DM-16

234 36 4
                                    

Medya:Kızlar

MİLA'DAN :

Islak saçlarımı kurutup şekil verdikten sonra siyah bir şort ve şortumun boyunda biten beyaz bir tişört giydim.Hafif bir makyajla da tamamladım.Okul kıyafetlerimiz üniforma olduktan sonra çok fazla şikayet gelmiş ve tekrardan sivil kıyafete dönüşmüştü.Bu durum gerçekten o kadar iyi olmuştu ki anlatamam.Yatağın üstünde duran telefonumu elime aldım ve Yalın'a mesaj attım.
Kime:Şapşiğim

-Günaydın...Bugün okula gelecek misin?

-Sana da günaydın Meleğim.Bilmiyorum gelsem mi acaba?

Evet bana Mila diye hitap etmiyordu ama sadece Melek de demiyordu sürekli Meleğim diyordu.Ćok tatlı değil mi ama ya? Hala sana çıkma teklif etmedi ama! İç sesimin kafasına kürekle vurup gećici süreliğine de olsa sesini kesmesini sağladım.Mecbur muydu sanki güzelim düşüncelerimin içine etmeye?

-Bence gelmelisin.

-Yok,vazgećtim.İşim var gelemeyeceğim sanırım.

-Ama zaten çok fazla görüşemiyoruz.Özledim artık seni.

-Meleğim ister de ben gelmez miyim.

-Yalancı.İsin falan yoktu değil mi?Sırf ben ısrar edeyim diye öyle söyledin.

-Hayır ısrar et diye değil.Beni özlediğini söyleyebilmen için...Her neyse aşağıdayım,birlikte gidelim.

Şapşal işte ne olacak?Çantamı ve telefonumu alıp aşağı indim.Bahćenin kapısını kapatıp arkamı dönememle olduğum yere çivilendim.Yalın siyah gözlükleri,siyah polo tişörtü ve yine siyah pantolonuyla ellerini göğsünde bağlamış ve siyah arabasına yaslanmıştı.Allahım sana geliyorum,bu nasıl bir şeydir ya?Gerçek olamayacak kadar güzel bir manzarayla karşı karşıyaydım ve o manzara bana aitti.Daha fazla rezil olmamak için hemen yanına doğru gittim.Hafifce eğilip belime sarıldığında ben de ona yardımcı olmak için hafifçe ayak ucuma çıktım.Tabi çocuk manken gibi maşallah bir boy var.Kokusundan bahsetmiyorum bile çünkü zaten başımı döndürüyordu...

''Demek özledin ha?''

Başımı hafifçe salladığımda o da sıcak bir şekilde gülümsedi.Her şey o kadar ćabuk olmuştu ki o yüzden birbirimize karşı çok da rahat davranamıyorduk.Yani daha doğrusu ben davranamıyordum.O gayet de rahat ve samimi tavırlar sergiliyordu.
''Ne yani sen özlemedin mi?''

''Özledim...Hem de sandığından çok daha fazla.''

Başımı hemen yere eğmiştim ki bu istemsizce olan bir şeydi ama ne yapabilirim ki?çıkalı daha 2 hafta olmuştu ve ben gerçekten çok tecrübesizdim.

''Gitsek mi artık?''

Cevabını beklemeden arabaya bindim.Bir süre sonra o da binmişti tabi.Her şey o kadar güzeldi ki ama ben yine de korkuyordum.Yani genelde bir şey çok kötüyse iyi bir şeyler olur ama her şey çok iyi gidiyorsa mutlaka bozacak bir sorun çıkar.Hem bu kadar kolay mı oluyordu?Anlatılanlarda hep acı,hüzün,gözyaşı falan olur ama biz de yoktu.Tabi ki de aşk acısı isteyecek kadar salak değilim ama korkuyorum işte,bu büyünün bozulmasından çok korkuyorum...Başımı cama yasladım ve dışarıyı izledim.Belki de biz farklıydık.Belki de bizim hikayemizde acıya yer yoktu.

''Nereye daldın Meleğim?''

Ağzımdan bir ha kaçmıştı istemsizce.Başımı camdan kaldırdım.
''Hiç,òylesine dışarı bakıyordum.''
Eliyle hafifçe yanağımı okşadı ve sıcak bir gülümseme bahşetti.Ben de zorla olsa da suratıma bir gülümseme yerleştirdim.Zaten kısa süre sonra da okula varmıştık.Kızlarla konuşmamıştım.Bu yüzden onların da okulda olup olmadığını bilmiyordum.Arabadan inip Yalının yanına gittim ve elimi avuçlamasına izin verdim.Elim onunkinin içinde kaybolmuştu neredeyse.Ona nasıl bir his veriyordu bilmiyorum ama bana kendimi oldukça küçük ve sevimli hissettirmişti.Bahçede yürürken bütün gözler bize çevrilmişti.Önlerinden geçtiğimiz birkaç kız grubu çığlık atarken diğerleri bir şeyler konuşmaya başlamıştı bile.Tahmin edildiği gibi bu çığlıklar bana değil Yalınaydı.Çok salakça.Tamam birine hayran olabilirsin ama çığlık atmak da neyin nesi?Yalın onları umursamadan beni yukarı kantine çıkardı.Boş olan kantin,bizim oturmamızla baya bir kalabalıklaşmıştı.

Dört MevsimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin