2. Bölüm

6.4K 275 2
                                    

Birlikte yatağı toplamaya başladık. Ve o her zaman ki anneci tavırlarıyla bana yardım etti. Ben tuvalete girip çıktığımda odada yoktu. Bende üzerimi değiştirip, saçlarımı tarayarak üstten bir topuz yaparak odadan çıktım. Mutfakta kahvaltı hazırdı. Aslında alarmı kurmama izin verse bende ona yardım ederdim ama o:

-Sen yurtta yeteri kadar kahvaltı ve yemek hazırlamışsındır. Artık öyle şeyler yok Esim hanım, ben sana hazırlarım. Sabahları alarma da gerek yok, ben uyandırırım seni' demişti.

Aslında kendince bana annelik yapıyor, ilgi gösteriyordu ve ben bundan gayet memnundum. Ama onun her zaman ki gibi mantıklı bir açıklaması vardı. Sorumluluğu artıyormuş(!) Olgunlaşıyormuş(!) Sanki yeteri kadar olgun değilmiş gibi.

Masaya oturdum ve tabağıma bir şeyler koyarak yemeye başladım. Tabağımdakiler bitince de çay keyfime başladım. Kahvaltıyla aynı anda çay içmezdim, hepsinin tadını ayrı ayrı almayı seviyordum. Ama Ece ben gibi değil o kahvaltıyla birlikte seviyor. Yine de benim çay keyfime karışmaz.

Yurttayken buna izin vermiyorlardı. Hemen ye, iç ve kalk kuralı vardı. Bende çaylarımı hep okulda içerdim. O soğuk, sevgisiz ve ilgisiz günleri hatırlamak istemiyordum. Kafamı iki yanımda salladım, düşüncelerimi kafamdan atmak istercesine. Ece yine ne düşündüğümü anladı ve kafamı dağıtmayı başardı:

-Biraz acele etsek iyi olur, yoksa işe geç kalacağız." dedi.

Hemen çayımı içtim ve birlikte bulaşıkları yıkayıp evden çıktık. Zaten iş yeri üst sokakların birinde şirin bir kafeydi, bizde iki garsonduk.

Aslında Ece'nin babası diş doktoru ve annesi de babasının yanında hemşire ve o tek çocuk. Yani istese çalışmaz ama o her zaman ki gibi benim yanımda. Kafeden içeri girince:

-Günaydın' dedik gülümseyerek. Karı-koca iki patronumuz vardı. İkisi de hafif tombul, orta boylarda güler yüzlü insanlardı. Hakan bey kasayla, Aysel hanımda yemeklerle ilgileniyordu. Ev yapımı börekler, tatlılar ve poğaçalar vardı. Hepsini Aysel hanım kendi elleriyle yapıyordu ve gerçekten de çok lezzetlilerdi. Bizde siparişlerle ilgileniyorduk, başka çalışan yoktu yani. Aysel hanım yine o güler yüzüyle:

-Size kahvaltı hazırlayayım mı kuzum?' dedi. Bize hep öyle hitap ederdi. Kendilerinin tek oğulları varmış, o da yurt dışında evliymiş. Oğullarının özlemini bizimle gideriyorlardı, kızları gibi severlerdi bizi:

-Gerek yok Aysel hanım teyze, biz yaptık.' dedim gülümseyerek.

Ona 'hanım' dememize kızıyordu, bizde böyle bir çözüm bulmuştuk. Sonuçta o patronumuzdu, sadece teyze diyemezdik. Bu çözüm sayesinde iki tarafta memnundu.

Biz kendi aramızda sohbet ederken müşteriler gelmeye başladı. İşe gidenler önce buraya gelir, kahvaltı ederdi. Hele bir de Aysel hanımın böreklerini, poğaçalarını yiyen her gün geliyordu. Her şey ev yapımı olduğu için müşteriler gayet memnundu.

Orta yaşlarda bir adamın masasına giderek sipariş istedim sonunda. İlk ama o gelmişti ama diğerleriyle ilgilenirken onu unutmuştum.

Yanına gittiğimde o patronla görüşmek istediğini söyledi. O kadar kızdığını düşünmemiştim. Sonuçta kafenin kalabalık olduğunu görüyordu. Yine de itiraz etmeden kafamı olumlu anlamda salladım.

Sanırım şikayetçi olacaktı!

MASUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin