Açtığım kapıyı tekrar kapattım ve arkamı dönüp masaya ilerledim,elindeki şeyin benim olduğuna emindim ama yine de yanlış anlaşılmaya kurban gitmek istemediğim için ''Elindeki şeye bakabilir miyim?''dedim.Başını kaldırdı ve umursamaz bir şekilde ''Hayır'' dedi,''Peki,o zaman sahibini öğrenebilir miyim?''dedikten sonra kollarımı göğsümde birleştirdim.''Geçen gün aptal sarışının birine çarptım.....'' harika çocuk şuan bana aptal diyor ve ben sesimi çıkarmıyorum.Neyse, ne demişler?Köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceğiz.
Ellerimi birleştirdiğim kollarıma vurarak ritim tutturmuştum daha doğrusu sinirimi kolumdan çıkarıyordum.''Sonra fark ettim ki bilekliği gömleğimin kol düğmesine takılmış.''
''O çarptığın kişi benim,bileklikte benim'' diye hızlı bir çıkış yaptım.Cevap vermeyince tekrar devam ettim ''Bak hatırlasana kantindeydik sonra çarpıştık'' Aklıma o gün geldiğinde aslında pek hoş bir çarpışma olmadığını anımsadım ''Ya da hatırlama,boşver ama bak zaten o bilekliğin maddi bir değeri yok.Benim olmasa neden benim diyeyim ki?''''Tamam,inandım.''.Oh be sonunda! ardından birleştirdiğim kollarımı açtım ve elimi uzattım,ama bilekliği elime koymamıştı.Elim havada kaldığında alt dudağımı dişlerim arasına alarak elimi geri çektim. ''Neden vermiyorsun?,benim dedim ya!''
''Tamam senin...Ama bu hayatta her şey karşılıklıdır.Sen benim için bir şey yapacaksın ki ben de sana bilekliği vereyim'' sakin ol Evren sakin.Şimdi konuşacaksın ve o bilekliği verecek! ''Ne saçmalıyorsun sen?Benim olan bir şeyi almak için bir de karşılık mı ödeyeceğim!''cevap yok,delireceğim ya bu adam bugün beni delirtmeye niyetli herhalde ''Pekala,ne istiyorsun?'' dediğimde başını kaldırdı ve bilekliği ceketinin cebine koydu.Ardından sandalyesiyle hafif geriye kayarak çekmeceyi açtı ve ince bir çubuk çıkarıp masaya koydu.Çubuğu üç parçaya ayırdı ve ''Bak burada farklı boyutta çubuklar var.En uzunu 1 ay,ortancası 1 hafta,en kısası 1 gün....Ben bunları elimde saklayacağım ve sen birini seçeceksin....'' dedi.
''Ne 1 ayı? ne günü....Allah aşkına ne saçmalıyorsun sen?!'' dediğimde başını kaldırdı ve bana oldukça sert ve ölümcül bakışlar attı.Ardından ''Çektiğin çubuk boyu süresince ne istersem yapacaksın'' dediğinde kan beynime sıçramıştı.Bilekliğimi almak için ona hizmetçilik mi yapacaktım yani?Asla! ''Öyle bir şey olmayacak!'' dediğimde benim aksime oldukça sakin çıkan sesiyle beni delirtiyordu ''Sen bilirsin,o zaman bilekliği unut?'' Hay ben senin kol düğmene!Neden takarlar ki zaten düğme ve ya ne gerek var düğmesiz olsun işte ama yok illa takacaklar,illa dügmeli olacak o gömlekler.ne saçmalıyorum ben öyle?Tabi sinir kafa yaptı.''Peki Allah'ın ceza-...Tamam,yapacağım!''
Çubukları eline aldı ve alt kısmını saklayarak sadece yukarı kısmı gözükecek şekilde tuttu ardından bana uzattı.Rastgele birini seçtim.Elindeki çubukları masaya bıraktığında benim elimdekinin orta boylu çubuk yani 1 hafta olduğunu gördüm.Elimdeki çubuğu masanın üstüne attım ve ''Tamam yapacağım,şimdi ver bilekliği!'' ''Madem yapacaksın o zaman 1 hafta geçtikten sonra gelip alırsın'' dedi ve sandalyeden kalktı.Yanıma gelip hafifçe kulağıma eğildi.Sıcak nefesi boynumda hafif gıdıklama hissi bıraksa da belli etmedim.''Bir daha bana ters bir şey söylersen o bilekliği rüyanda görürsün!'' dedi ve kapıya ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dört Mevsim
Teen FictionDERİN DENİZ YALMAN:İlkbahar...Kışın bıraktığı enkazdan sonra doğaya yeniden hayat veren mevsim...Çiçeklerin yeniden açtığı,ağaçların yeniden yeşerdiği mevsim.Bazen soğuk,bazen sıcak,bazen yağmurlu,bazense rüzgarlı...Bütün renkleri içinde barındıran...