3. BÖLÜM
Ben kapıda donmuş öylece dururken hala , Jale teyze ;
'' Görmeyeli ne tatlı olmuş küçük kızın da ,'' dedi gülümser gibi yaparak babama...''Öyle değişmiş ki,yolda karşıma çıksa,tanıyamazdım inan!..''
''Sorma Jaleciğim...Zaman su gibi aktı ve gözümüzün önünde büyüyüp gittiler işte,'' dedi babam aynı zamanda bana sevgiyle bakarak.
''İnsan, onların bu halini gördükçe, yaşlandığını anlıyor!..''
Kırmızı şilebezi elbisesinin üzerine taktığı mutfak önlüğünü, boynundan sıyırırken lafa karışmıştı annem. ''Aman efendim , uzak yol misafirlerimiz...Buyurun, buyurun geçin , hoş geldiniz .Hem memlekete hem evimize...''
''Kusura bakmayın kapıda suskun kalmasına... Ayla'mız,çocukluğundan beri böyle ağırdır hatırlarsın,'' diyordu Jale teyzeye.
Tüm cazibesiyle,bir 'hoş geldiniz' diyen, daha oldu sonra ... Ablamın da kapıya gelmesiyle masallar ülkesi, yerini çoktan gerçekler cehennemine bırakmıştı benim için yine.
Ayakkabılar ve bavullar girişe sıralanıp,hep birlikte salona geçildiğinde, her şeye rağmen ,yanaklarımın alev topuna döndüğünü hissedebiliyordum... On yedi yaşındaki asi kalbim , küçükken derse, giriş zilinden önce varmak için koştuğum sabahlardaki kadar hızlı atıyor;elim ayağım -daha önce hiç olmadığı kadar- nerede duracağını bilemiyordu.
Bu nasıl bir his,bu neyin heyecanıydı ? Yaşamı yaşanır kılan,yoksa sadece bu heyecan mıydı ?Annem, Jale teyzeyle samimi bir şekilde konuşup yolculuklarının nasıl geçtiğini öğrenirken,acaba kadının elini öptüm mü diye düşünüyordum bir yandan... Bütün yüzler ve olaylar sıralamasını yitirmiş, zihnim yalnız gözleriyle dolmuştu...Ne yapacağını bilmezliğin-bu tuhaf paniğin- ete kemiğe bürünüşünü, bana bürünüşünü görmek ,inanılmazdı.
Aşka dair okuduğum, izlediğim ve o ana kadar düşlediğim her ayrıntı, bu hislerin yanında silik kalmış ; zira ben, soluksuz kalmıştım !
Yankı, lavabonun yerini öğrenip gitmek için izin istediğinde, oturduğu koltukta,yavaşça geriye yaslanıp ;
''Oğlan,'' dedi Jale teyze ... Sesini alçaltarak;
''Sormayın, bu oğlanla başım dertte!..''
''Çocuk, babası ve o kızla anıları olduğu Hollanda'da, yaşamak istemiyor artık... Kendince haklı belki de... Her şeye yeniden, bambaşka koşullarda başlamak istediğini söyleyince bana , 'Madem, artık kendi vatanında olmak istiyor , ona bu hakkı tanımalı' dedim ve peşinden apar topar buralara sürüklendim ...''
'' Psikolojisi düzelsin,mutlu olsun da evladım!'' diye sürdürdü sözlerini sesi titrerken ve gözleriyle oğlunun gelip gelmediğini kontrol ederken; ''Ben her şeye razıyım.''
Ardından,yanaklarına istemsiz düşen birkaç damla yaşı ,boynuna indirdiği ipek eşarbıyla sildi ve
''Kısacası durum bu,'' dedi...''Sizin de, bayram günü keyfinizi kaçırdım...Ama öyle doluyum ki!..''
Hepimiz pür dikkat onu dinliyorduk...Şaşkındık ! Kadıncağızı teselli edip eşinin vefatına, sonra oğlunun boşanmasına, nasıl üzüldüğümüzü söylememiz gerekirken, bakışlarımızı ondan kaçırmış,sabit bir noktaya bakarak susuyorduk...Bu sessizliği,ablamdan istediği büyük bardak suyu içtikten sonra,yine kendisi bozdu ve ;
''Ankara'da yeni bir hayat kuracağız onunla.'' dedi bu kez başını ve omuzlarını daha dik tutmaya çalışarak...''Hulusi de böyle olmasını isterdi zaten.'Bir gün bana bir şey olursa, durmayın buralarda,' derdi...''
![](https://img.wattpad.com/cover/68003881-288-k260762.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIVILCIM
RomanceBir türlü yakınlaşmayı beceremeyen iki kız kardeş ve o kardeşlerin arasına,aşılmaz duvar örmeye gelen genç bir adam... Kardeşlik bağlarına,hayata ve AŞK'a dair çok şeyin anlatıldığı roman ; "KIVILCIM!.."