Bana arabada beklememi söylerken ne tür bir mantıkla hareket ettiğine dair bir fikrim yoktu, çünkü kapıları açabilmem için bir anahtar sunmamıştı. Ancak, birkaç saniye tereddüt etmemden sonra kapı koluyla temas eden parmaklarım kolaylıkla içeri girmemi sağladı. En azından benim zihnim durma noktasına gelmişken beynini kullanıp düşünebilen biri vardı. Kolunu çekmemle birlikte açılan kapının arasından geçip sürücü koltuğunun yanına oturdum. Bu arabaya ikinci binişim olmasına rağmen ilk seferinde fark etmediğim o baş döndürücü kokusu doldu burnuma. Gözlerimi kapatıp doya doya içime çektim bir daha şansım olmayackmış gibi. Belki de kokunun sahibi benden birkaç santim ötede oturduğu, ve sözleriyle boğduğu için farkına varmamıştım.
Krem rengi koltukta oturup sabırsızca beklemekten başka bir çarem yoktu. İçeride neler olup bitiyordu çok merak ediyordum, fakat merakıma yenik düşmemem gerektiği belliydi. O yüz ifadesi gözlerimin önüne geldikçe tüylerim diken diken oluyordu. Neden bu kadar sinirlenmişti? Jace'e yumruğu geçirecek noktaya gelen kişi ben olmalıydım, sonuçta işten atılan bendim. Ama, kafeye aniden dalıp beni koruma altına alması sanki dört gündür tanıdığı bir yabancıyı değil de, değer verdiği birini zarardan saklıyormuş gibi gösterirken ona itaat etmekten başka bir seçenek bulamadım. Bu düşünceyle neredeyse kahkaha atacaktım. Bana gerçekten değer veremezdi.
Sessiz ortamda kaç dakika yapayalnız oturduğumu bilmiyordum. İçimden yetmişe kadar saymamın ardından içimi huzursuzluk kaplamıştı. Her saniyede bir bakışlarımı camdan kafenin kapısına dikmeme rağmen uzun boylu, baştan aşağıya siyah giyinen koyu yeşil irisli koruyucum başını hiçbir köşeden çıkartmamıştı. Neden bu kadar uzun sürmüştü? Benim yanımda halledemeyeceği bir şey mi yapıyordu? Tanrım, ya Jace'i yumruklarıyla tanıştırıyorsa? Birazdan kafedeki müşteriler çığlıklarla kaçıp polise haber verirler miydi?
Zihnimde işkence eden soruların cevaplarını arabadan çıkarak öğrenmek üzereydim ki yan tarafımdaki kapı açılınca tutmuş olduğum nefesimin rahatlama duygusuyla dudaklarımın arasından kaçmasına izin verdim. Sürücü koltuğuna sessizce yerleşip motoru çalıştırdığında söze girmesini bekledim, ancak kelimelerini kilit altına almışçasına susma hakkını kullanıyordu. Kaşlarımı birbirine yaklaştırıp ortasında çizgiler oluşturunca cesaretimi topladım, ve bir süre kusursuz profilini izledim. Benim gibi kaşlarını çatmış, dudaklarını birbirine bastırıp düz çizgi haline getirmişti. İçimden bir ses kafede saçtığı sinirinin hâlâ yatışmadığını söylüyordu. Direksiyonu kavradığı parmaklarındaki eklemlerin beyaz rengini kazanması da bunu onaylıyordu.
Nefesimi seslice bırakarak boğazımı temizledim dikkatini kazanma umuduyla. "Kovuldum, değil mi?" diye fısıldadım bakışlarımı geçtiğimiz çevreye yönelterek. Er ya da geç bu gerçekle yüzleşmek zorunda kalacağımı biliyordum. Zaman ayırıp kendimi avutmaktansa derhal bunu kabullenmeyi yeğliyordum. Dünyanın sonu değildi sonuçta, fakat Jace paraya ihtiyacım olduğunu biliyordu. Beni böyle aptal bir neden yüzünden işten çıkardığına inanamıyor, ve inanmak istemiyordum. Ama, bu gerçek dünya, ve burada size tüm sempatisiyle kollarını açan yoktur. Uçurumun kıyısında olsanız bile, kurtarıcı elini uzatmak yerine sonsuzluğa karışmanızı sağlayacak o son tekmeyi atanlarla doludur bu dünya.
"Hayır."
Biliyordum. Bir hafta daha bekleyemedi, ve eline geçen ilk fırsatta beni kapının önüne koydu artık eski patronum demem gereken Jace. Zaten beni hiçbir zaman sevememişti... Ama, bir dakika. Ed hayır mı dedi?
"Ne?" diye sordum hayretle kaşlarımı kaldırırken. Başımı yüzüne bakabilmek için hışımla çevirdim. Sesimi duyduğu an yüzüne dolanan sinir yavaş yavaş geri çekilmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece ve Gündüz (Ara verildi)
RomanceKurduğumuz hayaller, aklımızda yarattığımız o görkemli dünyalar geleceğimizde yaşamak istediklerimizin izlerini taşırlar. Kaderimizden habersizce uyansak da yeni bir güne, hedeflerimiz hazırdır ve gerçekleştirilmeyi beklerler. Her şey temiz bir sayf...