Merdivenlerden ağır adımlarla aşağıya inerken derin bir nefes aldım. Heyecanlanması gereken kişi annem olmalıydı, fakat ben bu insanları hiç tanımıyordum ve içlerini okuyamazdım. Ya hiç hoşlanmazsam? Yine de hoşlanmış numarası yapmalıyım çünkü annem mutlu olmayı hak ediyordu.
"Ah, hoş geldin Zac." Basamakların sonuna vardığımda kapı açılmış, annem isminin Zac olduğunu öğrendiğim genç erkeği kucaklamıştı. Demek onu kollarının arasına alabilecek kadar yakınlaşmıştı annem. Tabii bunlar olup biterken ben saf konumuna sokulup hiçbir şeyden haberdar edilmemiştim.
Tekrardan sinirlenmemek için büyük çaba sarf ederken annemin yanında dikilen Travis de oğluna kısa bir kucaklama verince Zac içeri girdi ve aramızdaki mesafeden anlamaya çalıştığım kadarıyla kahverengi olan gözleri benimkilerle buluştu. Heykel gibi olduğum yerde dikilmeyi engellemek istercesine birkaç adım öne attım girişte dikilenlere yaklaşarak. Yüzünü göremesem de Ed'in arkamda olduğunu biliyordum.
"Merhaba," dedim elimi uzatarak. Benim yaşlarımda görünen biriyle el sıkışarak tanışmak beni olduğumdan yaşlı gösterebiliyor olabilir, ancak yanımda iki yetişkin varken ben de öyle davranmalıydım. "Ben Melinda." Dudaklarıma yerleştirdiğim gülümseme sahte olsa da saniyeler içinde gerçeğe dönüşmüştü çünkü Zac'in sempatik gülüşü bir nevi bulaşıcıydı.
"Zac." derken uzattığım elimi sıktı nazikçe. "Memnun oldum Melinda."
"Ben de." Uzaktan sürdürdüğüm tahminlerimin doğruluğu kanıtlanmıştı. Sıcak çikolata gibi bana bakan bir çift göz oldukça sevecen görünüyordu. En azından öyle bir izlenim bırakmıştı.
Ortamı daha da garipleştirmemek için Travis'le henüz resmi olarak tanışmadığım gerçeği nedeniyle ona da elimi uzattım ve kısaca tokalaştım yine bir sahte gülümsemeyle.
Annem büyük bir heyecanla misafirlerini salona yöneltirken ben de arkamı döndüm. O sırada basamakların sonunda hâlâ bulunduğu pozisyonda dikilen Ed girdi görüş alanıma. Onun varlığını unutmak alışkanlık haline geliyordu ve bu yüzden kendimi ister istemez kötü hissetmeye başlıyordum.
"Ah," dedim önemli bir şeyi unutmuşçasına. "Bu da Ed. Benim... arkadaşım." Salona yaklaşan misafirler Ed'in önünde duraksayıp nazikçe tokalaşırken yeşil gözlü arkadaşımın bakışlarının koyulaştığına şahitlik ediyordum. Muhtemelen kimsenin dikkatini çekmemişti, ancak Ed ve Zac arasında geçen tokalaşma sırasında sanki sadece üçümüzün görebileceği bir şimşek çakmıştı evin içinde. Gözlerimi ovuşturmak üzereydim, gördüklerim hayal ürünümdü belki de. Ama, Travis çoktan oğluyla salona geçtiğinde bile Ed gözlerini kırpmadan buz kesmişçesine duruyordu.
Baş başa kaldığımızda (bu deyimini böyle şartlarda kullanmayı sevmesem de) usulca yanına yaklaştım ve göz teması kurmaya çalıştım. O ise bakışlarını başka bir yere sabitlemiş, o noktayı delip geçiyordu adeta. "Ed," diye fısıldadım duyacağını umarak. "İyi misin?" Birkaç saniye bekleyince cevap alamadığımda tepki almakta başarısız olacağımı düşünüyordum ki duvarla kurduğu göz temasını bir çırpıda kırarak bana baktı. Sanki transtan çıkmıştı.
"İyiyim." dedi açıklama yapma gereği duymadan. Ben bunu yetersiz bulup bir soru daha yöneltmek istediğimde aniden elimi yakalayıp parmaklarımızı kenetledi ve beni vücudumu kontrol edercesine diğerlerinin yanına, salona götürdü.
Üçü de masada yerlerini almış, yemeğe başlamak ve sohbeti koyulaştırmak için bizi bekliyorlardı. Görüş alanlarına el ele girdiğimizde kanıma dolan panikle parmaklarımızı ayırdım. Daha az önce Ed'i arkadaşım olarak tanıştırmıştım, ancak sergilediğimiz sahne arkadaşlıktan öte görünüyordu. Hoş, bizi tanımayan insanlar inkar etsek de aramızda oluşan kıvılcımlar nedeniyle bir çift olduğumuzu düşünürdü, ben de ne kadar yanıldıklarını kanıtlamaya çalışırdım. Kendim bile bu "ilişkiye" bir isim koyamazken başkalarının tahminlerini umursayamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece ve Gündüz (Ara verildi)
RomantizmKurduğumuz hayaller, aklımızda yarattığımız o görkemli dünyalar geleceğimizde yaşamak istediklerimizin izlerini taşırlar. Kaderimizden habersizce uyansak da yeni bir güne, hedeflerimiz hazırdır ve gerçekleştirilmeyi beklerler. Her şey temiz bir sayf...