte konuşarak ritim tutuyor gibiydi. bu adamdan adeta tiksiniyordum ama burada çalışmaya mecburdum. uzun zamandır çalışmadığım için paraya olan açlığımı bu şirkette doyurabiliyordum.
asansöre binip giriş kapısından çıktım ve binadan ayrıldım. dışarıda kavurucu bir güneş vardı. saçlarımı dağınık topuzla topladığım kurşun kalemi çıkardım. iki omzuma aynı hızda döküldü saçlarım. siyah çerçeveli gözlüğümü de çıkardım kutusuna koyup güneş gözlüğümü taktım. kırmızı kalem pantolonumu ve krem rengi bluzumu düzeltip gömleğimin iki düğmesini açtım. göğüslerimden içeri giren bahar esintisiyle siyah topuklu ayakkabılarımdan çıkan tak tak sesleriyle, hızlı adımlarla taksi durağına gittim.
"limon kafeye gideceğiz"..
yaklaşık yarım saattir beni dikiz aynasından kesen taksi şoförüne trafikte eklenince parasını verip indim kestirme yollardan gitsem daha hızlı giderdim.
saatime baktığımda yarım saat gecikmiştim ve ayça beni hala aramamıştı hayret!
"haah işte iti an çomağı hazırla diye boşuna dememişler"..
"efendim ayça"..
"sakın bana vazgeçtim gibi şeyler zırvalama".
"geliyorum trafik vardı indim yürüyorum. ayrıca sadece oturup bir kahve içeceğiz hepsi bu başka birşey bekleme. istemiyorum kimseyi." deyip telefonu yüzüne kapatmıştım. telefonuma sabahtan beri bakma şansım olmadığı için mesajları okuya okuya yolumda ilerliyordum. bu yaz sıcağında, şuanda üstümdekilerden ve bu ayakkabılardan daha rahatsızlık verici birşey olamazdı! sanırım biraz gerilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk olsun
RomanceOtuzuna gelipte hala evlenmemiş ve tüm arkadaşlarını evlendirmiş biri olarak, bu gidişle mezar taşına, "eremedi muradına" yazacak olan durunun, yazılarından, tek dostu Ayça dan ve bir de anne babasından başka bir şeyi yok! Pardon teğet geçilemeyecek...