Kapıyı yüzüne kapattıktan sonra kapı bir daha çalmamıştı. Israr etmemesinden dolayı biraz üzülmüştüm. Kimin yüzüne böyle kapatsam aynı tepkiyi alırdım o da vardı. İçeri geçip kanepeye oturup 'acaba hata mı yaptım?' diye düşünüyordum. Bir yandan onu dinlememiş olduğumdan pişmanlık duyuyordum. Aslında dedikleri gerçekse bunu haketmişti. Şu an bir ikilem içerisindeydim. Bir tarafım beni suçlarken diğer tarafım 'aferin kızım!' diye bağırıyordu.
Hava almaya ihtiyacım vardı. İçim daralmıştı ve biraz sakin bir yere gidip düşünmek istiyordum. Bu yüzden üzerime bir şey almadan botlarımı giydim ve kendimi dışarı attım. Hava kısmen kararmıştı. Bu saatlerde biraz sakin yerde oturup yıldızlara bakmak beni sakinleştirirdi. Bu yüzden evlerden uzak seyrek ağaçların olduğu bir yere gitmeye karar verdim.
Ağaçların arasında ilerledikçe daha fazla ilerlemek istiyordum. Ama tehlikeli olacağından bir yerde durdum ve yere uzanıp gökyüzüne baktım. Gözlerimi kapattım, çimenlerin ve toprağın kokusunu içime çektim. Yanımdan gelen bir hışırtıyla sağa döndüm ama sadece bir kedi olduğunu gördüm. "Lanet kedi." diye tısladım tam dönecekken boynumda keskin bir acı hissettim. Elim istemsizce boynuma gitti. Gözlerim kapanırken son gördüğüm şey siyah pelerin giymiş, kapüşonunun yüzünü gölgelediği biriydi.
***
Uyandığımda ıslak bir zeminde üzerinde, kollarım yukarıda zincirlenerek kilitlenmiş sağ ayağım da duvardaki zincirlerden birine kilitlenmiş bir şekildeydim. Bir an hissettiğim korkuyla ve soğuklukla bağırarak ağlamaya başladım. Korkuyordum ama çaresiz hissetmiyordum. Bu yüzden kendime sakinleşmemi ve bir yolunu düşünmemi söyledim. İnsan üstü gücümü kullanarak zincirleri kırmayı deneyecektim, fakat çakramı toplayamayınca tekrar karamsarlığa kapıldım. Zincirler çakramı emiyordu. Beni her kim kaçırdıysa cidden beni zorlayacaktı. Beni buraya getirmelerinin bir sebebi vardı ve ben burda sonsuza dek kalmak istemiyordum. Bu yüzden beni duymaları için bağırmaya başladım. "Hey! Her kimsen buraya gel, seni aşağılık herif!" diye avazım çıkana kadar bağırdım. Ayak sesleri geliyor mu diye dinlemeye çalıştım fakat tek duyabildiğim tavandan damlayan su sesi idi.
"Hey! Her kimsen ortaya çık!" diye bağırdığımda sonunda ayak seslerini duyabiliyordum. Gelen kişi de siyah pelerin giyiyordu ve bu daha uzundu. Kapüşonunu indirdi ve sakince bana döndü. Kollarını parmaklıklara koydu ve yüzüme ciddiyetle baktı. Bana bakınca onu inceleme fırsatım olmuştu. Kumral dalgalı saçları vardı ve benden en fazla üç yaş büyüktü. Yüz hatları onu sevimli gösteriyordu. "Ne istiyorsun?" diye sordu. Aniden ve biraz yüksek sesle söylemesi yerimden sıçramama sebep oldu.Sert olmaya çalışarak "O soruyu benim sormam lazım. Ne istiyorsunuz?" diye sordum ve yerimde zincirlerden kurtulmak için tepinmeye başladım. Bileklerim yanıyordu ve ayak bileğimin arkasının çoktan kanadığını gördüm. O çocuk ise cevap vermeden cebindeki anahtarları çıkardı ve kapıyı açıp içeri girdi. Bana sakin adımlarla yaklaştıkça ben geri gitmeye çalışıyordum fakat arkamda hissettiğim tek şey sert, soğuk duvardı.
