Bölüm 14

634 45 17
                                    

Can'lar ciğerler kuzular ve tüm çeşitler😛 kendinizi yakıştırdığınız sıfatı, üzerinize yapıştırın ve onu hep taşıyın. Yani diyeceğim şu ki; ben benim, benden ötesi ekime gider. Ekim gelmezse kasıma gider. Yine giderli bir insan oldum🎈🎈🎈 Mutlu okumalar seviliyorsunuz💗💗 aşkla kalın Mutlu kalın elinizi çabuk tutun hayatınızda "aşk olsun" duru gibi olmayın👼

......

Kemal'in arabayı istop ettirmesiyle Mert'in gitarı, benim ve ayçanın da şarkı söylemekten kısılan sesimiz bir solukta kesildi. Karşımda duran manzara beni bir anda yanlarından alıp çocukluğuma götürdü. Beni buraya getirmesinde ki amaç sayesinde duygu seline kapılmıştım resmen. Ona sarhoş Halim'le anlattığım her şeyi kafasına kazımıştı çok belliydi. Hani bazen kimilerine dünyaları verseniz umrunda olmaz ama kimilerine de ufacık bir sürpriz ile dünyaları bahşedersiniz. işte Kemal önüme şuan da dünyaları serse beni bu kadar Mutlu edemezdi. Düşünceli adamının benim kaktüsüm sen diken ol bat her yerime ben razıyım her şeye. Daha önce kimse tarafından bu kadar düşünüldüğümü gerçekten hatırlamıyorum. Bu Ada'm dünyaya benim ruhumu okşamak için gönderilmiş biri. Bir de şu çürümeye yüz tutmuş bedenimi okşayacağı günü yaşasam da artık bende muradıma ersem başkaları çıksa kerevetine.. Kemal önden Ayça arkadan beni dürtüyordu. Ruhumu uçurduğum  yerlerden mutlulukla bedenime geri yerleştirmiş ve huzuru yüklemiştim.

Mert neşeli bir çocuk gibi;
"Hadi gençler inmiyor muyuz"? Dedi.
Herkes arabadan inmiş inmemi bekliyordu. Ayağımda ki 6 numara büyük ayakkabılarla yürümem hiçte kolay değildi. Kemal kapımı açıp ayakkabılarımı işaret etti.
"Bu yüzden mi inmiyorsun" dedi.
"Yani yürüyemeyeceğim ihtimali daha ağır basıyor sanırım" dedim.
Elini uzattı ve elini tuttum.
Beni arabadan çıkardı. O elimi tutunca beni istediği yere götürmesine izin verecek kadar hesapsızdım. Şuan Can'ımı sıkan tek şey Bu ayağımdakilerdi. Yapabileceğimi bilesem amuda kalkacağım ama Tabiki hem o kadar cesur değilim hem tek kol beni bu düşüncemin saçmalığından sıyırıyordu.

ayağımda ki çocuk mezarı gibi ayakkabılarla yürümeye başladık. Artık Kemal'in ayakkabısını da giydiğime göre onun helali sayılırdım. Ne de olsa ayaklarım onun ayaklarının girdiği yerlere temas ediyordu.

Ayça ve Mert arkamızdan bize gülerek el ele yürüyorlardı. Biz de onların önünden tıngır ile mıngır iki sakat yürüyorduk. Bir anda Ayça içinde daha fazla tutamadığı bir kahkaha tufanı ile bana yaklaşarak elini omzuma koydu. Derdi ne kadar komik göründüğümüzü dillendirmekti. Ama sağolsun arkamdan kramponlarıma basmasıyla ayakkabı arkada ben bir adım ilerde kaldım. Çaktırmadan bir geri adımla ayakkabıyı ayağıma soktuğumda içimden de ayçaya bu ayakkabıyı yedirme planları yapıyordum. Bu kız beni her seferinde rezil ediyor. Tam lunaparkın önünde durduk. Kemal bekçiyi tanıdığını ve geleceğimizden haberi olduğunu söyledi. Ben de Kemal'im tam dibinde durmuş heyecanla onunla birlikte telefona bakıyordum. O anda Kemal'e şirketteki arkadaşlarından biri olduğunu sandığım birinden mesaj geldi.
Mesaj büyük harflerle yazılmış ve şöyleydi;

"bir konuda sana erkek olarak danışabilir miyim ?
çok hoş  ve güzel biriyle görüşüyorum.
randevudayız.
rakımızı içiyoruz.
vermesini isteyeyim mi yoksa bekleyeyim mi"?

Yuh pes merhaba ben artık duru değil, dumur memnun oldum.

Kemal gözlerini mesajdan kaldırıp bana çevirdi. Gördüğümü anlamıştı. Mesajı yanıtsız bırakıp bekçiyi aradı. Sonunda içeri girmiştik. İkinci bir ayakkabı faciası yaşamamak için kramponların içinde parmaklarımı büzerek çıkmaması için destek veriyordum. Belki işe yaramazdı ama olsun ben kendimi güvende hissediyordum.
Bir anda gecenin karanlığına inat bütün rengarenk ışıklar yandı. O anda çocukluğumdan bu yaşıma kadar bastırdığım tüm duygularım Şah'a kalkmış, içimde kişniyordu. Bekçi yanımıza gelip;
"istediğinizi yapın" dedi.

Aşk olsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin