Multi; Anıl *-*
Şu an için ne kadar eğlendiğimin haddi hesabı yoktu. Neredeyse gülmekten altıma kaçıracak, mahallede 'kocaman Hazal altına kaçırdı' diye dedikodu çıkaracaktım. Bu kesinlikle pusuya yatmış bir şekilde dedikodu bekleyen bizim mahalle kadınları için çok iyi malzeme olurdu. En az bir - iki hafta gündemden düşmezdim artık!
Duvarla ciddi anlamda bütün haline gelen Anıl'a gözlerim kısık bir biçimde bakmaya devam ediyorken, ''Ne oldu, çok mu korkuyorsun köpekten?'' diyerek tabiri caizse 'otuz iki diş' sırıtmaya başladım. Bunu uzaktan görende adam sanır. Ben bile kız olmama karşın daha delikanlıyımdır be!
''Kızım ne diye karşımda sadist sadist gülüyorsun?''
Bu anı videoya alarak ölümsüzleştirirken, canım sıkıldıkça açıp açıp kahkahalara boğulmayı o kadar çok isterdim ki... Lakin bu dâhi düşünce hesaptan olmamaksızın ani bir şekilde gelişen olaylar dolayısıyla ilk başta aklıma gelmemişti!
Çarpık bir gülümseme daha gönderip ''Her şeyin bedeli olmalıdır, değil mi?'' diyerek sorarcasına bakmam ile birlikte başını hafiften onaylarcasına aşağı yukarı sallamıştı. ''İşte buda mor ineği bilmemenin ve ayrıca kafama attığın topun bedeli.''
Bu aralar yine insaflı davranıyor idim. Yat kalk çeşitli Çin işkencelerinden geçirerek öldürmediğime dua et sen! Aslında düşünmüştüm de; bir diğer intikam denememde 'Güneşin Kızları' dizisindeki o manyak adamdan tüyo almalıydım...
Gözlerini gökyüzüne sabitleyip, derincene bir nefes alırken ''Ne mor inekmiş arkadaş...'' diyerek aynı yakınmalara başlamıştı ki; tanıdık bir sesin ''Ne oluyor orada?'' demesiyle ikimizde ilgimizi konuşan kişiye vermiştik.
Bu, Özgür idi.
Kafamı çevirmem ile birlikte Anıl fırsattan istifade etmiş ve hemen sıvışmıştı. 'Erkekler boş bırakmaya gelmez' sözünü kim söylediyse helal olsun vallahi! Çok doğru bir noktaya parmak basmış, yüz yılın tespitini yapmıştı. Bu erkek milleti gerçekten boş bırakmaya gelmiyordu. Anladım ki; urganları sıkı bağlamak gerekli. Avım kaçtı yahu!
''Oğlum bu kız harbi manyak bak. Kafamıza falan çökmeden gidelim hadi.''
Anıl'ın söylediği cümle üzerine Özgür önce hafifçe tebessüm etmiş, daha sonra ise ''Gül'ü de odaya kapatıp kaçmışsın. Bu çocuğa ne yaptın bakalım?'' diyerek kollarını göğüs kısmında birbirine bağlamıştı. İkisinde de dibine kadar ben haklıydım yahu.
Ebeveynine şikayet eden küçük çocuklar gibi ''Köpekle kovaladı vicdansız.'' demesiyle eş zamanlı olarak Özgür, suratıma sanki 'venüsten geliyor' demiş gibi bakmaya başlamıştı. Hadi ama birisini köpekle kovalan ilk insan ben miydim?
Hiç ama hiç sanmıyordum.
Dudağımı büzüp ''Kendisi kaşındı.'' derken omuz silktim.
'Bana dokunmayan yılan bin yaşasın' sözü vardır ya hani; işe onu tam anlamıyla hayat felsefesi haline getirenlerden idim. Şahsıma, aileme veyahut sevdiğim bir şeye laf edilmediği sürece kimseye bulaşmaz, kendi halimde takılırdım.
Özgür ''Her neyse, gidip işimizi halledelim biz,'' diyerek Anıl'a yandan bir bakış attıktan sonra yüzünü tekrar bana çevirmiş ve sözlerine bir yenisini daha eklemişti. ''Görüşürüz.'' Bununla birlikte bay korkağımız da ters bakışlarını eksik etmeksizin peşinden gitmeye başlamıştı. Aman, yapmazsan bir tarafın şişer zaten!
Görmese dahi arkasından dil çıkardım ve saçımı arkaya atıp, Hayri Amcanın dükkanına doğru yol almaya başladım. Şimdi düşün bakalım nasıl sıvışacak, paçanı kurtaracaksın Hazal hanım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Medya Dili
HumorBir kız tanıdım ekranın diğer ucunda, Hırçın tavırları arasında çocukça. Kimi zaman ağladım onunla, Kalbinden tuttum zamanla. Ama bu hem ciddi anlamda çok hoştu, hemde tam olarak bizi anlatıyordu. Her satırı ayrı ayrı güzeldi lakin sanırım en beğend...