Herkese merhabalar uzun bir aradan sonra😍 umarım beğenerek okuyacağınız bir bölüm olmuştur. Öneri ve eleştiriye açığım arkadaşlar hikayenin gidişatı Nasıl sizce? Fikirlerinizi bilmek isterim. Aşkla be mutlulukla kalın🎈🎈🎈❤️
Üstümde ki bembeyaz elbiseyle, dolma parmağımı sıkan alyansla nikahımda bir imzayı atıpta kendimi Kemal'in koynuna atamadan derin suların koynuna bırakmıştım. Yine bir şeyi düzgün sonlandırmayı becerememiş o nikah masasından eli boş dönmüştüm. Hala duru gökdelendim. Şu soy ismimin delici yanından yine kurtulamamıştım. Mutsuzluk içime derin derin işlerken suyun üstünde Can'ımla cebelleşirken bile aklımdan geçen tek şey, zamansız gelen evlenme teklifine pembe iç çamaşırı mahduru olmamdı. Bu sudan kurtulmam arkamdan Kemal'in atlamasıyla an meselesi olmuşken; benim tek düşüncem bembeyaz elbiseden görünecek pembe iç çamaşırlarımla rezil olacağımdı. Tuzlu suyu iliklerime kadar işletip içimdeki fesatlığımı temizlerken aklıma gelen lügatımda biriken bütün küfürleri de sayıyordum. Kemal suyun üstünde adeta bir balık gibi süzülerek yanıma gelip belimden kavradı. Kaybetme korkusunun ne kadar canını acıttığı gecenin köründe ve benim kör gözlerimden bile görünüyordu. tabi bir de belimi sertçe kavramasından anlamak mümkündü. Ah benim zaman-sızım ah benim adına aşk dediğim tek umudum o soy adını yazdıracağım er ya da geç adımın yanına...
Limandan hareke geçen kayık yanımıza gelip beni ve Kemal'i tek hamleyle çekip yukarı aldı. kıyıya geldiğimiz de etrafta bizi izleyen bir kaç kişi vardı. sinirlerime hakim olamayarak bağırmaya başladım.
"batan geminin malları bunlar batan geminin".. bir yandan da elimle kemali ve kendimi işaret ediyordum. kemal beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
Şu uzun zamandır üşengeçliğimden almadığım bacak kıllarım şuanda soğuk suyun etkisiyle, demokrasiye baş kaldırmış insanlar gibi dimdik duruyordu.. Limana geldiğimizde Mert önce beni sonra kemali kayıktan indirip yere oturttu. Ayça yine telaşlı görüntüsünün yanı sıra bana baktıkça bahtıma küfredip gülmemek için ciddiyetini korumaya çalışıyordu. Ama ben onu sıçtığı Bokun renginden bile tanırım. Sonra bir de bana derler ki ağzın bozuk!! Ulan böyle bir bahtım varken ben hazinemde küfürden daha bol ne üretebilirim. Bütün üretici yanlarım küflenip gidiyorken üstelik.. !
Mert iki elini koca karı edasıyla beline dayayıp,
"arabaya binip artık burdan gidelim Kemal seni eve bırakalım duruyu da bize götürelim" dedi..Kemal gözlerini Kocaman açıp başını sağa sola savurdu. Bir yandan da toparlanmaya çalışıp gözleriyle selini ve Serhat'ı arıyordu. Ama onlar çoktan kaçıp gitmişti bile..
Mert'in onu kaldırmaya çalışmasıyla ayaklandı. Ayça da koluma girdi. Arabaya doğru yürümeye başladık. İkimizinde kolunda arkadaşları varken, bir ara Kemal'in elinin bana uzandığını hissettim. Sol yanıma denk gelmişti Ada'mım.. Yüzüğü taktığı parmağıma dokundu. Sonra elimi tuttu. Dördümüz arabaya doğru yürümeye başladık. Ortada ne nikah memuru kalmıştı ne nikah defteri ne de evlilik... 30 yaşıma kadar ancak alyansı takabilmeyi başarmıştım. Artık gerisi de ne Zaman gelir Allah bilirdi. Kemal ve ben arabanın arka koltuğuna ıslak hallerimizle oturduk. Saçlarım yüzüme yapışmış sıçana dönmüştüm. Aynaya bakma şansım yoktu ama eminim ki o mideme indiremeyip yüzüme Yediğim pastadan mutlaka kalıntılar vardı. Dilimi sağa sola gezdirip ağzıma gelen o tatlı pasta tadı ve tuzlu suyun etkisi dilimin ucunu yakıp kavurmuştu. Kemal elimi tutup kulağıma yanaştı. Titriyordum bana yaklaşıyor diye mi yoksa üşüyorum diye mi bunu bile ayırt edemeyecek kadar hislerimi yok ediyordum şuan.
"Seni bırakmayacağım duru bu akşam benimle kalacaksın ve bir çözüm bulacağız bu duruma" dedi.
Bende onun kulağına dudaklarımı dayayıp;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk olsun
RomanceOtuzuna gelipte hala evlenmemiş ve tüm arkadaşlarını evlendirmiş biri olarak, bu gidişle mezar taşına, "eremedi muradına" yazacak olan durunun, yazılarından, tek dostu Ayça dan ve bir de anne babasından başka bir şeyi yok! Pardon teğet geçilemeyecek...