GÖLGEDEN:
''Sence de çok yakışmıyorlar mı?'' Bulutun nefesi enseme çarpıp vücuduma bir ürperti yaydığında omzumun üstünden ona baktım ve kafamı olumlu anlamda salladım.Ardından kapıyı kapatıp birbirlerine sarılarak uyumuş olan Derin ve Arası izlemeyi bıraktım.Buluta döndüğümde kolunu belime sardı ve beni kendine çekti.''Bizden sonra sevgili oldular ama bizden daha yakınlar.'' Dedi sitem edercesine.Kaşlarımı çattım.''Ne demek bizden daha yakınlar?'' Eliyle belimde hayali çizgiler çizerek mayışmamı sağlıyordu.Gözlerimi kapatmamak için kendimi zor tutarken ''Biz neden onlar gibi gece birlikte uyumak yerine salonda karşılıklı koltuklarda yattık söyler misin acaba?'' Diye mırıldandı.
''Kıyamam ben sana benim kıskanç sevgilim.Bir dahaki sefere birlikte uyuruz olur mu?'' Başını olumlu anlamda salladı ve boynuma bir öpücük bıraktı.Ben de daha fazla dayanamayıp yanağından kocaman öptükten sonra onu geri çektim.''Hadi kahvaltı için bir şeyler hazırlayalım.Sonra da çıkarız.''
''Hıhı...'' mırıldanarak tüm suratımı öpücüklere boğmaya devam ettiğinde sesimi çıkarmadan ufak kıkırtılar eşliğinde bu anın tadını çıkardım.Bir süre sonra birlikte mutfağa indik ve bir şeyler hazırlamaya başladık.
''Krepler harika oldu.''
Bulut hazırladığı kreplere gururla bakarken aklıma Evren geldi.Ne zaman krep yapmaya kalksak tuz ve şekeri her zaman olduğu gibi karıştırır ve ortaya iğrenç bir şey çıkarırdı.Ama biz yine de o üzülmesin diye yerdik bir şekilde.Burukça gülümseyerek baktım kreplere.O çok masumdu.Bu kadar üzülmeyi,kırılmayı haketmiyordu.
Mila Yalının sevgisini,Derin Arasınkini ve hatta ben bile nasıl Bulutun sevgisini hakediyorsam o da öyle Emirin sevgisini hakediyordu...Ama Emir kurumuş bir pınar gibiydi.Akıtcak bir damla sevgisi kalmamış gibi sevgisinden yoksun bırakıyordu onu.Sıkıntıyla nefesimi dışarı verdim ve elimdeki domatesleri doğramaya devam ettim.Bulut da elindekileri masaya bıraktıktan sonra yanıma geldi ve arkamdan ellerini belime doladı.Burnunu boynumdaki çukura yerleştirip derin bir nefes aldı.Ardından başını yan yatırıp sırtıma yerleştirdi.Bütün vücudum adeta donup kalırken yalandan bir sitem ettim.''Bu gidişle kahvaltı da hazırlayamaycağız okula da yetişemyeceğiz.''
''Aslında tam şuan zaman dursa birtanem...İnan hiç itiraz etmezdim.'' Diyerek bir süre öyle kalmaya devam etti.Söyledikleri suratımda duygu yüklü bir tebessüme yer verirken kızlardan sonra ilk defa birinin bana bu kadar değer verdiğini bilmek içimde bir yerlerde tarifi olmayan duygular yaratıyordu.Elimdeki bıçağı bırakıp ona döndüm ve yanağına ufak bir öpücük kondurdum.''Beni bu kadar çok sevdiğin için teşekkür ederim.''
Duraksadım ve onun gibi ben de gözlerine baktım.''Ben kendimi hiç bu kadar değerli hissetmemiştim Bulut..'' Başparmaģıyla dudaklarımı kapadı.Ardından parmağını çekip yerini dudaklarına bıraktı.Dudaklarını usulca benimkilere bastırıp geri çekildi ve suratımı avuçladı.''Ben kendimi hiç bu kadar şanslı hisettmemiştim Gölge.O yüzden bırak da teşekkür etmesi gereken biri varsa o ben olayım.'' Yüzümü hafifçe eğerek avucuna yasladım ve bir süre gözlerine baktım.Bunu haketmek için ne yaptığımı sorguladım.Bu soruya verecek hiçbir cevabım olmadığındaysa Bulutun bana verilmiş bir hediye olduğunu bir kez daha anladım.
Kahvaltıyı hazırladıktan sonra Bulut kendine ve Arasa giyecek bir şeyler almak için eve gitmiş bense yukarı çıkıp dolabımı karıştırmaya başlamıştım.Koyu bir kot pantolon ve bej rengi,bol kazağı üstüme geçirdikten sonra kahverengi botumu da giyip Derinlerin uyuduğu odaya ilerledim.Zaten ben daha oraya varmadan onlar uyanmış ve gülüşerek bana doğru geliyorlardı.Derini uzun zaman sonra bu kadar içten gülerken görmek beni oldukça memnun etse de içten içe üzüleceğinden korkuyordum.Ve umarım yanılırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dört Mevsim
Teen FictionDERİN DENİZ YALMAN:İlkbahar...Kışın bıraktığı enkazdan sonra doğaya yeniden hayat veren mevsim...Çiçeklerin yeniden açtığı,ağaçların yeniden yeşerdiği mevsim.Bazen soğuk,bazen sıcak,bazen yağmurlu,bazense rüzgarlı...Bütün renkleri içinde barındıran...