Finale adım adım :) Böyle az az yazarak finale ilerliyebiliriz dedim. Sınav haftası daha kolay olur hem.
İyi okumalar! :)
Son zamanlarda odama hiç uğramamıştım, resmen savaş başlayıp ben gelmeden sona ermiş gibi bir hali vardı. Yatağın üstündeki ve yerdeki çamaşırlarımı kirli sepetine fırlattıktan sonra çok değerli kitaplarımı düştükleri yerden kitaplığa dizmeye başladım. Kitaplığın yanından çıkan siyah çorabımın tekini bulmak için tüm odayı karantinaya aldığımda sonuç başarısızdı. Eğilip yatağın altında gözlerimi gezdirdim top şekline getirilmiş çorap olduğunu farz ettiğim şeye elimi uzattım. Kolumu uzanabildiği kadar yatağın altında bir o yana bir bu yana gezdiriken elime bir kağıt parçası gelmişti.
Elimdeki kağıttaki el yazısı tanıdıktı. Sanırım birileri aniden odama girmeye çalıştığında oraya fırlatmıştım ve orada kalmıştı.
'' Anlamıyorsun...Anlamayacaksın da belki de. Seni zorlamayacağım ama gidiyorum Louis. Neden yaşamak istemediğim bir hayatı yaşamak için doğmuştum ki en baştan? Arabaya bineceğim ve sonsuza kadar kaybolacağım, senin gözlerinde kaybolmak kadar güzel olamayacak biliyorum. Bildiğim bir şey daha var ya da yeni öğrendiğim; eğer aşk gerçekten dedikleri kadar acımasız olsaydı şu an o acıyla gidebildiğim kadar giderdim Louis. Ama hayır Aşk acımasız falan değil Aşk sadece kör. Karanlık bir yolda ilerlerken takılıp düşmemek için kollarını iki yana açıp hareket ettirdiğinde tutunuyormuşsun hissi veren şeydir Aşk. O kadar çok güveniyorsun ki ona aslında orada olmadığını anlıyamıyorsun. Ta ki biri sana ışık tutana kadar. Korkudan kıstığın gözlerini, gözlerine çarpan ışıkla aralıyorsun ve tek gördüğün kocaman bir yalnızlık oluyor. Zamanla o da terkediyor seni. Yanlızlık bile kendi yalnızlığına dayanamayıp gidiyor. Benden nasıl kalma mı beklersin ki? Bahane üretmiyorum, sadece kendimi kandırdığım kadar en az senide kandırmaya çalışıyorum. Sanırım buraya kadardı, uzun zamandır yazıyorum.. hatırlayamayacak kadar yorgunum Louis. Sana seni anlatıyorum benim gözümden. Bazen kağıtlara sığmayınca yazdıklarım içime atıyorum. Saklıyorum. Beynim bana oyun oynuyor 'haksızlık' diye söyleniyorum. Çünkü haksızlık... Sana ait olması gereken onca hissi kendime saklamamalıyım Louis işte bu büyük bir haksızlık olurdu. O yüzden başka bir kağıt çıkarıyorum, senle başlayıp sensiz biten. Belkide gülüyorsun bunları okurken, aptal diyorsun içinden 'Sence ben aşk sözlerine kanacak kadar saf mıyım?' Hayır, değilsin. O yüzden bunların hiç birini sana verecek cesaretim yok. Ama diyorum ya içimde kalmasın... Şimdi çıkıyorum, arabaya bineceğim ve içimde esen fırtınanın verdiği güçle süreceğim. Ana yola çıkıp arabayı nehire doğru kullanacağım. Belki biraz çırpınırım, kurtulmaya çabalarım. Sonra beynim kalbimi dinler. Ben bile bıraktım atmayı sen neden çabalıyorsun diye azarlar onu. İşte o zaman giderim Louis. Seninle başlayan koskoca bir paragrafı bırakıp sensiz biten küçücük bir nokta olarak giderim. Sana veda etmeyeceğim, vedalar bir daha kavuşamayacaklar içindir. Ayrı dünyalarda aynı rüyalarda görüşmek üzere sevgilim.''
