Ormana ilerledikçe kuşların cıvıltısı artıyor, sonbaharın geldiğini haykıran kurumuş yapraklar rüzgarın etkisiyle savruluyordu.
Yasemin elindeki papatyanın yapraklarını koparmayı bitirip istediği sonucu alamayınca kafasını göğe kaldırarak gökyüzünde toplanan gri bulutları izledi.
Melisa gittiğinden beri bulutlar grinin tonlarını gözler önüne seriyordu. Olan bitenden haberi olmayanlar için bu bir görsel şölendi, haberi olanlar için ise kötülüğün en açık ispatıydı.
Yasemin dolan gözlerini silip yürmeye devam ettiğinde farkında olmadan fazla hızlı yürümüştü. Birlikte yürüdüğü Rima'yı grubun en arkasında bırakıp grubun en önüne Kerem'in yanına ulaştı. Ona sormak istediği bir soru vardı.
"Biz Drunemeton'u nasıl bulacağız, Kerem?"
"Bilmiyorum. Henüz Druid değilim biliyorsun."
Yasemin umutsuzca etrafına bakınıp yürümeye devam ettiğinde Kerem onun kolundan tutup onu durdurdu. Onların durmasıyla arkadakiler de durmuşlardı. Kerem
"Yasemin'e bir şey öğretmeye çalışacağım. Sessiz olmanız lazım." diyerek onların konuşmamalarını sağladı. Herkes Kerem'in söyleyeceklerine dikkat kesildiğinde Kerem sakin bir şekilde anlatmaya başladı."Ağaç Druidler için önemli bir semboldür. Meşe ağacı gücü, elma ağacı ölümsüzlüğü temsil eder."
Derin bir nefes alıp asıl anlatacağı şeyi anlattı.
"Ağacın bir önemi de üzerinde tanrıların habercileri olan kuşları barındırmasıdır. Kökleri ise geçmişe , yeraltına doğru gider. Bu yüzden efsanelerde ölülerin ruhları dallar arasında ya da ağaçların gövdelerinde bulunurlar."
Yasemin Kerem'e boş boş bakarken Afra bunun ürkütücü olduğunu dile getirdi. Rima kıza ters ters bakarak "Bunu kırılan kemikleri saniyeler içinde kaynayan kız mı söylüyor?" dediğinde Selim Rima'nın ismini sessizce telaffuz etti. Selim özel gücü nedeniyle Rima'nın Afra'ya duyduğu saf nefreti hissedebiliyordu.
"Bana bak! Benimle uğraşmaktan vazgeç! Benimle derdin ne senin?" dedi Afra ve Rima'nın üzerine doğru yürüdü. Rima bu hareketin altında kalmayacaktı.
"Seninle olan derdimi bence gayet iyi biliyorsun!"
Rima Afra'ya vurmak için elini havaya kaldırdığında Afra çevik bir hareketle onun kolunu tuttup sertçe sıktı. Rima'nın kolu acımıyor aksine bir rahatlama hissediyordu. Afra'nın ise parmak uçları ve parmak boğumları ağrıyor; ama acı tüm vücuduna yayılmadan kayboluyordu. İki kızda yaşadıkları bu garip durum karşısında birbirlerine bakarken diğerleri onların ne yapacağını izliyordu.
Rima kolunu Afra'dan kurtarıp kızın sıktığı yere baktığında büyük bir şaşkınlıkla Afra'ya "Bunu nasıl yaptın?" diye sordu. Afra ne yaptığını anlamamıştı. Bu yüzden boş boş karşısındaki kıza bakıyordu.
Afra "Ne yapmışım?" diye sorduğunda Rima kolunu kıza uzatıp kolundaki küçük çizikleri gösterdi.
"Kolumdaki çizikleri iyileştirdin."
Afra bunu ben mi yaptım der gibi arkadaşlarına baktı. Ayberk büyük bir hayranlıkla gülümserken "Benim kaşımın üstündeki ve dudağımın kenarındaki minik benleri de yok edebilir misin?" diye sorduğunda herkes göz devirdi.
"Kimse senin küçük dünyanın büyük sorunlarıyla uğraşmaz tatlım." dedi Cerem Ayberk'in koluna elindeki çoban püskülü sopasıyla hafifçe vururken. Bu hallerine herkes gülümserken Yasemin onların bu halini çok sevimli bulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEPELERİN KIZI
FantasiKaranlık yükseliyor. Drunemeton bir mıknatıs gibi kötüleri kendine çekiyor. Sayısız intihar ve sayısız kurban ediliş... Yıllardır bulunamayan bir katil... Ablasını öldüren kişiyi bulmak için ant içmiş bir kız... Bir ölüm perisi... Tepelerin Kızı... ...