16.Bölüm

418 58 32
                                    

''Ablan , evlendikten kısa bir süre sonra öyle bir hal aldı ki, kendi ayakları üzerinde duramayışını öyle aşılmaz sorun haline getirdi ki, görmeliydin.Bazıları küçük şeylerle mutlu olmayı başarır ya ,'' dedi.''Bazılarına ise sürekli yenilik yaratmak gerekir.Kendini tekrarlatmamak.Ablan , ikinci kısıma giriyor senin.Azla yetinmeyen , biten her günle kendini eksilmiş gören .Anlatabiliyor muyum?'' dedi, yerinden kalkmış salonda sıkıntılı bir şekilde gidip gelirken.

''Kaç defa dedim halbuki ona ; 'Gel birlikte çalışalım,yanımda ol , yardımcım ol, bu hayatı bölüşelim,kazandığımız parayı bölüşelim.'

Ama o , teklifimi küçümseyip, 'gecelerce çizim yaptım ben fakültede,' dedi.'İnsanların karşısında iki büklüm olmak için mi ? Sen hiç bir mimarın , emlakçılık yaptığını , bu kadar düştüğünü gördün mü ?'

''Hem üniversite okumadigim icin beni hor görüyordu hem de yaptığım işi .Ağzında tek laf , geri dönmek , yeniden Ankara 'da yaşamaktı.Oysa ,Hollanda'ya gelmeyi benim kadar o da istemişti.''

Sözünü , bu esnada kesip ; ''Doğru söylüyorsun , '' dedim.''Hatırlıyorum da yeni yaşamına dair, havalimanında çok istekli görünüyordu.''

''Öyleydi zaten !'' dedi.''Mesele bu ya ! Bana sonuna kadar güvenirken , sözlerinden çabuk vazgeçmesi asıl mesele. Ayla , görmeliydin ; ablan babanızın maddi durumuyla övünecek kadar kendini kaybetti.Harcaması için ona bıraktığım haftalığı dahi , gurur meselesi yapıyor ; 'Senin karşında dilenci yok , babam bunun kaç mislini gönderir, istemem bu üç kuruşu,' diyordu.

Anlattıklarına inanamıyordum.Emel'in tatil boyunca dert yandığı hiçbir şeyden bahsetmiyordu o an Yankı.Yaşananlar , farklı ağızlardan dinlendiğinde, nasıl da başkalaşıyordu, nasıl da değişiyordu gerçekler ?

''Nefes alamıyordum Ayla,anlasana !'' diye devam etti birini söndürmeden diğerini yaktığı sigarası agzinda.''Söyler misin ben ne yapabilirdim ?Ne gittiği yerlerin hesabını sordum ne harcadıklarının.Sürekli bir başına geziyordu zaten bilmediği şehirde.Onu , iş arkadaşlarımla tanıştırmak istedim ; 'Eski karınla arkadaşlık yapmış kişilerle, görüşecek değilim,' dedi tüm hırçınlığıyla.Yeni birilerini de kendisi bulamadı.Sürekli, annesiyle ya da İpekle telefonda görüşmesi ,nereye kadar mutlu edebilirdi ki onu ? Mutsuzluğu , kaçınılmaz oldu böylece.''

''Peki ya aşkınız ? Birbirinize hissettiğiniz duygular nasıl bitti ?''

''Aşk ha ,'' dedi Yankı. ''Güvenin olamadığı yerde, hangi aşktan bahsediyorsun sen?''Henüz kıskançlığından bahsetmedim değil mi Emel'in ? Bir kadının bu kadar kıskanç olabileceğini akil kabullenemez...Her gelen telefona benden önce koşması, her selamlaştığım kadına potansiyel suçlu gözüyle bakıp , Hollandalı kızların yarısıyla yatmış olduğumu ima etmesi , en çok da Annabel' e takılıp kalması ... Boğuluyordum anlasana .''

''Ya Annabel?'' dedim, yani eski karını görüyor muydun arada ?''

''Hayır tabi ki,'' dedi Yankı önceye oranla daha hoyrat bakışlarla.''Niçin hala onunla ilgileneyim, aradan yıllar geçti, ikimiz de yeniden evlendik. Annabel mi kaldı sanıyorsunuz aklımda ?''

Gözlerim, sigara dumanıyla kaplı odada gezinirken ,duvarlarda hiç evlilik fotoğraflarının kalmadığını fark ettim.Yankı,fotoğraftan bile olsa,ablamı görmeye tahammül edemiyordu demek artık...Annesi gittiğinden beri belli ki havalandırmadığı oda, berbat kokuyordu.Oldukça dağınıktı ortalık.Kirli bardaklar sehpada,çıkardığı giysiler orda burdaydı...Perdelerin büyük bir kısmı,gündüz olduğu halde,hiç açılmamıştı.Bir zamanlar içime huzur salan ev , şimdi loş ve pusluydu...Adeta , içeride oksijen yerine , hüzün dolaşırken, onu ne olursa olsun tarafsız dinlemeye devam ettim .

KIVILCIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin