Özel Bölüm (son)

2.8K 154 43
                                    

-seviyoo, sevmiyoo, seviyoo, sevmiyoo, seviyooooooooo"

Ve minik bir kıkırdama.

Gözlerim şefkatle öylece kızıma bakıyordum. O ise eline aldığı papatyayla kardeşinin kendisini sevip sevmediğini öğrenmeye çalışıyordu.

Seviyor çıktığı zaman sevinçten havalara zıplamayı da ihmal etmiyordu.

Sevmiyor çıktığında ise "yapraklar eksik canım" dediğimde tekrar papatya falına geri dönüyordu.

2 aydır sürekli bunu tekrarlıyorduk. Sıkılmak bir yana bu durum hoşuma bile gidiyordu.

Benim minik kızım daha doğmamış 8 aylık kardeşinin kendisini sevip sevmediğini böyle öğrenmeye çalışıyor.

-Anne gördün mü bugün de beni seviyo" diyerek gülen kızıma aynı şekilde karşılık verdim.

Kollarımı iki yanıma açıp onun gelip bana sarılmasını bekledim. Bu kocaman karnımla benim normal oturmam bile zorken kızıma yaklaşıp sarılmak benim için hayal.

Neyseki Deniz hemen bana sokulup o minicik kollarını bana sardı ve elleriyle karnımı okşamayı ihmal etmedi.

-Bende seni seviyorum, hemde çok" diyerek minik bir öpücük kondurdu. Ben ise gözlerim dolu onu izliyordum.

Evet şu hamileyken hormonları bozulan ve sürekli ağlayan kadın benim!

Bende Deniz'in başının üzerine öpücük kondurup kokusunu içime çektim.

Tam da bu sırada bahçe kapısı açılarak içeriye Rüzgâr'ın aracı girdi ve tabiki baba aşığı kızım hemen babasına koşmaya başladı.

Arada "beni sevmiyor mu?" diye düşünsem de böyle saçma düşünceleri kafamdan hemen atıyorum.

-Babaaaaaaaa" Deniz minik bacaklarına inat hızlı bir şekilde koşarken, Rüzgâr da arabasından kızına gülerek indi ve ona doğru büyük iki adım atarak kucağına aldı. Her zaman ki gibi onu etrafında döndürürken ben karnımı kollarımla sarmış onlara bakarak mest oluyordum.

Sevmek ve sevilmek bu kadar güzelken bir insan nasıl mutlu olmaz ki zaten? Biz birbirimizi seven iki insan şimdi o sevgimizi çocuklarımızla paylaşıyoruz ve bu bizi daha sevgi dolu yapıyor...

Rüzgâr, Deniz'i son kez döndürüp yere bırakırken bana bakıp gülümseyerek gelmeye başladı.

Öyle gülmesene be adam hamileyiz burada!

Ama o sanki bana inat gülüşünü hiç bozmadan ve gözlerini hiç üzerimden çekmeden önüme geldi. Alnıma sıcak, sevgi dolu öpücük bıraktıktan hemen sonra ellerimi avuçları arasına alıp yanıma oturdu ve o her zaman ki şefkat dolu sesiyle konuşmaya başladı:

-Nasılsın birtanem? Oğlumuz bugün çok yaramazlık yaptı mı?"

Onun sorusuna kıkırdamadan edemedim. Oğlum biraz karnımda fazla hareket ediyor, bazen birden tekmeleri beni korkutup ufak çığlıklar atmama sebep oluyor ve bunu bilen kocam nerdeyse her gün bana bu ve buna benzer sorular soruyor.

Deniz de sakin bir hamilelik dönemim olduğu için oğlumun böyle hareketlerinden korkmamı çok doğal karşılıyorum. Rüzgâr'sa 'babasının oğlu şimdiden belli' diyerek karnımdaki çocukla diyalog kurmaya çalışıyor.

-İyiyim canım bir sorun yok, bugün beni pek yormadı" diyerek karnımı okşamaya başladım. Ama Deniz hanım bunu görünce hemen ellerini karnıma getirip

-Bende seveceğim" diyerek o da karnımı okşamaya başladı.

Evet benim minik kızım bizi değil, onu bizden kıskanıyor. Onu sadece kendisi sevsin istiyor, o sadece onu sevsin istiyor. Ama bu haliyle o kadar tatlı ve masum ki onun istediği zaten olacak bilmiyor. Sonuçta kim kardeşini sevmez ki hemde kendisini bu kadar çok seven bir ablayı kim sevmez?

-Çok seviyor kardeşini bak Esim görüyor musun? Bence ona bir tane daha kardeş yapsak çok mutlu olur, değil mi kızım?"

Ben duyduklarımın şokuyla ağzım ve gözlerim açılmış bir şekilde öylece Rüzgâr'a bakarken o da sevinçten yerinde duramayan kızımıza gülen gözleriyle bakıyordu.

Bir kaç gün önce durumumuzun gayet iyi olduğunu ve 3-4 çocuk istediğini söylemişti. Ama bende kendisine iki çocuğun gayette bize yeteceğini sevgimizi bol bol onlara verebileceğimizi söylemiştim.

Deniz biraz büyüyünce bir çocuğumuzun daha olmasını bende istemiştim ama daha ikinci doğmadan üçüncü çocuk beni korkutuyor. Hem bence iki kardeş birbirlerine yeterler başka çocuğa gerek yok. Ama benim kocam yalnızken beni ikna edemeyince şimdi kızımla üzerimde baskı kurmaya çalışıyor!

-Canım iki çocuk yeter demiştik yaa şimdi nereden çıktı kardeş falan?" dedim gülümsemeye çalışarak. Zoraki bir şekilde gülümsüyordum ki bunun Rüzgâr gayet farkındaydı. Benim kızgın olduğumu görünce önce ne diyeceğini bilemese de daha sonra sevimli bir şekilde bana cevap verdi:

-Aaaaa öyle mi demiştik canım ben hiç hatırlamıyorum. Hem bak Deniz ne kadar mutlu oldu bence kararını bir kez daha düşün" diyerek bana kızımızı gözleriyle işaret etti. Gözlerim ona kayınca onun kendince dans ettiğini gördüm. Bir tane daha kardeşi olacak diye mutluluktan dans ediyor! Sahi neden hayır diyorum ki? Kocam istiyor, kızımız istiyor. Zaten ikinci yolda bir tane daha olsa ne olur ki?

HAYIR! HAYIR! HAYIR!

Onun istediği de bu zaten kafamı karıştırmak! Ve işin kötüsü gayette başarılı! Ama yok bu seferde evet dersem biliyorum ki Rüzgâr bey dördüncüyü de ister! Bu kararlı halimden vazgeçmeden hemen söze girdim:

-Birtanem önce kardeşin olsun sen onunla ilgilen, ablalık yap önemli olan şimdilik bizim için bu. Şimdilik başka kardeş yok!" dedim son sözlerimi Rüzgâr'a bakıp tıslar gibi konuşmuştum. Tam ağzını açmış bir şey söyleyecekken ben ondan önce davranıp sözünü kestim, yoksa biliyorum ki beni istese hemen kararımdan vazgeçirebilir, en azından etrafımda bu kadar mutlu Deniz varken 'hayır' demek benim için de zor.

-Ayyy lütfen artık biraz odaya çıkıp dinlenmek istiyorum" dedim az önceki sinirli halimden eser kalmadan. Yatak odamız ikinci katta olduğu için ve doğuma bu kadar yaklaşmışken o merdivenlerden inmek benim için büyük bir cesaret işiydi. Bu yüzden de uzun süredir yanımda Rüzgâr olmadan merdivenlere yönelmiyordum bile. Benim bir dikkatsizliğim yüzümden oğluma bir zarar gelsin istemem çünkü.

Rüzgâr da benim gibi hemen az önceki konuyu birden kapatıp sevecen baba tavırlarına büründü.

-Tamam sevgilim, zaten bende çok yorgunum bende dinlensem iyi olur" diyerek bana göz kırptı. Ben onun bu hallerine iç çekerek bakarken o beni etkilediğini bilerek başını eğmiş gülümsüyordu. Biz böyle birbirimizle bakışmaya devam ederken ortamdaki minik hanımın dedikleriyle gülme krizine girdik:

-Evet bende çok yoruldum. Oyun oynamak çok yorucu" diyerek dudaklarını büzen kızımıza bakıp gülmeye başladık. O bize önce şaşkınca baksa da daha sonra o da gülmeye başladı.

Kendini ilk toparlayan Rüzgâr oldu. Önce Deniz'e sonra benim başıma bir öpücük kondurup ayağa kalkmama yardım etti.

-O zaman hep birlikte yukarıya çıkarıyoruz ve herkes odalarına dağılıyor. Tamam mı güzelim?" diyen babasına kızım başını 'evet' dercesine hızlı hızlı salladı. Onun bu tatlı haline gülümserken yavaş yavaş da hareket ediyordum.

Merdivenlerin başına geldiğimizde Rüzgâr'ın elimde olan eli çekildi ve iki koluyla da arkadan belimi sıkı sıkıya sardı. Her zamanki gibi güven verircesine.

Deniz bizi beklemeyip öpücük atarak çoktan yukarıya çıkmıştı. Bizse tek tek dikkatli bir şekilde anca merdivenlerin yarısına gelmiştik. Dinlenmek için durduğumuz da Rüzgâr'ın nefesini kulağımda hissettim ve ardından o kısık sesini.

- Tamam şimdilik bu konu kapandı ama iyi düşün sevgilim evimizde üç çocuk boy boy. Bizim çocuklarımız. Deniz seni ne kadar seviyor, oğlumuz da çok sevecek ve diğeri" diyerek burnunu boynuma sürttü. Onun bu dokunuşu gözlerimi kapatmama sebep olurken o devam etti:

- Üç çocuk demek daha çok sevgi daha çok ilgi, mutluluk ve huzur demek bebeğim ve ben seninle mutluluğumuz artsın istiyorum" diyerek sustu.

Ben hala gözlerimi kapalı onun dokunuşlarını düşünürken ağzımdan çıkan kelimenin farkında bile değildim:

- Bende"

Ve onlar için sonsuz mutluluk ♥♥

MASUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin