BÖLÜM 21: "KAMP I"

3.5K 373 137
                                    

Seni de uğurladım bugün anneannem. Cenazeden sonra sanki hiç kötü bir şey yaşamamışım gibi davranmaya devam ettim. Gece başımı yastığa koyduğumda her şey değişecek ama. Gün boyunca kaçtığım şeyler beni ateşten bir çemberin içine alacak. Kor olana dek beni yakacak, ruhumu yıkacak. Bana kimsem olmadığını hatırlatacak. Bunu Selim duysa ne derdi biliyor musun? Sen gittikten sonra bana dediği şeyi derdi.

"Biz senin aileniz."

O gün onu demese bile ben onun bakışlarından bunu hissetmiştim. Önemli olan da bu zaten. Bana beni değerli hissettirmesi. Onu çok seviyorum; ama o bunu bilmiyor. Sanırım hiç bilmeyecekte.

Bunları yazmaya başlamadan önce Ayberk'in dediği gibi içindekileri yazıp yakmayı planlıyordu. Sonra vazgeçip hepsini boş bir deftere yazmıştı. Hiçkimse bulunduğu aşamaya kolay gelmemişti. İleride hatırlamak için acı da olsalar şimdi yaşadıklarını, hissettiklerini hatırlamak istiyordu.

Defterini kapatıp çantasına yerleştirdiği sıra da bulunduğu odanın kapısı çaldı. Oturduğu yataktan kalkıp üzerini düzeltti ve kapıyı açtı.

"Hazırsan çıkalım." dedi Kerem. Üzerinde siyah bir tişört ve pantolon vardı. Sakalları çıkmaya başlamıştı. Saçları da eskisi gibi kısa değillerdi. Yasemin onun saçlarını tekrar kesip kesmeyeceğini merak ediyordu.

"Bekle." dedi Yasemin ve yatağın üzerindeki sırt çantasını aldıktan sonra "Hazırım." dedi. Odadan çıkıp kapıyı kapattığında Kerem'in ayaklarının dibinde duran üç çantaya gözü kaydı. Biri fazla büyüktü. Muhtemelen çadırın çantasıydı. Diğer ikisi normal ebatlardaydı. Yasemin bu iki çantayı da daha önce gördüğünü hatırlıyordu. Birini ormandayken, diğerini de Kerem, o ve Barlas'ı Yarık Ağız'dan kurtardığında görmüştü. Biri bıçakların diğeri arbaletin çantasıydı.

Kerem büyük çantayı sırtına geçirirken Yasemin de iki küçük çantayı eline aldı. Aslında hepsini Kerem alacaktı; ama Yasemin çantaları diğerlerine yıkabileceğini söylediğinde çantaları Yasemin'e bırakmıştı. Tek bir şartı vardı.

"Ayberk'e verme de! O çocuğun ne yapacağını sezemiyorum. Beni ürkütüyor."

Son cümleyi suratını buruşturarak söylemesi Yasemin'i güldürmüştü. Gerçekten Ayberk değişik biriydi. Yasemin onun gibi biriyle arkadaş olduğu için şanslıydı. Tüm bu karanlığın içinde birilerinin hala neşeli olabilmesi tapılası derecede değerliydi onun için.

Evden ayrılırlarken Kerem salona doğru çıktıklarını belirtmek için bağırdı. Evde sadece Hazan ve Vildan vardı. Hazan cenaze dolayısıyle bugün pastaneyi açmamıştı. Vildan da ev hanımı olduğu için evdeydi. Aslında ona sıradan bir ev hanımı denemezdi; çünkü zamanında o da Druides olmaya çalışmış ancak olamamıştı. Meşe ağacını bulma konusunda iyi olmadığı için eğitimden çıkmak zorunda kalmıştı. O yıllardan kalma bilgileri hala tazeydi. Druidler ve Druides'ler bitkiler konusunda ustaydılar. Vildan da az da olsa bitkiler hakkında bir şeyler öğrenmişti eğitim sürecinde.

Melisa kaybolmadan önce de katilin bir Druid veya Druides olduğunu tahmin ediyordu. Üstü kapalı bir şekilde bunu Kerem'e anlattığında Kerem emin olmadığını belirtmişti. Bu bilgiye inanması için sevdiği kızı kaybetmesi gerekti. Melisa'yı kaybetmeseydi katille ilgili en ufak bir çalışma bile yapmazdı. Başına gelmeden insan anlamıyordu bazı şeyleri.

Ali de eşi Vildan gibi eğitim almıştı. Zaten o eğitim de tanışmışlardı. Neden sonra Druid olmak istemediğini fark edip eğitimini yarıda bırakmıştı. Sonradan silah satmaya başlamıştı. Kasabalarının bağlı olduğu ilçede küçük bir dükkanı vardı.

TEPELERİN KIZI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin