Bölüm 8

347 16 5
                                    

"Melinda!" Baş ağrısını  tamamen unutarak sevinçle yatakta zıplamaya başladı Tori. Kollarını boynuma dolayıp beni göğsüne yasladı. Bunun olacağını tahmin etmeliydim. Ne de olsa ikinci seçeneği seçmiştim. Evet, daha fazla yalan uydurabileceğimi sanmayıp Tori'ye gerçekleri anlattım. Ed'in kafeye gelme şeklini, mesajları, beni eve bırakmasını, yarı çıplakken gözetlemesini, kısacası her şeyi anlatmıştım. Yüzüm şekilden şekile girmişti. İki günü değil de yılları anlatıyormuşum gibi uzun sürdü bu konuşma. Tori de beni beklediğim gibi her saniye bölmeyerek dikkatle dinledi. Ben nihayet noktayı koyunca onun da benim gibi endişelenmesini bekledim, sonuç olarak Ed'in yaptıkları kulağa hiç de sağlıklı gelmiyordu. Ancak, Tori'nin yüzü ona mutlu sonla biten bir filmin özetini vermişim gibi aydınlandı. 

"Kedilerinle yalnız yaşayarak öleceksin sanıyordum. Sonunda birini buldun." derken kolları beni boğacakçasına sıkmaya devam ediyordu. 

Beni göremese de kaşlarımı çattım. "Kedilerimle yalnız ölmek mi?" Diğer cümlesini görmezden geldim. Daha önce doğru düzgün bir erkek arkadaşım olmamıştı evet, fakat ömrümü bir başıma evcil hayvanlarla geçirecek gibi göründüğümü yeni öğreniyordum. Gerçekten o kadar mı çaresiz gözüküyordum? 

"Senden kesinlikle hoşlanıyor!" dedi nihayet geri çekildiğinde. Tıpkı anneme benziyordu. Eğer ona da Tori'ye anlattığım gibi gerçekleri söyleseydim o da şüphesiz aynı tepkiyi verirdi. Bir de üzerine şeker serpip torunlarının isimlerini seçerdi. 

"Sen beni dinledin mi Tori?" dediğimde kollarımı göğsümde birleştirdim. "Hoşlanan biri böyle davranmaz." 

Başını iki yana salladı. "Baksana senden uzak duramıyor. Kafede karşılaştığınızda sana tutulmuştur. İlk görüşte aşk gibi bir şey." 

Yüzümü buruşturarak, "Saçmalıyorsun. Amacı benimle oynamak." dedim. Aşık birini gözlerine bakınca tanırsınız, ancak Ed'in koyu yeşil gözlerinde aşk, hatta duygu bile yoktu. Tek istediği şey eğlenmek, bundan adım gibi emindim. 

"Sen öyle san. Partide bile senden başkasına bakmadı." demesinden sonra göz kırparken gözlerimi devirdim ve derin bir nefes aldım. Anlattıklarım bir kulağından girip diğerinden çıkmış olmalı çünkü normal bir insan bu bilgileri aldıktan sonra böyle endişesiz davranmaz. Gerçi Tori'den bahsediyorum, aldığım bu tepki gayet alışılmış bir şey, fakat mesajları bile anmamdan sonra Ed'in benden gerçekten hoşlandığını düşünmesi beynindeki hücrelerin zedelendiğini açıklıyordu. Başka bir nedeni olamazdı. 

Benden bir cevap veya tepki alamayınca, "Bana anlatmadığına inanmıyorum." dedi hüzüntüyle ve öfkeyle. Ondan sakladığım için ben de kendimi suçlu hissediyordum, ancak daha derine batmadan önce ağzımdaki baklayı çıkardığım için üzerimden büyük bir yük alınmıştı. 

"Üzgünüm," dedim dudaklarımı büzerek. "Önemsiz bir konu olduğu için söylemek istemedim." Ya da bunun bir kâbus olduğunu, ve çok yakında uyanacağımı düşünme fikriyle kimseyle paylaşmamak istediğimdendir. 

"Önemsiz mi? En iyi arkadaşım ilk defa bir erkekle yakınlaşıyor. Bu Obama'nın başkan olduğu haberinden de önemli." 

Yaptığı kıyaslama yüzüme ister istemez bir tebessüm kondurdu. Bana bir saniyeliğine süren sinirini daha fazla saçmadığı için minnettardım. İkimizin de kızgın olmak için yeterli nedeni olsa da biz iki yetişkin, ya da daha çok birkaç dakika sonra neden öfkelendiğini unutup oyun oynamaya devam eden çocuklar gibi sobetimize kaldığı yerden devam ettik. Tori bana Max'in ona kahvaltı hazırlamasını, ondan gerçekten hoşlanmaya başladığını otuz iki diş gülümsemesiyle anlatırken zamanın nasıl geçtiğinin farkına bile varmadık. Her zamanki halini takınıp ileride bir çift olurlarsa, ben ve Ed ile birlikte randevuya gitme hayalini kurmasının ardından eve gitmişti. Gözlerimi kaç kez devirdiğimin sayısını tutamamıştım. Ben ve Ed mi? Ateş ve barut, ay ve güneş, gece ve gündüz desem daha gerçekçi olurdu. O kadar farklıydık.  

Gece ve  Gündüz (Ara verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin