1. Bölüm: ''Mesaj.''

3.6K 397 774
                                    

"Okuyucuların yüzünde ufacık da olsa bir gülümseme oluştur ve tek amacına ulaş!''

Multi; Hazal *-*

Kendimi rahat armut koltuklardan birisine sere serpe bırakırken, gözlerimi bizim kayışı kopmuşun zorla giydirmiş olduğu topuklunun içerisindeki şişmiş ayaklarıma diktim. Ciddi anlamda balon misali şişmişler, üstüne üstük ağrımaya başlamışlardı.

Tabii şişecek ve aynı zamanda ağrıyacaklar idi. Saatlerdir aralıksız bir o yana, bir bu yana delicesine dans ettirilip duruyordum. Üstelik bir karış topukluyla...

Durumun vahimliğini ise, iki parmağımla rahatça kavrayabildiğim ayak bileğimin neredeyse belimle aynı kalınlığa erişmiş olması özetliyordu. Evet, test etmiştim.

Hepsi o götü başı soğuk fayanslara gelesice Gül yüzündendi. Habersiz doğum günü partisi hazırlamış, birde yetmiyormuş gibi şu zımbırtıları giydirmişti. Üzerimde tek beğendiğim şey; elbisemin turuncunun en güzel tonu olan rengiydi. Gerisi ise tam anlamıyla bok çukuru.

Hem ne gerek vardı ki bunlara? Ben her zamanki gibi günlük 'kot - tişört - spor ayakkabı' birleşimiyle harika bir üçlü kombo yapabilirdim. Evet, bu düşüncemi Gül'le paylaşmış, daha sonra ise baygın bakışlar eşliğinde geri odaya gönderilmiştim.

''Hazal, yine mi kaçtın sen?'' Kız beni dans ettirerek öldürmek istiyordu galiba!

Bu tam olarak bizim kayışı kopmuşun sesiydi. Yine kaytardığımı fark etmiş, sinirle bu tarafa doğru geliyordu.

Önümde durduktan sonra elini beline yerleştirip konuşmak adına ağzını açmıştı ki, bir şey söylemesine izin vermemeksizin açıklama yapmaya başladım. Ne de olsa söyleyeceği şeyler belliydi, öyle değil mi? Hep aynı terane; ezberledik artık ayol.

''Anlıyorum, bensiz dans edemiyorsun milkanın yanında yediğim pambik şekerim ama bende insanım hani. İzin ver, azıcık da olsa soluklanayım yahu. Sabahtan beri deli danalar gibi bir o yana, bir bu yana koşuşturup duruyoruz.''

Cümlemi bitirmemin hemen ardından gözlerimi abartılı bir şekilde devirdiğimde; nefesini hafifçe dışarı bırakıp ''Pekala, pekala. Dinlen biraz ama daha sonra kaldığımız yerden tam gaz devam edeceğiz, ona göre.'' diyerek kesin bir dille konuşmuştu.

Baştan sağma bir şekilde onaylarmışcasına mırıltılar çıkardım. Umursanmamak, geçiştirilmek onun en nefret ettiği şeydi.

Umursamaz tavırlarım karşısında işaret ve orta parmağını önce gözüne,  hemen akabinde ise bana çevirirken tıslarcana konuşmuştu. "Gözüm üzerinde, tıfıl. Ama 'Ben illa bir yolunu bulup kaçacağım' diyecek olursan; odandaki 'mor inek' posterine yazık olur bebişim."

Ağzım hayetle açılmıştı ama o dinlemeye tenezzül dahi etmemişti. Ama ben senin suyuna pilav yapmaz mıyım? Yaparım!

Gül'ün gidişiyle birlikte ter sayesinde ensem ile bağ kuran saçlarımı yana alırken, pastaya dair en ufak bir ize rastlamak adına gözlerimle etrafı taramaya başlamıştım. Şu kısıtlı zamanımda kimseye gözükmeden biraz pastaya gömülebilir idim sanırım.

Bakışlarım mekanın içerisinde bilmem kaçıncı turunu atıyor iken bulamayacağıma kanaat getirip, bu işleme son verdim. Anlaşılan o ki; bu iş böyle olmayacaktı...

Tam gaz yeni fikirler bulmak adına beyin fırtınası yapmaya devam ediyorken, bir süre sonra dudağım hafifçe yukarı doğru kıvrılmıştı ve ayrıca kendimi öpme isteğiyle dolup taşmıştım. Büyük bir ihtimal ortada dolanan garsonlardan birisine sorsam yanıt alabilirdim. Sonuçta onlar bu işlerden sorumluydu, değil mi ama?

Aşkın Medya DiliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin