7. Bölüm

470 90 64
                                        

Bir daksille, silinebilseydi hatalar. Yaz -çiz ,yap- boz olsaydı hayatlar...Ama sonunda ,hep gerçeği yazsaydı kağıtlar. Yalnızca gerçeği !

On dakikalık film arasında az önceki yere geçmiştik. Bana ilk yarıyı, beğenip beğenmediğimi sordu. "İzleyemedim ki doğru dürüst,'' diyemeyince tabi ;

''Beğendim,''dedim... Güzeldi.

''Güzel de laf mı muhteşemdi,'' dedi Yankı.''Ben çok etkilendim.''

O sırada, sürekli mönüyü inceleyen bir adama takıldı gözüm...Tam yanımızdaki masada oturuyordu. Ya çok kararsızdı bu adam ya da çok yalnız. İkincisine kanaat getirdim. Bence yalnız birine benziyordu. Siparişini ne kadar geç iletirse garsona , insanlarla o kadar uzun oturabileceğini biliyor; bu yüzden ağırdan alıyordu...Bizim de, az sonra yapacağımız konuşma için, aynısı geçerliydi aslında...Konuya ne kadar geç girerse Yankı, benim için mutlu saydığım zaman dilimi , o kadar uzun kalacaktı.Fakat böyle olmadı.Zamansız,yersiz ,hadsiz girdi söze Yankı .

Hayatın boyunca, milyonlarca cümle duyarsın ve bunlardan belki on tanesini son nefesine kadar unutamazsın.İşte, o cümlelerden birkaçıydı az sonra duyacak olduklarım.

''Birer sigara içelim mi,'' deyip paketini bana doğru uzattı ve çakmağı ile sigaramı yakıp anahtarlığını masaya bıraktı... Sanırım son hatırlamak istediklerim bunlardı, muhteşem cumartesiye dair.

Sonrası hep bir sis, bir duman ... Başıma yıkılan dünyamdaki , toz toprak sonrası. Sonrası enkaz.

Zannediyorum şöyle başlamıştı konuşmasına ;

''Ayla, sana bir şeyden bahsetmek istiyorum , dinlemek istersen ? ''diyerek... ''Hemen buracıkta, bu kısıtlı zamanda. Şimdi söyleyemezsem, bir daha aynı cesareti bulamayabilirim çünkü,'' dedi. Ve ekledi ...''Pek deli bir anımdayım!..''

Gülüyor muydu , bana mı öyle geliyordu, kestirememiştim...Kalbim yerinden çıkacak gibi olsa da, söylediklerini hala işitebiliyordum.

Şöyle devam etti : ''Bunu bir film arasında açıklayacağımı düşünemezdim fakat şu film, inan çok etkiledi beni...Senden utanmasam, birkaç damla gözyaşı dökecektim hatta,'' dedi.

Ve , evet gülüyordu. Gülümsemesi kesilince de, o kaskatı kelimeler çıktı ağzından...

''Ablan,'' dedi , bir çocuğun heyecanıyla...

''Onu gördüğüm andan beri, ablan çıkmıyor aklımdan. Büyülü bir his. Tarif de edemem, hani et desen. Baktım oluru yok, ben de sana açılmak istedim.''

''Emel'e aşık oldum ben !''

''Emel'e , Emel'e , Emel'e'' ...

Duymuyordum sonrasını, anlamıyordum ...

Sanki aynı dil değildi bundan sonra konuştuğumuz. Aynı salon değildi oturduğumuz ... Aynı gün değil , buluştuğumuz. Yutkundum , gözlerimin karartısını , kulaklarımın uğultusunu ve kalbimin bin parçaya ayrılmasını yok sayıp, son bir güçle ben de ona gülümsedim . İçin avaz avaz ağlarken, yüzünün gülmesi ne demekmiş, bunu ilk kez o an benimsedim. Hiç çıkarmamak üzere, ilk kez o an geçirdim yüzüme mutluluk maskesini ... Hiç açılmamak, üzere ilk kez o an kapattım kendimi. Cenazeme ilk toprağı ,o anda attım. Ve bir daha hayal kurmayı, sonsuza kadar bıraktım.

Sözcüklerin ağzımdan dökülmesi imkansızken, ben :

''Gerçekten mi?'' dedim. Gözlerimden fışkıramayan yaşlar boğazımı tıkarken ... ''Gerçekten mi Yankı ? Ama Emel'in birlikte olduğu biri var. Bunu önemsemiyor musun ?

''Önemsemez miyim.'' dedi hislerimi anlamaktan çok uzak.

'' İşte bu yüzden, sana bahsediyorum ilk kez. Ciddiler mi, yoksa bu öylesine bir ilişki mi ? En iyi sen bilirsin. Ona yaşatacağım aşkla kıyaslayınca , şu anki hisleri çok sığ kalacaktır. Buna eminim ve onun da emin olmasını sağlayacağım...Tabi senin de yardımlarınla.''

...

''Onu çok seveceğim. Kararlıyım Ayla. Emel, benim Türkiye'ye tutunmama,başıma gelenleri kabullenmeme sebep. O, yeni hayatımın ilk temiz sayfası. Ne olur yargılama, sadece anlayabildiğini söyle !''

Karşımda, deliler gibi aşık bir adam , nefes almadan konuşuyordu. Deliler gibi aşık olduğum adam, geçmişti karşıma , bir başkasına olan aşkını haykırıyordu. Ablama , can düşmanıma ... Doğduğum günden bu yana, güzel olan ne varsa, elimden alan insana, bir yenilgi daha veriyordum.

O an, cevap vermek yerine ; alıp başımı koşmak istedim. Bir daha geri dönmemecesine . Oturduğum yerde, koşuyordum zihnimde. Durmadan koşuyor. Zamandan ve mekandan uzağa... Daha uzağa, çok daha uzağa ...

Fakat, öylece oturdum. Değil koşmak, ayağa kalkacak olsak , iki ayağımın üzerinde durabilir miydim, bilmiyordum. Dışarıya baktım bir an için, hava bozmuş adeta ruh halim gibi kapkara olmuştu bulutlar .

''Yine bir yaz yağmuru geliyor sanki!'' dedim , aslında öyle demeyi hiç istemeden. ''Bozkırda bu yaz, ikinci mucize...''

Ne demeliydi , sahiden bilemeden, devam ettim... Sanırım bir an evvel Emel'e getirmeliydim konuyu. Merakla, düşüncemi öğrenmeyi bekleyen biri vardı karşımda...Film arası bittiğinden, etraf da boşalmıştı fazlasıyla.

''Yani , bilmiyorum tabi, '' dedim...Soluklandım , devam ettim.

''Ona bu hislerinden bahsetmelisin.''

Tekrar soluk ...

Gözlerimi, masalarda gezdirdim ... Az evvel acıdığım yalnız adamdan, çok daha yalnızdım şimdi.Ona doğru koşsam,sığınsam masasına ... Beni anlayabilir miydi ki ? Kurtar beni şu andan desem ... Al götür !

''Niçin sürekli ona bakıyorsun ?'' diye sordu Yankı, gözleriyle yan masayı göstererek.

'' Bir şeyler desene ? Çok şaşırdın sen, şoktasın ! Hislerimi saklama konusunda iyiyimdir ... Hiç belli etmedim bunca zaman değil mi ?'' dedi yeniden ve yeniden gülümseyerek. Ve irkilerek düşündüm;

Bir vakitler içimi ısıtan o gülüş, ne ara bu kadar soğumuştu ?

...

''Ne diyebilirim ki şimdi,'' dedim . ''Emel, benimle , duygularını paylaşmaz ki !''

Yalnız adamdan, umudu kesmiştim bundan sonrasında. Tek başıma çıkacaktım bu enkazdan.

...

''Bakalım hislerin karşılık bulur mu sonra ? ''dedim bukez , midemin fena halde bulanmaya başladığını hissederken.

Yarabbim! Neler zırvalıyordum o an, neler ! Baştan aşağı bilinçsiz cümleler. Hala, kaçıp gitmeyi geçiriyordum içimden...Dışımdansa :

''İkiniz,'' diyordum, ''İkiniz iyi bir çift olursunuz ama. Semih'i düşünme ...Sık kavga eder onlar zaten...Bir ayrılıp bir barıştılar bunca aydır.''

''Sizi mutlu görmek, güzel olacak. Git konuş bence . Beklemeden konuş.''

Kaçıp gitmem lazımdı çoktan...

''Konuş... Konuşmalısın yani... Cesaret iyidir!..''

Midem artık kusacak kadar bulanıyordu ... Yalnızca kusmayı düşündüğümden, içimde sonsuz dizeli ağıtlar yakılırken, söyleyecek başka bir söz bulamıyordum.

...

Hiçbir şey olmamış gibi, filme geri döndüğümüzde ; altmış dakika öncesini ve o anki hayallerimi hatırladım. Ve ben o aptal kızdan, o işe yaramaz kahrolası Ayla'dan tiksindim... Boğulacak gibi, delirecek gibi olduğumda ise, tuvalete gitmek için izin istedim. Kapıyı az önce duyduğum tüm gerçeklere kapatıp midemdekileri boşalttıktan sonra, yüzüm ellerimde, yalanlarıma ağladım. Hıçkırarak, bağırarak bazen de sessizce ; ben, o günden sonra çoğunlukla ağladım!..

KIVILCIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin