"Ah be Kerim, neden bu kadar içtin oğlum?" derken bir yandan da oğlunun yüzünü soğuk suyla ıslattığı bez ile siliyordu.
Kerim on sekizinci yaş günü için buluşup kutlama düzenleyen arkadaşları ile eğlenirken içkinin dozunu kaçırmıştı. İlk defa bu denli içmişti. Daha önceleri evde hiç içmezken arkadaşlarıyla da bir biranın ötesine geçmezken bu gece ne olduysa olmuş ve kendini kaybetmişti. Belki doğum günü şerefineydi belki de yeni yaşının on sekiz olmasıydı.
Zaman hızla akıyordu ve kendisi büyürken anne babası ise yaşlanıyordu. Daha babaannesinin kaybını kaldıramamışken geçen her zaman yeni kayıpları aklına getiriyordu. Ama bu gece bir farklı düşünmüştü. Çünkü iki gün önce annesini kaybeden yakın arkadaşlarımdan biri bu akşam için eğlenmeye gelmeyip sadece bir mesaj atmış sonra telafi edeceğini yazmıştı. Ve o mesaj dokunmuştu. Arkadaşının neden yanında olmadığını düşününce içine bir korku çöreklenmişti. Kaybetme korkusu...
"Kendine geldin mi biraz?"
Babasının banyodan sonra getirip yatırdığı yatağında uzanıyordu. Az biraz midesini boşaltmak her ne kadar ağzında beter bir tat bırakmış olsa da iyi gelmişti. "İyiyim anne."
İnci gülerek "İyi olsan iyi olur. Yarın konuşacağız." Kalktı oğlunun giymesi için kıyafet çıkarmaya dolaba gitti. "Tişörtünü hemen çıkaralım, önün ıslanmış. Baban limonlu sodayla gelince de senin pantolonunu çıkarmana yardım eder."
Oğlunun başına giden İnci onun doğrulmasını sağladı. Ardından da elleri üzerindekini çıkarmak için tişörtün eteğine uzandı.
Ama Kerim annesini durdurdu. Yüzüne baktı yarı kapalı ve biraz da kızarmış gözleriyle. "Ben yaparım anne."
"Yaparsın yaparsın ama yarın." Bir tutuşta oğlunun üzerini çıkaran kadın hemen mis kokulu yeni tişört geçirdi oğlunun kafasından aşağı. "Önce sağ kolunu geçirelim. Tamam şimdi sol."
Kapıya doğru seslendi. "Kerem, nerede kaldın. Gel de Kerim'in pantolonuna yardım et, ben limonu sıkarım. Cemre babana yardım etsene kızım. Ben ağabeyinin yanındayım."
Tatlı bir ses "Tamam anne." Diye seslendi odanın dışından.
Kerim gitmek için kalkan annesinin bileğine sarıldı. "Özür dilerim anne. Söz bir daha kardeşlerime kötü örnek olmayacağım."
"Sen kötü olamazsın ki oğlum."
Annesinin ilk günden beri ona olan sevgisi, ilgisi ve güveni hala tap taze yerinde duruyordu. Bunu bir kere daha fark etmek Kerim için bir acı dalgası daha oldu. Bir gün gelecek düştüğünde elini tutan, böyle kusmuklu üzerini değiştiren annesi olmayacaktı. Yaşı ne olursa olsun yeri geldiğinde bebek muamelesi yapan anasını yanında bulamayacaktı.
Gözleri dolan gencin burnu sızladı. "Seni seviyorum anne."
İnci de gülerek eğildi, kafayı bulmuş oğluna sıkıca sarılıp aynı şekilde karşılık verdi. "Ben de seni seviyorum oğlum. Ama yarın kendini harap edecek kadar içmeni konuşmaktan kaçamazsın. Sana ne kadar içersen iç ama düşecek kadar içe demiştim. Eve taksiyle ve hala yürür gelmeni tembihlemiştim."
"Özür dilerim."
"Geldik." Diyen Cemre idi ve yanında ikiz kardeşi Cem vardı. Elinde bardakla gelen de Kerem'di. Üçü de birbirine sarılmış ana oğluna bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAĞLILIK 1 - ANNELİK ANLAŞMASI -(TAMAMLANDI - DÜZENLENİYOR)
Ficción GeneralAnnelik Anlaşması' nı okuduktan sonra Kerem'in küçük kız kardeşi Miray'ın anlatıldığı Aşkın Amansız Savaşı' nı okumalısınız ve ortanca kardeş olan Demir'i ise üçüncü hikaye olarak Asi Çiçeğim'de okuyabilirsiniz arkadaşlar.