Şu dünya dedikleri ne kepaze,ne lanet bir yer. Cehennem cehennem dedikleri, sanma ki burdan daha beter ?
Kabus değil de ,herhangi bir güne uyandığımı zannederken 7 Aralık cehennemine açmıştım gözlerimi.
Ablam , tatilin ardından aldığı kararla ,kışa kadar evliliklerine şans vermek istemişti...Hollanda'ya tüm iyimserliği ile uçarken biliyordum ki ben , iki ay dolmadan dönecekti yeniden.Gerçekten de bu son deneme de işe yaramayınca, birkaç bavul eşyası ile ülkesinin yolunu tuttu Emel. Aralık ortası anlaşmalı boşanacağı kocası için ; ''Mahkemede son kez karşılaşacağız'' diyordu sahte bir rahatlıkla.''Sonra o kendi yoluna ben kendi yoluma ... Buraya kadarmış.Ömrümce uzak olsun artık benden!..''Bunları söylerken tıpkı Fethiye'deki gibi , gözleri keder ile buğulanıyordu.
Annesinin evi boşaltmasına yardımcı olup , onu bu kez kesin Hollanda'ya götürmek isteyen Yankı , Türkiye'ye döndüğü sabah , eve telefon etmiş ; ''İnanın denedik Nejla anne ...Bana kızmayın ne olur !..'' demişti.''Anladım ki ben evliliğe uygun biri değilim.'' O günden beridir ne Jale teyzenin ne de oğlunun adı anılmıyordu bizde.Emel bu kadar hayata küsmüşken , onun nasıl olduğunu merak ediyordum. Türkiye'ye , bu kez boşanmak için gelmiş olması, evliliklerinin bitiyor olması, onda nasıl bir etki bırakmıştı. Her şeye yeni baştan başlamaya hazır mıydı?
Davadan üç gün önce , 'aşk'la yüzleşmekten korkmayarak' Yankı'ya gitmeye karar verdim.Beraberliklerine,son bir şans daha vermeyi isteyip istemediğini soracak, o ana kadar hep tek taraflı dinlediğim hikayelerini, bu kez ondan dinleyecektim. Bu karşılaşmayı o kadar çok istiyordum ki ,annemlere söylesem bana engel olacaklarını bildiğim için , gizledim.
Havanın korkunç soğuk ve puslu olduğu o akşamüstü, kafamdaki cevapsız sorularla, Jale teyzenin evine doğru ilerlerken , yüzüme boynuma doladığım yün atkı bile işe yaramıyor ; soğuk adeta açıkta kalan en ufak noktamı acıtmaya devam ediyordu.Kendimi apartmana zor atıp , merdivenleri çıkmaya başladım hızlı hızlı.Yavaşlasam geri dönüp,bu karşılaşmaktan kaçacaktim sanki. Kalbim yerinden çıkacakmışcasina zile bastığımda, Yankı'yı özlediğim kadar altı aydır görmediğim annesini de özlediğimi hissediyordum...Aklıma geldikçe evine telefon açsam da , en son geçen yaz yüz yüze görüşmüştük onunla.Dizleri ağrıdığı için ,artık eğilip kalkamadığından , mecburen temizlige yardımcı tuttuğundan dert yanmıştı.Pişirdiği kahvelerimizi, çevirdiği cam balkonda içerken, oğlunun Emel'in kıymetini de bilemezse , bir daha kimseyle mutlu olamayacağından söz etmişti üzülerek.''Yoksa araları iyi değil miymiş?'' diye sorduğumda ise, alenen beni geçiştirmişti.Dedikodunun , bu asil kadına göre olmadığını bildiğim için , ben de üstüne fazla gitmemiştim.
Yankı , ablamla Türkiye'den ayrildigindan beri , bu eve gelip, Jale teyze ile sohbet etmek değişik bir huzur veriyordu ruhuma.Bu yüzden belli aralıklarla uğramaya çalışıp, bu tatlı kadınla vakit geçirmeyi seviyordum.Az sonra beni gördüğüne , yine çok sevinecekti Jale teyze.Ve bir şeyler hazırlamak için o mutfağa gittiğinde ; ben yıllar sonra belki de Yankı'ya hesap soracak ; 'madem sonu böyle olacaktı neden o film arasında bana cehennemi yaşattın?' diyecektim . . . 'Yana yakıla bahsettiğin aşkın, sadece dört yıl mı sürecekti ? Ailemizi alt üst etmeye , iki kardeşi de aynı şekilde üzmeye değer miydi?
İkinci kez çaldığımda zili,evde olmadıklarını düşünüp,kapının önünden uzaklaşıyordum ki uzamış sakalları , belinden düşmekte olan gri eşofmanı ve üzerindeki atletle, karşımda o belirdi.Göz kenarlarındaki çizgiler epeyce belirginleşmiş, adeta o keskin bakışları solmuştu.Yüzü, son yılların kanıtı niteliğinde yorgun gözüküyordu.Zayıflamıştı , saçlarının önü hafif dökülmüştü ama hala çok yakışıklıydı.
''Ayla,'' dedi gerçekten sevinmiş bir halde.'' Seni beklemiyordum,çok şaşırdım... Girsene içeri , hava buz gibi , üşümüş olmalısın .''
''Uzun bir aradan sonra merhaba,'' deyip yanaklarımı öpmüş, bir anlık kolunu belime sarmıştı.Bu andan sonra anlamıştım ki , dört yıl önceki ilk karşılaşmamızda ne hissediyorsam, fazlasını hissediyor , kesik kesik soluyordum çatlamış dudaklarının karşısında.Anlayamıyordum, nasıl bulutların üzerine çıkarabiliyordu basit bir hareketiyle beni hala ? Nasıl tüm gerçeği red ettiriyor , aynı yalana sığındırıyordu.Artik dizlerimin bağı tamamen çözülmek üzereyken ; '' Kapıda kaldın , lütfen geç otur,'' dedi Yankı. ''Yalnız ev çok dağınık , kusuruma bakmazsın değil mi ?''
Nihayet aralayabildiğim dudaklarımdan dökülen kelimelerle , arkasından seslenerek ,Jale teyzeyi sordum.
''Annen yok mu ?''
Üzerine apar topar geçirip geldiği beyaz gömleğinin, üstten birkaç düğmesini ilikleme gereği duymadan yanıma döndü ve '' İyi ki burdasın ,'' deyip yeniden kısa süreliğine sarıldı.''Seni görmeseydim, bu kadar özlediğimi asla anlayamazdım.''
Boğuk sesimle ve tüm şaşkınlığımla sordum , o kollarını omzumdan ağır hareketlerle çekerken...
''Yankı , Jale teyze nerede? ''
İsteksizce, önce duvarda asılı takvime , sonra yüzüme baktı.
''Annem , Denizli'ye gitti dün sabah .'' dedi kapı çalınca bırakmış olduğunu düşündüğüm viski kadehini yeniden eline alırken.''Büyük dayıları ölmüş.Cenazeden sonra , büyük ihtimalle yarın akşam, gelir.''''Anlıyorum,'' dedim gözlerimi ürkekçe kaçırarak.Her şeye rağmen içimde yaşamaya devam eden şu lanet duygu yüzünden , nefes alıp verişlerim göz göze geldiğimiz her an daha da hızlanıyordu.Mantıklı düşünebilme yetisinden çok uzakta ,günlerdir tasarladığım cümleleri hatırlamaya çalışarak ve derin nefesler alarak, tutuk da olsa konuşmaya devam ediyordum.
''Başı sağ olsun , üzülmüştür,'' dedim yine güçlü bir soluğun ardından.
''Üzüldü tabi,'' dedi ayağa kalkarken.''Annemi biliyorsun , bir çocuk kadar duygusaldır.''
Sonra da ; ''Açsan , dolaptan bir şeyler getiricem. Aç değilsen , bir kadehlik eşlik eder misin bana ?'' diye sordu.
''Yok,'' dedim hemen.''Buraya bir şeyler yiyip içecek kadar uzun oturmaya gelmedim.Ben, ben yalnızca şey için geldim...Şey diyecektim...''
''Neden bu halde geldiğimizi merak ediyorsun değil mi ?'' diye atıldı Yankı cümlemi bitirmeden.''Niçin bu kadar çabuk bittiğini...Mahkemeden önce, bunu öğrenmeye geldin.''
...
''Bilmiyorum, evliliklerimde neden hep aynı noktaya geldiğimi gerçekten bilmiyorum.Bildiğim bir şey varsa , o da kendimi çok yalnız hissettiğimdir Ayla .''
O an , ona yıllar önce verdiğim sözü anımsamıştım.''Her ne olursa olsun , dertleşmeye hazırım .''Böyle demiştim Yankı'ya .Bugün sözümü tutmaya razı , yavaşça boğazımı temizleyip , ''Biliyor musun ?'' dedim.''Türkiye'ye geldiğini öğrendiğimden beri , seni dinleyeceğim günü bekledim.Bazı şeyleri çözebilmek için , sana soracaklarım vardı.Ama görüyorum ki zamanlamam yanlış.Çünkü şu an içkilisin ve bunları konuşmak için oldukça yorgun görünüyorsun."
''İyiyim ben,'' dedi gulumsercesine...Yorgun olmadığım zaman yok ki.Yormadan sevecek biri de yok belki. Aşk yorar hepimizi.''
''Tüm yorgunluğumuza değmez mi peki aşk ?'' diye sürdürdüm sözlerimi bir nebze cesaretlenerek ...
''Şimdi bile , bu kadar çok içmenin , elinde tuttuğun kadehin sebebi, değil mi Emel ? Seni hala heyecanlandıran kadın değil mi ?''''Bilmiyorsun...Ne kadar yıprattık birbirimizi ; hiçbiriniz, bir şey bilmiyor!..''
''Anlat o zaman,'' dedim sesimi yumuşatarak.''Ben dinlemek için geldim.Yargılamadan , hesap sormadan yalnızca dinlemek için .''
Benim için doldurup getirdigi kadehle, hemen yanı başıma oturdu ve yıllardır düşlediğim ela gözleri ile gözlerimin tam içine bakarak , anlatmaya başladı. Yıllardır düşlediğim sesi ile, yüzüme değen nefesiyle ; 'an'latmaya başladı...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIVILCIM
RomanceBir türlü yakınlaşmayı beceremeyen iki kız kardeş ve o kardeşlerin arasına,aşılmaz duvar örmeye gelen genç bir adam... Kardeşlik bağlarına,hayata ve AŞK'a dair çok şeyin anlatıldığı roman ; "KIVILCIM!.."