Ben yapmıştım. Kaza falan değildi bilerek olmuştu. İntihar etmiştim. Tanrım. Mona. Onu ben mi öldürdüm? Hayır bu kadar bencil olamam, sadece kendimi düşünerek bunu yapmış olamazdım.
Kağıt ellerim arasında sıkışırken bedenimi yatağa yaslamıştım. Tekrar ve tekrar, tekrar okudum her şeyi doğru anlamak için. Göz yaşlarım benden habersiz yanaklarımı ıslatmaya başlamıştı bile. Kağıdı arka cebime sıkıştırıp evden ayrıldım. Çitleri sinirle geçip, kapıyı çaldım. Louis geçen haftadan kalma hafif morlukla kapıyı açmıştı. Baygın gözleri benim kızarık gözlerimle birleşince ellerimi tutup içeri çekti. Kafamı sıcak boynuna gömüp ellerimi beline doladım.
''Harry, ne oldu? Neden ağlıyorsun lanet olsun''
Zorla ayrılarak, cebimdeki kağıdı okuması için uzattım. Salondaki koltuklardan birine oturdum. Ellerimle saçlarımı yolmamak için büyük çaba sarf ediyordum.
Louis'in nemli gözlerini bana bakarken yakaladım. Kurumuş dudaklarını ıslatıp araladı ''Harry bu''
''Onu ben öldürdüm.'' dedim hıçkırarak.
''Hayır hayır hayır.'' Yanıma gelip, elleriyle vücudumu sardı. ''Kendine bunu yapamazsın Harry, ne olduğunu bilmiyorsun bile her şey olmuş olabilir lütfen ağlama.'' Beni teselli etmek için yanağıma, burnuma, alnıma öpücükler bırakıyordu. Ellerimle yüzünü kavradım. ''Okudun Louis, yapmışım işte.'' Ellerini ellerimin üstüne yerleştirdi. ''Yapmadın.'' Alnını alnıma dayadı. ''Şimdi birlikte uyuyacağız ve canımız isteyene kadar uyanmayacağız Harold.'' Ellerimi tutup, beni ayağa kaldırdı.
Yatağın örtüsünü kaldırıp girmemi bekledi. Üstümdekileri çıkarmadan öylece girmiştim. O da uzandı, ellerini belime yerleştirip başını boynuma koydu. Sıcak nefesi tüm tenime yayılıyordu. Beni daha çok kendine çektiğinde ciğerlerim her dakika özlemini çektiği kokuyu iyice hissetmek için çırpındı. Ellerimle ellerini sıkıca kavradım. Canımız isteyene kadar Tomlinson.. Hiç çıkmak istemiyordum ki.
**
Telefonumun rahatsız edici sesi... Uyanmak istemyordum ama evren bana cephe almış gibi hareket ediyordu. Kollarımı yavaşça Louisden ayırıp telefona uzandım, arayan Annemdi.
''Harold!'' Sesindeki heyecan beni hayatta tutan bir diğer şeydi
''Anne?'' Sesimin yorgun çıkmaması için elimden geleni yapmıştım fakat yine de boğuktu.
''İyi misin sen? Hasta gibi geliyor sesin? Eve gel bir bakayım sana.''
''Anne lütfen, neden aradın?''
''Üniversiteyi kazanmışsın Harold!!''
Kazanmıştım. Sevinmeliydim.
''Eve gelince konuşuruz, biraz daha uyumak istiyorum.''
Konuşmasına izin vermeden telefonu kapattım. Kazanacağıma hiç umut vermemiştim. Hatta sınavı dahi unutmuştum son zamanlarda. Louis kıpırdanıp beni bedenine bastırdı. Uyumam gerektiği gibi şeyler mırıldanıyordu.
Louis.
Şimdi gidiyordum işte.
Lanet olası Londrayı yazmamıştım çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We are a secret, can't be exposed.(Larry Stylinson-1D Atty 2013 En iyi BoyxBoy)
FanfictionAşk nedir ? İki kişinin birbirini sevmesi midir sadece? Diye vurguluyordu Harry. Hayır ona göre Aşk iki kişinin birbirini kabullenmesiydi ne olursa olsun nasıl olursa olsun. Ve onlayken her şeyi unuta bilmeliydi. Denizi kıskandıran mavi gözlerine ba...