11. Bölüm: ''Hain Yellozlar!''

445 73 49
                                    

Multi; Görkem *-*

Yüzüme çok garip, anlayamadığım bir ifadeyle bakıyordu. Ara sıra dudaklarını aralıyor, daha sonrasında ise tek kelime etmeden geri kapatıyordu. Sanki bir şeyler söyleyecekmiş de, cesaret edemiyormuş gibi hali vardı. Öngörüme göre duruma el atmaz isem bütün günümüz burada boşu boşuna çürüyüp gidecekti sanırım!

''Ulan ayıp olmasın diye dinleyeyim dedim, konuşmuyorsun! Senin amacın ne?''

Sıkıldığımı belli eder nitelikte söylediğim cümle üzerine; hiçbir tepki vermemeksizin öylece bakmayı sürdürmüştü. Allah aşkına bu çocuğun derdi neydi? Üzerimde çeşitli fanteziler kurduğunu düşünmeye başlamama ramak kalmışken hemen bu düşünceyi kafamdan attım. Egemen, son derece imam power bir çocuktu ve o tarz kötü amellerle işi olmazdı! Bakışları çok farklı gösterse de, onu tanıyordum. Öyle bir şey yapacak birisi değildi...

Gerçi beni daha bu sabah hiç beklemediğim bir şekilde hayal kırıklığına uğratmamış mıydı ki?

''Yalvarırım bana böyle davranma.''

Allah için ne tür tutum sergilememi bekliyordu benden? 'Bana yalan söyledin, daha sonra ise aptal yerine koyup oyun oynadın' diyerek alkış tutmamı falan mı? Eğer aklında bu tarz düşünceler varsa; hayal kırıklığına uğramamak adına acilen onlardan kurtulması gerekiyordu. Zira bir süre daha bu tarz yaklaşımlarda bulunacaktım. Tabii aldığım bu kararı Egemen'in üzerinde ne kadar uygulabileceğim meçhuldü, orası ayrı...

Anlamamazlıktan gelerek ''Nasıl?'' diyerek tek kaşımı kaldırdığımda; ''Soğuk...'' diye fısıldamış ve yanıma doğru adımlamaya başlamıştı.

Daha bu sıkıcı ortamdan çıktıktan sonra o ornitorenk bakışlı Gül ve yandaşı götsüz İnci'ye fena gösterecektim, elimden kurtulmak öyle kolay değildi! Arkadaşına ihanet etmenin bedeli fitil fitil burunlarından gelecek, ayriyeten vücutlarını saran pişmanlık duygusunu fazlasıyla hissedeceklerdi. İntikamlarım bir hayli ağır oluyordu ve onlar bunu fazlasıyla hak etmişlerdi!

Tam önümde dururken, elinin tekini koluma koyup ''Bak Hazal,'' diyerek söze başlamıştı. ''Amacım hiçbir zaman için kötü değildi. Yani sana ne yalan söylemek, ne de oyun oynamak... Dediğim gibi; ben sadece sana küçük bir sürpriz yapmak istedim.''

Amacının kötü olmadığının farkındaydım lakin onu görmeyi fazlaca istediğimi bildiği halde böyle bir şeye yeltenmesi bende büyük bir hayal kırıklığı etkisi yaratmıştı. Ve bu durumda hemen yumuşamam, affetmem mümkün değildi...

''Bu nasıl sürpriz? Sürprizler her zaman için hoşuma gitmiştir ama bunun elle tutulacak yanı yok!''

Sesim öncekine nazaran daha fazla yüksek tonda çıkmıştı. Aslında aklımda bağırmak pekte yoktu ama ayarını tutturamamış, kendimi kontrol edememiştim. Sonrasında ise üzerime büyük bir pişmanlık çökmüştü...

''Haklısın...'' dedikten sonra elini saçlarının arasına rastgele daldırıp ''Zaten hangi kafayla böyle bir işe kalkıştım ki?'' diyerek benimkinin aksine alçak sesle konuşmuştu.

Sesimi çıkartmayıp, öylece durdum. Onun yerini devralma, yüzünü inceleme sırası bana geçmişti sanırım. Gözlerim ilk durak olarak o çoğu kızı etkisi altına alabilecek kapasitede olan kehribarları seçerken, uzun süre orada oyalandıktan sonra yüzüyle tam orantılı burnuna kaymıştı. Yüzünün her bir yerini bunca senenin acısını çıkartmak istercesine dikkate kesilmiş bir şekilde inceliyordum ve bu nedensizce hoşuma gitmişti... Bu zamana kadar 'Acaba nasıl bir görüntüye, sese sahip?' başlığı altında fazlaca kafa yorma işlemlerinde bulunmuştum. Şimdi ise görmeden dahi hoşlanmanın mümkün olabildiğini bir kez daha kanıtlayan adam Egemen, her şeyi ile kanlı canlı karşımdaydı işte!

Aşkın Medya DiliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin