Doğru insanı bulayım derken; kendini kaybedenlerden olmayın. Hikayeme gönül verdiğiniz için teşekkürler. Mutlu okumalar.
Hikayenin Nasıl gittiğiyle ilgi yorumlarınızı ve büyüyüp çığ gibi olmamız için, beğenilerinizi esirgemeyin. Şimdide teşekkürler🎈...
Serhat hiç durmadan ve konuşmama müsade etmeden yolda devam ediyordu. Sonbahar akşamını ıslatan bir yağmur başlamıştı. Önünü göremeyecek kadar çok bastırmıştı. Sonunda varmak istediği yerdeydik. Ahşap tek katlı bir evin önünde arabayı durdurdu. Derin bir nefes almakla nefessiz kalmak arasında arafta gibiydim. Sağsalim durabildiğimize sevinmeli miyim yoksa nereye geldiğimin korkusundan ölsemiydim bilemiyordum.
Arabanın ışığını açıp korku dolu yüzüme dokundu.
"Seni kimselere yar etmeyeceğim. Sen benim çocukluk sevdamın" dedi.
Serhat'ı bu kadar hiç önemsememiştim. Böylesi bir girdabın içinde yıllardır kendisiyle mücadele ettiğini bile bilmiyordum.
"Sürprize geldik hadi in"dedi.
Arabadan bir şey demeden indim. Yağmur sesinden ve ağaçların rüzgardan savrulan dallarından çıkan seslerden başka bir ses yoktu etrafımda. Salyalarını akıta akıta yanıma yürüdü. Elimi tutmak istedi.
Kendimi geri çekip buna müsaade etmedim. Ben tepeden tırnağa kendimi sadece Kemal'e ait hissediyordum. Ondan başkasının bana dokunma ihtimali bile korkunçtu. Özellikle de bu serhat ise. Yıllardır koruduğum bekaretim bir yana, yağlarımdan bile gram vermezdim ona. Kendimi savunmaya aldığımı farketti. Bu tavrım, planlarının suya düştüğünü hissetmesine ve hırçınlaşmasına sebeb oluyordu. Kolumdan tutup sürüklemeye başladı. Hiç bir şansım yoktu. Ya elinde kalacağım beni becerecekti ya da elinden kurtulup bu ormanlıkta ölecektim. Bir mucizeden başka şansımın olmadığı bir andı. Yağmur bizi tamamen ıslatmıştı. Gözlüklerimin camları ıslanmış onu damlaların Arasından seçmeye çalışıyordum. Beyaz tişörtüm sırılsıklam olmuş siyah sütyenimi alenen meydana çıkarmıştı. Beni kendine doğru çekti. Belimi sardı.
"Aşığım sana duru" dedi.
Ağzımda yuvarlandığım tükürüğüm, rüzgarın ve yağmurun hacmine yenik düşmeden Serhat'ın tamda alnının ortasında yeni yerini almıştı.
"Boşuna uğraşma benim olacaksın"dedi.
Böyle şeyler yaşayacağımı bilseydim. Götüme Çelik'ten don giyerdim. Anahtarını da denize atardım. Ben Ada'mla çay içeriz şandım. Ada'm meğer seks planları yapmış haberim yokmuş.
Uzaktan gelen bir arabanın uzunları ikimizinde gecenin karanlığında gözlerini almıştı. Yaklaştıkça yaklaşıyor ve süratli sürüyordu.
Bu araba yaklaştıkça bana tanıdık geliyordu.
Araba tam önümüzde durdu. Kapıyı açıp dışarı çıktığında gördüklerime İnanamadım.
"Çek ulan kızın üstünden ellerini"!!
"Sana n'oluyor ulan" diye yanıtladı serhat..
İkisi de kırmızı gören boğa gibi birbirlerini saldırmak için an kolluyorlardı. Şaşkınlığımla birlikte, iki erkeğin benim için kavga edecek olmasınım traji komik mutluluğunu yaşıyordum. Rüyamda görsem inanmayacağım bir sahne vardı önümde. Kemal o anda yüzüme baktı. Gözlüğü gözümden çıkartıp yere fırlattım. Onu görmeme engel olacak hiç bir şey istemiyordum o anda. Gözlerini göğüslerime dikti. Sırılsıklam olmuş vücudumda üzerime yapışan beyaz tişörtüm siyah sütyenimi süzüyordu. Evet işte tamda istediğim buydu. Herşey hayal ettiğim gibi ilerliyordu. Kemal bana bakarken; Serhat bunu fırsat bilip Kemal'e vurmak için bir yumruk salladı. Kemal eğilince Serhat'ın yumruğu havada kendisi de yerdeydi. Kemal iki yakasından tutup Serhat'ı ayağa kaldırdı.