Tek dizini yere koydu ve bana baktı. "Sakura-san, böyle tanıştığımız için üzgünüm. Senden sadece bir şey isteyeceğim." dedi ve uzun uzun gözlerime bakmaya devam etti. "Ne istiyorsun?" diye sordum yorgun çıkan sesimle. "Babam, Heathcliff'i iyileştirmeni istiyorum." o kadar sakin konuşuyordu ki bunun normal bir istek olduğunu düşündüm. "Beni bağlamana ne gerek vardı o zaman?" dedim gerçeği bilmiyormuşum gibi. Heathcliff de Orochimaru gibi insanlar üzerinde deney yapmış fakat labarotuvarı anbu tarafından yokedilmişti. Heathcliff de o sırada labarotuvarda olduğu için ciddi bir şekilde yaralanmıştı.
"Aptal ayağına yatma, Sakura. Babamı iyileştir. Sonra da gitmene izin vereceğim." dedi sakince. Ben ise o adamın saçma deneyleri sonucu ölen insanları düşünüyordum. O adamın aldığı canlardan sonra yaşamaya hakkı yoktu. Cezasının karşılığını alıp ölmeliydi. Benim adalet anlayışım buydu. "Bunu asla yapmam. İstediğin şekilde tehtid et ama yapmam." dedim kafamı başka bir yöne çevirirken. O ise çenemden tutup sertçe kendine çevirdi. Bir an boynum kırılacak sandım ama iyiydim. "O zaman ilk ikna yöntemimi deneyelim." dedi ve bir tane kunai çıkardı ve kazağımın yakasından tuttu. Ne yapacağını anladığımda ona kafamla vurarak engellemeye çalıştım ama yetişebileceğimden uzakta duruyordu. Elini alnıma koydu ve aninden geriye itti. Beynim yerimden oynamış gibi hissettim. Kafamın içindeki acıyla inledim.
Kazağımın yakasını göğsüme kadar kesti, bense nefes alışverişlerim hızlanmış tepinerek engel olmaya çalışıyordum ama çakram olmadığı için halsiz düşmüştüm. Köprücük kemiğimin altında bir yanma hissettiğimde ne olduğuna baktım. Derin bir kesik atmıştı. "Bunlarla canımı yakamazsın." dedim ve canım acımıyormuş gibi sırıttım. Bunu dememle sakin bakışlarını bacağım çevirdi. Ne yapacağını anladığımda elinin hareketlerini takip edip bacağımı kaçıracaktım. Ama bu onu anlamış olacak ki bacağımı tuttu ve kunaisini bacağıma sapladı. Acıyla bir çığlık attım ama onun kunaiyi hareket ettirip yarayı genişletişi çığlıklarımın göz yaşları ve haykırışlara dönüşmesine sebep oldu. Kanlı elini elmacık kemiklerimin üzerine koydu ve göz yaşlarımı sildi. Sıcak sıvıyı, kendi kanımı yüzümde hissedince daha güçlü ağlamaya başladım.
Önümde sakince durmuş bana bakıyordu. Bu kadar ifadesiz ve sakin kalması beni çığırımdan çıkarıyordu. "Konuşsana be!" diye bağırınca gözlerimin içine baktı. "Babamı iyileştir." dedi. Tek söylediği buydu. "Baban masum çocuklar üzerinde acımazsız deneyler yaparken sen de yardım ettin mi? Belki para bile ödemiştir." dedim ona acımasızca bakarken. Aniden ayağa kalktı. "Ben güçlü olmamı babama borçluyum." dedi bana yukarıdan. "Yani... Sana da mı?" dedim. Daha fazla konuşamadım. Az önce pot kırmış olabilirdim. "Evet." arkasını dönüp gidecekken ona seslendim. "Hey! Sen sadece babanın başarılı olmuş bir deneyisin! O adama nasıl değer verebilirsin?!" diye bağırdım. O ise aniden dönüp bana doğru hızlı adımlarla yaklaşıp karnıma bir tekme geçirdi. "Her şeye burnunu sokma. Sadece onu iyileştir." dedi tekrar bana yalvarır gözlerle bakarken. "Bunu yapamam. İstiyorsan öldür. Yapamam." ellerini yere koydu ve yere diz çöktü. Hıçkırıklarını duyunca ağladığını anladım. "Hey, adın ne?" kafasını kaldırıp bana yaşlı gözlerle baktı. "Haru." dedi çatlayan sesiyle. "Haru, babanı iyileştirmemi bekle-" derken sözümü kesti ve bağırmaya başladı. "Babam için sadece başarılı bir deneyden ibaret olduğumu biliyorum! Ama onu iyileştirmezsen..." sustu ve ayağa kalktı. "Ne yaparsın? Senin gibilerle çok karşılaştım. Korkmuyorum. İstediğini yap. Bir kız olabilirim,ama güçsüz değilim. Beni hafife alma." dedim ve sakinleşmeye çalıştım. Bağırarak konuştuğum için nefesim yetersiz kalmıştı.
Tekrar bana yaklaştı ve saçımdan tutup boynumu sağa yatırdı. Yerdeki kunaisini alacağı sırada başka tarafa bakmasından faydalanarak boşta kalan ayağımla karnına vurup geriye savrulmasını sağladım. Bana doğru yaklaşırken ben sadece kurtulmak için çırpınıyordum ama bir anlamı yoktu. Tek elime geçen bileklerimin sızlaması ve bileklerimden koluma akan kandı. Cebinden çıkardığı, içinde sarı bir sıvı olan şırıngayla bana yaklaştı ve hareket etmeme fırsat tanımadan boynuma sapladı. Yavaş yavaş bedenim soğuyup uyuşurken ben de gözlerimi kapattım.
***
Etraf karanlıktı, bir ışık bile yoktu. Gözlerimi açamıyordum, aslında açacak gücü bulamıyordum. Yüzüme esen serin rüzgar uyanmam için kendimi zorlamamı sağlıyordu. Dışardan bir takım sesler duyunca uyanma isteğim daha da arttı. Gözlerimi yavaşça araladım ve gözüme giren güneşle tek gözümü kapattım. "Sakura-chan!" tepemde dikilen güneşi kısmen kapatan Naruto'ya baktım. Yerde birinin dizlerinin üzerindeydim. Kafamı biraz daha kaldırdım ve bana endişeli gözlerle bakan Sasuke'yi gördüm. Bir şey demedi ve doğrulmamı sağladı. Ardından üzerindeki pelerini üzerime örttü. "Ne zaman geldiniz?" dedim kısık çıkan sesimle. Naruto heyecanla "Az önce! Yapma Sakura-chan! Bu adama mı yenildin!" dedi şakayla karışık. Naruto'ya cevap vermeden etrafa bakındım. Ağlayan Ino ile Hinata'yı ve bana gülümseyerek bakan Neji'yi, Shikamaru ve Sai'yi gördüm.
Sasuke beni kucağına aldı ve üzerimin iyi örtündüğünden emin oldu. Rüzgarın savurduğu saçlarına baktım, ardından gözlerine. Ne konuşacak, ne de hareket edecek halim vardı. Bu yüzden yüzümü Sasuke'nin göğsüne gömdüm ve tekrar uykuya daldım.
***
Merhaba arkadaşşlaarr beklettiğim için üzgünüm :( +13 voteda yeni bölüm atarım :3 teşekkür ederim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Absolute Hate// SasuSaku
أدب الهواةMAYIS 2016 "Sana vaat ettiğim şey cennetti doğru. Ama sana cehennemi vermiş olabildiğimden korktum. Bir melek cehenneme ait değildir."