Biliyorum hepiniz yanlış anladınız gittiğinde ahha bende öyle istemiştim zaten :D Anlamı başkaydı ama :) Neyse onu anlatmak için yazdım diyelim bu bölümü biraz da. Kısa oldu ama artık uzun yazmamalıyım sizin dersleriniz var zar zor okuyonuz falan neyse uzattım ben iyi okumalar! :)
Gözlerim aralandığında, tek görmek istediğim onun yüzüydü; deniz mavisi gözleri, birbirine karışan hafif dikik saçları, şekilli küçük burnu ve düz bir çizgi halindeki dudakları. Rüyalar hakkında ne derler bilirsiniz; Çoğu doğru çıkacağını savunur bazıları ise tersinin olacağını benim rüyamda ise doğrular yanlışlar ile karışmış olmalı.
....
‘’Baba?’’
‘’Evet?’’
‘’Neden siyah giymek zorundayız?’’ Boynunda biten kısa kıvırcık saçları rüzgarda savruluyordu. Masmavi gözlerini üzerime dikince, bakmaya cesaretim kalmamıştı. Sözler beynimde bir bir sıralanıyor ama sıra dilime dökmeye gelince hepsi birden kayboluyordu. Bir boşluğa girip sonsuza kadar oracıkta ölümü beklemek istiyorlardı. Tatlı ama hüzünlü bir ölümdü onların ki amaçları uğruna her şeyi yapmalıydılar.
‘’Umm.. Baban için buradayız tatlım.’’ Birbirine karışan saçlarını elinin tersiyle düzeltti.
‘’Peki o nerede?’’ Önüme geçip, kollarımı minik elleriyle kavradı.
Ağzımı açıp bir şeyler mırıldanmak istedim ama yapamadım. Büyük bir heyecanla diğerlerine kulak kabarttı. Ellerini iki yana açarak gülümsedi.
‘’Dinle! Babam hakkında konuşuyorlar. Eminim biraz sonra görünecek ve herkesi korkutacak!’’ Küçük kahkahası da ardından geldi.
Söyleyecek bir şeyler bulamıyordum. Dolan gözlerimi gizlemek istercesine elimi alnıma götürdüm.
‘’Baba, babam neden saklanıyor?’’
‘’Saklanmıyor…’’
‘’Oyun mu oynuyor?’’ Kurtuluşum olmadığını biliyordum.
‘’Hayır hayatım tam olarak değil..’’
‘’O zaman nerede?’’ Kafamı kasvetli gökyüzüne kaldırdım. İşaret parmağımla göstererek.
‘’O yukarıda’’
‘’Gökyüzünü mü diyorsun? Ah.. Şimdi anladım. Bana dün bahsetmişti.’’
Yeşil gözlerimi onun maviliklerine diktim.
‘’Ne!?’’
‘’Evet.. O izleyeceğini söyledi.’’
‘’Seni koruyacak.’’
‘’Hayır! Bizi koruyacak. Söz verdi.’’
Engel olamadığım bir damla süzüldü soğuk yanağımdan.
‘’Baba? Babam bir melek mi artık?’’
‘’O her zaman melekti. Sadece kanatları yoktu ama şimdi var.’’
‘’Gerçekten nasıl göründüğünü görmek istiyorum.’’
‘’İddiasına varım harika görünüyordur prenses.. Tıpkı senin gibi.’’
…..
Vücuduma inen ani sızıyla yataktan fırladım. Çarşafla birlikte tüm vücudumu kaplayan soğuk sıvı saçlarımdan süzülmeye devam ediyordu. Göğüs kafesimi durdurmak istercesine elimi inip-çıkan göğsümün üzerine koydum. Derin nefesler alıp veriyordum. Gözlerimle etrafta birkaç tur attım. Rüyaydı. Hayır hayır kabustu. Birbirine giren saçlarımı elimle arkaya ittim. Yataktan kalkıp, birkaç dakika odanın ortasında dikildim. Beynim kendine geldiğinde sıcak bir duş alıp üstümü giyindim.
Resepsiyona anahtarı teslim edip, otelden ayrıldım. Aslında buraya hiç gelmemeliydim. Hayal gücüm bile benimle oyun oynuyor. Buraya başta gelmemin tek sebebi onu şaşırtmaktı ama artık yapabilir miyim bilmiyorum. Bu kabustan sonra cesaretim kırılmıştı. Gücümü aşan bir şeyi yapmak, hem de sonuçlarını düşünmeden çok zordu… Ona sormalıydım. Sürprizi unut gitsin!
Ellerimle siyah tokmağı iyice kapıya vurdum. Saat kaçtı? Çok mu erken geldim? Düşüncelerimden sıyıran onun muhteşem sesiydi.
‘’Harry?’’ dedi bir çırpıda boynuma atlayarak.
‘’Louis.’’ İsteksizce ayrıldım ondan.
‘’Nereye gittin. Gelmeyeceksin sandım uyanınca yanımda bulamayınca seni.’’
‘’Gelecektik. Yani gelecektim. Üzgünüm ben içeri geçmeliyim.’’
Kapıyı açarak geçmeme izin verdi. Koltuklardan birine oturdum. Ayağımın titremesine engel olamıyordum. Beni görmenin mutluluğuyla yanıma oturdu. Ellerini titreyen bacağıma yerleştirdi.
‘’Sorun ne?’’
Ortada sorun var mıydı? Hayır sadece saçma bir rüya ve tüm her şeyi mahvetti.
‘’Sorun.. Sorun sürprizi yapamayacak olmam.’’
‘’Ne sürprizi Harry? Neden bahsediyorsun? Dün neredeydin?’’
‘’Louis, ben sadece belki hayatımızı düzene sokmalıyız diye düşünmüştüm.’’
‘’Anlamıyorum gerçekten. Önce seni yemek yemeye götürdüm, sonra eve geldik ve seviştik daha sonra sabah yoktun. Akşama kadar seni bekledim. Ve bu sabah terler içinde kapımda bitiyorsun. Bana anlatacak mısın?’’
‘’Çocuk.’’
‘’Ne çocuğu? Harika! Şimdi kafam iyice karıştı.’’
‘’Ben çocuk istiyorum!’’
Söylemiştim işte. Anlamsız kelimeler ağzımdan fırlamıştı. Kaskatı olmuş suratı, birden yumuşamış, gülüyordu.
‘’Bu muydu derdin?’’
‘’Evet. Ben evlat edinecektim sana sürpriz yapmak istedim. Form doldurup ama sonra..’’
‘’Sonra ne Harry? ‘’ Gülmesini durdurmuyordu.
‘’Bir rüya gördüm.. Kabus. Yapamadım. Korktum.’’
‘’Harry. Sadece bir rüya ve hem çocuk işi nereden çıktı. Her şey için erken değil mi?’’
‘’Biliyorum. Öyle mi dersin? Aramızdaki bağı korumak istemiştim.’’
‘’Biz yaşadığımız sürece bu bağ hep korunacak sevgilim. Merak etme.’’
Sıcacık göğsüne yasladım, başımı. Son sözleri gözlerimin dolmasına yol açtı. Korktuğum şeyde oydu işte. Kaybetme korkusu. Belki bir daha asla gelmeyecek korkusu. İnsan bu korkularla nasıl yaşayabilirdi? Ben anı yaşamak istiyordum. Bu fikrim sadece bir gelişmeydi, başlangıcı yapmalıyım. Artık onu benim yapmalıyım. Daha fazla bekleyerek üzerimizde dolaşan kara bulutları yok edebileceğimi sanmıyorum. Sevdiğim adamın herkes tarafından benim olduğunu bilmesini istiyorum.
‘’Sen.. Sen her gün, her saat, her dakika öpülmelisin.’’ Kıkırdayarak devam ettim. ‘’Sadece benim tarafımdan..’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We are a secret, can't be exposed.(Larry Stylinson-1D Atty 2013 En iyi BoyxBoy)
FanfictionAşk nedir ? İki kişinin birbirini sevmesi midir sadece? Diye vurguluyordu Harry. Hayır ona göre Aşk iki kişinin birbirini kabullenmesiydi ne olursa olsun nasıl olursa olsun. Ve onlayken her şeyi unuta bilmeliydi. Denizi kıskandıran mavi gözlerine ba...