"Sana vururdum ama dua et geri dönecek gücün kalsın istiyorum"dedi. Sonra yakalarından silkip, arabasının içine oturttu onu. Kapısını kapattı ve tek elini kaportasına vura vura;
"Hadi şimdi geldiğin gibi geri dön"..
"Yavaş dön de kıl dönmesi Nasıl olur görelim"!dedi.
. Serhat sesini bile çıkartmadan arabasını hareket ettirdi. Büyük bir ihtimalle Kemal ile başa çıkamayacağını anlamış ve tırsmıştı.
Serhat tek kelime etmeden arabayı hareket ettirdi ve uzaklaştı. Kemal yanıma gelip beni kollarının arasına aldı. Islak saçlarıma dokunuyordu. Başımı şerbetten tatlı olduğuna inandığım baklavalarına yasladım. Göğüslerim o beni sardıkça ona temas ediyordu. Organlarım mutluluktan halay çekerken göğüslerim mendil gibi sallanıyordu.
"Bu saatten sonra dönmeyelim. Yol tehlikeli olabilir. Burada kalalım"dedi.
Allahım öleceksem şuan al Can'ımı.. Serhat sayesinde birlikte bir gece geçirecektik. Evin bahçe kapısını açtık. İçeri girdiğimizde yerde balonlar, masada mezeler mumlar ve rakı vardı. Her şeyi düşünmüş ve ayarlamıştı. Koltuğun üzerine katlanmış iki tane battaniyeden birisini bana uzattı.
"Tişörtünü çıkar bunu üzerine ört" dedi . Diğer odaya geçip beyaz tişörtümü çıkartıp dediklerini yaptım. Kemal de bu arada mumları yakmış odanın içini aydınlatmıştı. Bir Ada'm Nasıl bu kadar karizma olabilirdi. Ben ayakta sessizce onu izlerken o gömleğinin bütün düğmelerini açıp kollarını dirseklerine kadar sıvadı. Şöminenin yanına kadar gidip içindeki çıraları tutuşturdu. İki minder çekip oturdu. El işaretiyle de mindere vura vura beni çağırdı.
"Hadi gel otur ısın"dedi.
Masada ki rakı şişesini, bardakları alıp yanına oturdum. İçimdeki çılgın bakire mülayim kızı susturmuş, kırbaçlı fettan kadını konuşturuyordu.
Mindere oturduğumda yüzüme baktı. Omuzlarımdan tutup battaniyeyi sıkıca üzerime örttü. Rakıyı bardaklara doldurdu.
Ve konuşmaya başladı.
"Onun arabasında ne işin vardı diye sormayacağım sana. Özgür bir insansın dilediğini yapmakta da özgürsün. Sadece şunu bil. O günden bu güne kadar her akşam şirketten çıktıktan sonra soluğu evinin önünde alıyorum. Bu akşamda öyleydi. Ben seni görmek için çırpınırken; o Ada'mın arabasına bindiğin an gözüm döndü. Onu öldürebilirdim bile. Elimden gelen bir şey olsaydı seni asla bırakmazdım" dedi. O bunları uzun soluklarla anlatırken, ben sessizce dinliyor içiyor ve ağlıyordum. Gözlerimden akan yaşları farkedemeyecek kadar karanlıktı odanın içi.
"Evlenmek zorunda mısın"? Dedim
Başını önüne eğip bardağıyla oynamaya başladı.
Ben ondan net bir cevap beklerken o;
"Bunları konuşmayalım boşver"dedi.
Neredeyse büyük bir şişeyi devirmek üzereydik.
"Küçüklüğünü anlatsana biraz "dedi.
Pek iyi bir hafızam olduğu söylenemezdi. Ama Tabi ki küçüklüğümle ilgili unutmadığım anlarımda olmuştu. Lunapark Sevdamın nerede son bulduğunu anlattım ona. Atlı karıncaya binecekken dönmeye başlaması, korkudan tek ayağımın atın üstünde diğerinin yerde kaldığı o komik anları. Herkesin bana bakıp katıla katıla güldüğünü o günden sonra bir daha lunaparka gitmediğimi anlattım. Burnumda ki sümüklerimi çarşafa sürdüğüm için annemin bana onları bir daha yapmayayım diye yedirdiği günleri, dedemin beni tuvalette basmasını, babamın istediğim her şey için kırmızı kar yağsın yapacağım kızım dediklerini, alfabeyi öğrenemiyorum diye annemin kafamı dizlerinin arasına alıp dilim dışarı çıkana kadar cezalandırmalarını, ortaokuldayken herkesin gözlüklerimle alay ettiği için okulu bırakmak istememde ki ısrarı, altıma kaçırdığım anları, lisedeyken okuldan kaçmak için kapıdaki bekçinin kapıyı açmak istemesiyle dışarı sızayım derken; aynı anda okulun içine giren servis aracıyla duvarın arasında pestilimin çıkmasını bir bir anlattım. Ben anlattıkça o gülüyordu. Okulda ki bir müsamere de halay çektiğimi ve yere düştüğümü anlattım.
"Nasıl halay çektin Allah aşkına göstersene" dedi.
Ayağa kalkıp halay çekmeye başladım. Ben çektikçe o gülüyordu. Ayağa kalkıp o da bana eşlik etmeye başladı. Sonra Nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde kendimi kollarında buldum. Birlikte koltuğa uzandık. Ben onun yanındaydım. Gözlerimi kapatmıştım başım dönüyordu bulutların üzerindeydim sanki. O elleriyle çıplak bedeni sarınca bende olan oldu. İçimden bir ses "hücum Zaman'ı alla alla alla" diyordu. Üzerine çıktım yüzünü ellerimle avuçladım. O da benim gibi düşünüyordu sanırım. elleri pantolonumun üstünden kalçalarımı sardı. Dudaklarını ararken Adamın burnunu ağzımla kaptım. Maksadım dudaklarıydı.
"Beni kendinden çekti.
"Duru orası burnum oluyor tanıştırayım" dedi.
"Doğru Zaman değil sanırım çok sarhoşsun "dedi. Beni üstünden indirdi. Ve yanına uzandım. Yerdeki battaniyeye uzandı ve üzerimizi örttü. Derin bir nefes alıp saçlarıma hissedilmeyecek kadar küçük bir öpücük kondurdu.ayakları ayaklarıma değiyordu.
"çorapla mı yatacaksın duru"?
götüm donduktan sonra best seks model olsam ne olur..
"evet üşüyorum kemal" dedim.
Sabah kuş cıvıltılarıyla gözlerimi açtım. Kemal uyanmış, tek elini başının altına destek yapmış beni süzüyordu. Onu böyle görünce cilve üstüne cilve yapmaya başladım. Baş parmağını dudaklarımın kenarlarında gezdirdi.
Bir kahkaha patlattı.
"Acaba diyorum ki kurbanda 7 kişi senin bıyıklarına mı girsek" dedi.
Arkamı dönüp yüzümü avuçladım. Ayçanın sözünü dinleseydim bunlar başıma gelmeyecekti.
Sonra bana arkamdan sarıldı.
"Üzülme şaka yaptım. Cenneti değişmem bıyığının teline" dedi. Ve yine kahkaha attı.
Allah belanı versin duru. Burma burma gezeceksin neredeyse rezil oldum.
Ayağa kalkıp önümde dikildi.
" şaka yaptım kızdırmak için. her halinle çok güzelsin" dedi.
Avuçladığım yüzümü açık edip, "gerçekten mi "dedim.
"Tabi ki " dedi.
Ayağa kalkıp hazırlandım. Dün gece gözlüğümü fırlattığım için işte şimdi çok pişmandım. Bunu anlamış gibi ;
"Aynı yerinde bulma ihtimalimiz yüksek araba geçmez buradan" dedi.
Birlikte dışarı çıkıp gözlüğü aramaya başladık. İkimizde ayrı yerlere dağılmış bulmaya çalışıyorduk. Yolun kenarında çalıların arasında gözlüğümü buldum. Gözlüğü alıp Kemal'e buldum diye seslenmeye başladım. Arkamı döndüğümde tam dibimde duran öküzle göz göze geldim.
Korkudan altıma işeyeceğim sandım. Yere çömelip gözlerinin içine baktım.
"Git bak yeterince rezil oldum"dedim.
Oralı bile olmuyordu. Gözlerimle Kemal'i tarıyordum ama görünmüyordu. Tüm gücümü toplayıp; "Kemal Kemal " diye bağırmaya başladım.
Çömeldiğim yerden yavaş yavaş kalkıp,
"Haydi bismillah" deyip koşmaya başladım. Topuklarımın götüme vurduğunu hissediyordum. Bir yandan da arkamdan gelen öküze bakıyordum. Kemal'de öküzün arkasından bana doğru koşuyordu.
Sen misin ruh öküzü arayan, zembille gökte ararken, yerde buldum onu.
"Tövbe olsun daha adını anmayacağım" diye bağıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk olsun
RomanceOtuzuna gelipte hala evlenmemiş ve tüm arkadaşlarını evlendirmiş biri olarak, bu gidişle mezar taşına, "eremedi muradına" yazacak olan durunun, yazılarından, tek dostu Ayça dan ve bir de anne babasından başka bir şeyi yok! Pardon teğet geçilemeyecek...